Hangi kurul hangi darbenin ardından kuruldu?
KENAN KIRAN'IN HABERİ...
AK Parti’nin Anayasa taslağında yer alan yargı reformu, Türkiye’deki yüksek kurulları gündeme getirdi. Yüksek kurulların hepsi askeri darbelerden sonra kurulmuş.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Askeri Yargıtay, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK); 1971 muhtırasından sonra Yüksek Askeri Şura (YAŞ), 12 Eylül askeri darbesinden sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kuruldu.
“DARBELERİN GERÇEK AMACI İKTİDARIN YETKİSİNİ KURULLARA DEVRETMEK”
Gazetemize konuşan avukat Cüneyt Toraman, Türkiye’deki hukuki yapıyı, “tek partili dönem” ve “çok partili dönem” olarak ikiye ayırmak gerektiğini belirterek, “Demokrat Parti’nin (DP) tek başına iktidara gelmesinden sonra, siyasal iktidarın gücünü sınırlama düşüncesi, 1960 darbesini hazırlamıştır. 1960 darbesinden sonra hazırlatılan 1961 Anayasası incelendiğinde, daha önce mevcut olmayan yeni kurullar oluşturulduğu, siyasal iktidarın yetkisinin bu kurullara devredildiği görülmektedir. Bu kurulların muhafaza edilmesi, kaos potansiyelini devam ettireceğinden, tamamen kaldırılması değişiklik önerilerine eklenmeli ve tamamen kaldırılmalıdır” dedi.
Cüneyt Toraman, askeri darbelerden sonra kurulan yüksek kurulların özelliklerini şöyle sıraladı:
HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (HSYK)
HSYK, 12 Eylül darbesinden sonra 1981 yılında kuruldu. HSYK’nın görev ve yetkileri, Anayasası’nın 159. maddesinde belirtiliyor. HSYK, yargıdaki beklenmedik gelişmelere karşı, yargıyı denetim altına almak amacıyla kurulmuştur. Bu kurulun varlığı sayesinde, askeri nitelikte hemen her faaliyet, yargı denetimi kapsamı dışında tutulmuştur. HSYK’nın, görevini hiçbir sınırlamaya tabi olmadan yapabilmesi, “Kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz” hükmüyle, anayasal güvenceye bağlanmıştır. Meslekten çıkarma yetkisi bulunan HSYK’nın kararlarının yargı denetimi kapsamında tutulması, Anayasa’nın, “İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine açıktır” (madde: 125) ilkesiyle de çelişmektedir. Bu kurulun yapısında yapılacak değişiklik, hakim ve savcılar üzerindeki vesayeti (baskıyı) sona erdirmeyecektir. Bu nedenle, anayasa paketine eklenecek bir hükümle tamamen kaldırılmalıdır.
ANAYASA MAHKEMESİ
1960 askeri darbesinin sonrasında hazırlanan anayasanın en önemli kurumlarından biri de, Anayasa Mahkemesi’dir. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yasasında, anayasaya uygunluk denetimi yer alsa da, gerçek amacı, TBMM’yi, denetim altında tutmak, gerektiğinde bakanları yargılamaktır. Gerçekten, arzu edilmeyen yasa değişiklikleri, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, “değişim taleplerine” karşı, en etkili direnç noktası olmuştur. Anayasa Mahkemesi üyeliği için, yargıç niteliği aranmadığı halde, ceza yargılaması yapması, bu kurumun, “siyasal” niteliğine bağlanmaktadır. Son yasama döneminde, cumhurbaşkanlığı seçiminde, anayasada olmayan bir hükme dayanarak, “367 toplantı yeter sayısı gerektiğine” ilişkin kararı, mahkemenin, hukuki değil, siyasi bir kurum olduğunu pekiştirmiştir. Başörtü yasağı da (böyle bir yetkisi olmadığı halde) Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesine dayandırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi ve kapatma davası açılmasının TBMM’nin iznine bağlanması önemli ise de doğru olan darbe ürünü olan bu mahkemenin tamamen kaldırılması, bunun yerine, insan hakları ihlallerine geçit vermeyecek “insan hakları mahkemesinin” kurulmasıdır.
