Belge gerçek çıkınca sustular!
Türkiye gündemine 12 Haziran’da bomba gibi düşen ve “ıslak imza makinesi bile var” iddialarının ortaya atıldığı “İrticayla Mücadele Eylem Planı” tartışmasına son noktayı Genelkurmay Askerie Savcılığı koydu. TÜBİTAK, Adli Tıp, Emniyet Kriminal’in ardından Jandarma Kriminal’in de belge için “orijinal” raporu vermesinin ardından Genelkurmay Savcılığı’nın Çiçek’in tutuklanmasını istemesi belge ile ilgili tartışmaları bitirdi.
Belgenin Taraf Gazetesi’nde yayınlanmasının ardından 26 Haziran 2009’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “belge değil kağıt parçası” nitelemesi siyaset ve medya dünyasında karşılığını bulmuş ve pek çok isim belgeyi ‘kağıt parçası’ olarak değerlendirmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Adli Tıp ‘orijinal’ diyor” açıklamasını tatmin edici bulmayan çevreler, konuyla ilgili konuşma, yazı ve haberlerinde “kağıt parçası” ifadesini kullanmaya devam etmişti. İşte siyaset ve medya dünyasının ‘kağıt parçası’ dedikleri belgeyle ilgili tarihe geçecek ifadeleri:
‘İMZAMI DEĞİŞTİRDİM’
Albay Çiçek, Cumhuriyet Savcılığı’na farklı imza verdiği ortaya çıkması üzerine, “İmzamı değiştirdim” açıklaması yapmıştı.
CHP LİDERİ DENİZ BAYKAL
Belgeleri teker teker çıkarın ambale olduk
26 Haziran 2009: Ortada komplo değil ciddi bir belge varsa bunu göster.
30 Haziran 2009: Akıl ve mantık dışı, garip bir iddia. Belge, Genelkurmayın yazı üslubuna, belge üretme tekniğine uygun değil. Amatörce, havai bir metin ve garip bir değerlendirme... Hem AKP’yi, hem bir cemaati, 4 sayfalık bir kağıdın içinde bitirecek. Ciddiyet yok
28 Ekim 2009: Bunun altında siyasi bir plan var. Kanun çıkıyor ardından ihbar mektubu geliyor. 3 yazı ortaya koyuyor. Kardeşim teker teker, ambale olacağız.
18 Kasım 2009: En somut iddia ıslak imza belgesiydi fos çıktı.
24 Ocak 2010: Geçerli geçersiz dayanaklar, belgele gibi şeylerle heyecan yaratılıyor, ama bir şey çıkmıyor. Bir, iki, üç, üst üste yığınla komplo çıktı.
MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ
Gerçek mi sahte mi netleşmemiş belge
03 Kasım 2009: Siyasete müdahale heveslilerinin varlığı konunun ciddiyetle ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
• Yoğun bir bilgi kirliği altında, kimlerin servis ettiği bilinmeyen, gerçek mi sahte mi olduğu netleşmemiş belgeler üzerinden yapılan yorum ve değerlendirmelerin sağlıklı olamayacağı da açıktır.
• Suçlamalara maruz kalan kurumun TSK olması da konuya ayrı bir hassasiyet kazandırmaktadır. Kurum hakkında yorum beyan etmenin güçlüğü malumunuzdur.
• Türk siyaset ve demokrasi geleneğini de dayatmalara teslim edemeyiz. Türkiye artık bu arayışlarından mutlaka kurtulmalıdır.
MELİH AŞIK
‘Islak imza makinesi’nin mucidi
28.10.2009: “Buyurun size ıslak imza makinesi... Amerika’da üretiliyor... Fiyatı bin dolar civarında. Albay Çiçek’in imzası böyle bir makineden çıkmış olabilir. Olmayabilir. Ama kesin olan bir şey var ki: Islak imza üretmek kolay... Bekir Coşkun’un dediği gibi “Elinde ıslak imzalısı varken neden kurusunu servise koydu?” Bir ihbarcı eliyle TSK’ya tuzak kurulmuş olabileceği ihtimali nedense görmezden geliniyor.”
27.06.2009: “...Türkiye bir kâğıt parçası yüzünden iki hafta zaman ve bir o kadar enerji kaybetti... Bu sahte planı ‘geçersiz bir fotokopi’ olduğunu bile bile kim sızdırdı? ... Davayı yandaş basın, sızdırma ve yalan haberlerle istediği gibi etkiliyor.”
