İşte İsrail'in davet ettiği Türk gazeteciler
Londra'da yaşayan arkadaşımız Nedim Aslan geçen gün bir sohbetimizde anlattı. Bir kısmını habervaktim'de de yazmıştı.
Geçtiğimiz günlerde İngiliz Channel 4 televizyonu "İngiltere'deki İsrail lobisi"yle ilgili bir belgesel yayınlamış. İlginç ve önemli ayrıntılar varmış belgeselde. Biz şöyle özetleyelim:
*Channel 4'e göre İngiltere'deki Yahudi lobisi sistematik bir şekilde bazı siyasetçileri maaşa bağlamış.
* İsrail lobisi bazı milletvekillerinin seçim kampanyalarına finansal destek sağlıyormuş. Mesela İsrail'in Muhafazakar Partili Dostları isimli lobi grubu anamuhalefetteki Muhafazakar partiye son 8 yılda 10 milyon sterlin kaynak sağlamış. *Yine belgesele göre BICOM diye bir kuruluş varmış. BICOM'un Türkçesi; Britanya-İsrail Medya Araştırma Merkezi... Bu kuruluş; İngiliz basınındaki İsrail haberlerini tarıyor ve İsrail'i eleştiren gazetecileri hemen "Antisemitik" yani, "Yahudi düşmanı" olmakla suçluyormuş.
Yanlış anlaşılmasın, burada amacımız türkiye'de maaşa bağlanan siyasetçi var mı?
Ya da İngiltere'deki BICOM'un Türkiye'deki işini kim yapıyor? gibi sorular sormak değil.
Çünkü asıl ilginci bundan sonrası. Aynı belgesele göre; "İsrail lobisi, bazı İngiliz gazetecileri tüm masraflarını karşılayarak İsrail'e götürüyor ve geziden sonra bu gazetecilerin tamamı İsrail lehine yazılar yazmaya başlıyormuş!"
İşte burası bize cuk oturuyor.
Çünkü İsrail, Türkiye'den de bazı seçilmiş gazetecileri her yıl düzenli olarak Tel Aviv'e götürüyor. Hatırlarsınız daha önceki yıllarda giden gazeteci arkadaşları birkaç kez bu köşede yazmıştık. Bu senenin seçilmişleri; Hürriyet'ten Barçın Yinanç, Habertürk'ten Ahu Özyurt, CNNTürk'ten Hande Kolçak Köstendil, Milliyet'ten İpek Yezdani, Akşam'da Oray Eğin, Zaman'dan Celil Sağır, Kanal1'den Neptun Eken, TRT'den Savaş Genç olmuş.
Bu gezilerin ne kadar etkili olduğunu ise en son Oray Eğin'de gördük. Döner dönmez, yazısına attığı başlık; "İsrail'le aramızı kim bozuyor", köşesine bastığı fotoğraf ise ağlama duvarındaki kippalı resmi olmuştu.
Tıpkı belgeselde söylendiği gibi...
BİZ SENİ BÖYLE HATIRLAYACAĞIZ ERTUĞRUL BEY
(Konuşmanın diğer kahramanı Güneş Taner, dönemin ekonomiden sorumlu bakanı- Tarih 22 Ekim 1998)
Özkök: Ya şimdi Güneş biz biliyorsun bir tane karton fabrikası kuruyoruz Kocaeli'nde, ondan sonra ee... size bir teşvikbaşvurumuz var.
Taner: Tamam.
Özkök: 50 milyon dolara kadar teşvik veriyorsunuz, Bizimki 130 milyon dolarlık falan bir teşvik...
Taner: Eee, veririz.
Özkök: Senin masanda duruyormuş bu.
Taner: Yoo, daha bana gelmedi.
Özkök: Gelmiş sana, öyle dediler bana.
Taner: Dur bakayım bana gelmedi ama şimdi sordururuz söyle bakim isim ver.
Özkök: Meyta.
Taner: Meyta mı?
Özkök: Meyta galiba, evet Meyta mı Meyfa mı öyle bir şey karton fabrikası...
(Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'la ilgili bölüm)
Özkök: Telefonlara bile çıkmıyor artık adam.
Taner: Kim?
Özkök: Mesut.
Taner: İşte böyle zamanda arayı şey yap.
Özkök: Arayı ne yapalım ben kardeşim çıkmıyor bile telefonuma yahu...
Taner: Sen de telefonla uzaktan idare etmeye çalışıyorsun.
Özkök: Bugün onun ağzından manşet yaptım, daha ne yapayım.
Özkök: Yok abicim senin başbakanın bana etmediği hakareti bırakmadı.
Taner: Benim başbakanım oldu şimdi.
Özkök: Ulan yine ben koruyorum, hâlâ da ben koruyorum. Röportaj gibi gideceksin ana avrat iyice bir kavga edeceksin ondan sonra tekrar iyi adam olacaksın.
Mustafa Yılmaz-Mustafa Kurdaş/Milli Gazete
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.