YÜKSEK ASKERİ ŞURA (YAŞ)
YAŞ, askeri bürokrasinin, kendisiyle ilgili karar verebilmesine imkan sağlayan bir kuruldur. Bu kurul, iki darbe (1960 ve 1980) arasında, 1971 muhtırasından sonra, 17 Temmuz 1972 tarihinde kurulmuştur. Bu kurulun en önemli özelliklerinden biri, bu kurul kararlarının da yargı denetimi dışında olmasıdır. Bu uygulamanın da, “İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine açıktır” (madde: 125) ilkesiyle de çeliştiği açıktır. Çok sayıda subay ve astsubay, hiçbir itiraz hakkı tanınmaksızın, “İrticai faaliyette bulundukları” gerekçesiyle Yüksek Askeri Şura kararıyla ordudan ihraç edilmiştir. YAŞ’ın kararlarının yargı denetimine açılması yetmez, anayasa değişiklik paketine eklenecek bir öneriyle, bu kurul tamamen kaldırılmalıdır.
MİLLİ GÜVENLİK KURULU (MGK)
İlk kez, 1949 yılında, “Devlet işlerinin en başında gelen topyekun milli savunma görevlerini yerine getirmek üzere” kurulan, “Milli Savunma Yüksek Kurulu”, 1961 Anayasası’yla, “Milli Güvenlik Kurulu” adıyla, anayasal bir kurum haline gelmiştir. 1961 Anayasası’nda, Milis Güvenlik Kurulu’nun amacı, “Milli Güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere, gerekli temel görüşleri Bakanlar Kurulu’na bildirir” şeklinde düzenlenmiştir. 12 Mart 1971’de yapılan anayasa değişikliğiyle “MGK, Milli Güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında gerekli temel görüşleri Bakanlar Kuruluna tavsiye eder” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. 1982 Anayasası’nda, MGK’nın etkinliği ve faaliyet alanı daha da genişletilmiştir. Son dönemde Kuruldaki asker sayısı azaltılmış ve sivil sayısı artırılmış ise de, bu kurul, halen varlığını devam ettirmektedir. Milli Güvenlik Kurulu, atanmış asker bürokratların, seçilmiş siyasal iktidarı denetleyen bir organ görüntüsü vermektedir. Darbe ürünü olan MGK da anayasa değişiklik paketine eklenerek, tamamen kaldırılmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU (YÖK)
1982 Anayasası’yla hukuk sistemimize giren YÖK, bilimsel özerkliğin ve bilimsel gelişimin önündeki en büyük engeldir. YÖK üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nde olduğu gibi cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından atanan bu kurul, rektörlük için cumhurbaşkanına üç aday sunmakta, bu üç aday arasından cumhurbaşkanınca seçilmektedir. Dekanlar ise, doğrudan doğruya, YÖK tarafından atanmaktadır. 1980 darbesinden sonra, 2547 sayılı yasayla (1981) kurulan YÖK, kuruluşunun henüz birinci ayında (1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanarak), Türkiye’nin önde gelen 71 öğretim görevlisini üniversiteden uzaklaştırmıştır. Ahmet Necdet Sezer’in atadığı Erdoğan Teziç’in, hükümete karşı muhalefeti herkes tarafından bilinmektedir. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra YÖK “normalleşmeye” başlamış ise de, bu tamamen konjonktürel bir durumdur. YÖK’ün gelecek hükümetlerin eğitim politikalarını bloke etme potansiyeli hâlâ mevcuttur. Anayasa değişiklik paketine YÖK’ün kaldırılması da eklenmelidir.
ASKERİ YARGITAY, ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ:
Darbe yapanlar, askerlerin genel mahkemelerde yargılanmalarını istememişler, 1961 anayasasına, “Askeri Yargıtay” adıyla yüksek bir mahkeme dahil edilmiştir. 1982 anayasası, bu mahkemeyi aynen muhafaza ederken, bu mahkemenin yanına, bir de “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” eklenmiştir. Askerlere mahsus “özel mahkeme” kurulması, farklı yargılama usullerine sebebiyet verdiği gibi, “yargı birliği” ilkesine açıkça aykırıdır. Anayasa paketine eklenecek bir hükümle hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkeleriyle bağdaşmayan bu mahkemeler kaldırılmalıdır.
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (RTÜK)
Radyo ve televizyon, 1961 anayasasında özerk bir kurum olarak düzenlenmiş, 1982 anayasasında, “üst kurul” olarak düzenlenmiştir. RTÜK, radyo ve televizyonları, bir-kaç günden bir yıla kadar kapatma kararlarıyla ünlenmiştir. AB uyum yasalarıyla, bu yetkileri sınırlandırılmış ise de, radyo ve televizyonlar üzerinde en yetkili kurumdur. Radyo ve televizyonların, kanunla düzenlenmesi zorunlu ise de, bunların bir üst kurula bağlanması, baskı sonucu doğurmaktadır. Radyo ve televizyonların, yayınlarından dolayı, -resen veya başvuruya bağlı olarak- yargı denetimine tabi tutulması, daha büyük bir güvencedir.
VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.