28.06.2009: “TSK’nın ‘sahte’ tespitine inanmıyorsanız belgenin aslını bulup ortaya koyacaksınız”
ERTUĞRUL ÖZKÖK
Tartışmalı belgeler sindirme aracı
1 TEMMUZ 2009: “...Aslı ortaya konmamış, gerçek olup olmadığı tartışmalı bazı belgeler, sindirme aracı olarak kullanılıyor. Demokratikleşmeden çok bir sindirme planı uygulanıyor...”
2 TEMMUZ 2009: “...Askeri savcı, “Biz Albay’ı araştırdık. Hiçbir şey bulamadık. Dava açmaya gerek yok” ... Genelkurmay Başkanı canlı yayında “Bizim için bu bir kağıt parçasıdır” diyor. “Bunu siz yargılayamazsınız” diyor. ...Sivil savcı ise ‘Albay bu işi yapmıştır’ diyerek, tutuklanmasını istiyor. Mahkeme de isteğe uyuyor ve Albay’ı tutukluyor. Askerlerin belge olayını Milli Güvenlik Kurulu’na götürdüğü, bu olayı ‘Askere karşı asimetrik bir psikolojik harp’ olarak nitelediği ve bunun sorumlularının bulunmasını istediği gece. MGK’nın salı günü toplanacağı çok önceden belliyken tutuklama kararı neden böylesine kritik bir güne bırakıldı?”
27 EKİM 2009: “Bir albayın hazırladığı darbe belgesi için komutan kendini angaje edip ‘Kâğıt parçası’ diyor veya dedirtiliyor. Sonra belgenin aslı ortaya çıkıyor. Hangi ordu bu kadar vahim hatayı kaldırabilir?”
30 EKİM 2009: “Islak imza krizini nasıl sonuca bağlayacağız? Bir tarafta savaş tamtamları çalan ve intikam çığlıkları atanlar var.”
MEHMET TEZKAN
Kendimi kandırılmış hissediyorum
Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan, Balyoz Eylem Planı soruşturması ve Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili düşüncelerini değiştirdi. Kendini kandırılmış gibi hissettiğini söyleyen Tezkan, özetle şöyle konuştu: “Şimdi ilk gün Genelkurmay Başkanı çıkıp bu kağıt parçası dememeliydi. Ben kendimi kandırılmış hissediyorum. Ben Genelkurmay’ın, ordunun başka işlerle uğraştığını zannederken meğer onlar beni kandırarak veya birilerinden destek alarak başka işlerle uğraşıyor. Şimdi Balyoz’a da baktığımız zaman aynı şey ortada. Gerçekse darbedir, bunlar hepsi yargılansın etsin ama ortaya bir başka kandırılmışlık çıkıyor.
...Yani Genelkurmay düşünebiliyor musunuz birileri bu kanıtlandı, birileri çıkıyor ya gidelim de şuraya bir silah bırakalım diyor. Ondan sonra ona komplo çevirelim diyor... Bu ordunun içinde generaller, tuğgeneraller, albaylar düşünebiliyor musunuz dehşetin büyüklüğünü.”
YILMAZ ÖZDİL
Yaş mı? Kuru mu? Gayet net aslında
27.06.2009: “Belge” dedikleri, kağıt parçası çıktı... Kağıt mendil gibi buruşturun.
28.10.2009: “Yaş mı? Kuru mu? Gayet net aslında. Bazılarına yargısız infaz yapılıyorsa... Daha neyini merak ediyorsun, yaşın kurunun?”
UĞUR DÜNDAR
Masumiyet mektubunu Dündar yayınladı
Star TV Haber Genel Yayın Yönetmeni Uğur Dündar, Albay Dursun Çiçek’in masumiyetini anlatan mektubuyla ilgili haberin ardından “Albay Çiçek’i hayatımda göremedim, telefonla da konuşmadım” demişti.
ÖZDEMİR İNCE
İmza gerçek bile olsa, geçersizdir
27 HAZİRAN 2009: “Fotokopi üzerindeki imza Albay Dursun Çiçek’in gerçek imzası olsa bile metin geçersizdir. Sahte bir belge üzerinden işlem yapabilmek için sahte bir mahkemede, bir duruşma düzenlemek gerekecek. Ancak savcı ve yargıçların da sahte olması, sahte bir divan-ı harp kurulması gerekiyor.”
Ertuğrul Özkök (13 Haziran 2009): Gerizekâlılık örneği
Belgeyi okuyunca sadece iki şey söyleyebilirsiniz: Ya, "Vahim bir provokasyon." Ya da "Geri zekâlılık örneği"... Eğer bu belge gerçekse; ve yaşanan bunca olaya rağmen Genelkurmay'da birtakım insanlar hâlâ böyle planlar yapma cüretini gösterebiliyorsa, ne diyelim... Olay feci, sızmasına mani olamamak ise başka açıdan feci. Bir Genelkurmay düşünün ki, en gizli belgelerin sızdırılmasına mani olamıyor. Yani bu eylem planını hazırlamak suç. Sızdırılmasına mani olamamak da beceriksizlik. Vergi ödeyen vatandaşların şu soruyu sorma hakkı yok mu? Hâlâ bunları yapmaya hangi cüretle devam edebilirsiniz, nasıl mani olamazsınız? (...) Eğer gerçekse; bunun sorumluları hakkında ne işlem yapılacak?"
Oktay Ekşi (24 Haziran 2009): Ortada bir belge yok...
"Yol bizim bildiğimiz, eldeki nesnenin bilimsel metotlarla incelenip sonuçlandırılmasıdır. O sonuç alınıncaya kadar kimse "AKP'yi ve Fethullah Gülen'i bitirme eylem planı" başlıklı yazının bir 'belge' olduğunu -veya olmadığını- söyleyemez. 'Bu bir belgedir' dendiği anda artık ortada hukukun varsayacağı bir objeden söz edilebilir. Aksi halde kimsenin eldeki kâğıt parçası üzerinde hükümler inşa etmeye hakkı yoktur. (25 Haziran) Hukuk "şüpheye dayalı" hüküm vermez. Nitekim askerî savcılık da, "Belge yok, fail yok, suç yok" sonucuna vararak dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermiş. "Var diyen varsa buyursun" diyerek."
Can Ataklı (27 Haziran 2009): Hedef Türkiye Cumhuriyeti
İlker Başbuğ çok net konuştu; TSK'ya yönelik yıpratma kampanyasının 'devletin bekasını' etkileyeceğini söyledi... Peki komutanın altını çizdiği 'devletin bekasını' kim tehdit ediyor? (...) Şu anda devletin bekasını tehdit eden en önemli unsur 'Türkiye Cumhuriyeti'nin yerine bir İslam devleti kurma hayali içinde' yaşayanlardır. (31 Ekim 2009) Oynanan oyunun özü şu: Islak imza operasyonu kamuoyunda inandırıcı bulunmayabilir, olsun, sırada daha ne belgeler var? Bu belge olmazsa başkası çıkacak. O da mı olmadı, bu kez başkası. Taa ki Cumhuriyet ilke ve devrimleri tamamen ortadan kaldırılana, Türkiye bu kesimin zihniyetindeki bir devlete dönüştürülene kadar.
Mehmet Yakup Yılmaz (27 Haziran 2009): Önce sızdıranı bulmak lazım
Belge ile ilgili olarak üç olasılıktan söz edebiliriz: 1- Belge, gerçekten ordu içindeki bir grup tarafından hazırlanmış olabilir. 2- Belge, orduyu yıpratmak amacıyla belli bir çevre tarafından düzenlenmiş olabilir. 3- Ergenekon soruşturması kapsamındaki iddialara dayanak olan belgelerin değerini düşürmek için bir tuzak olarak hazırlanmış olabilir. Askerî savcılık, birinci olasılığın geçerli olmadığını tespit ettiğini bildirdiğine göre şimdi İstanbul'daki savcılığın diğer olasılıkları da göz önünde tutması gerekiyor. Yani belge sızdırılmadan önce ne yapılması gerekli idiyse, onun yapılması gerekli.
Bekir Coşkun (1 Temmuz 2009): Belge sahte, irtica gerçek
"İRTİCA belgesi... Bu tanımdaki 'belge' sahte çıktı. Peki 'irtica' sahte mi?.. Değil... Anayasa Mahkemesi'nin kararı var: "İrticai faaliyetlerin odağı iktidardadır..." İşte şimdi; gerçek olan irtica, gerçek olmayan bir belgenin hesabını soruyor sizden... "İrtica" var mı?... Var... Merkezi nerede?.. İktidarda... Peki "irtica belgesi" var mı?.. Yok... Ama ne yapacaksınız, Türkiye cinnet geçiriyor... Kimsenin aklına "Yani irtica yok da belgesi mi var?" diye bir soru gelmiyor..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.