Mehmetçik anlatıyor

Mehmetçik anlatıyor
Habervaktim okuyucularından askerlik anısı yağıyor. Birbirinden ilginçbu anıları yayınlamaya başlıyoruz. Sizlerden geldiği şekliyleyayınlıyoruz. Kimi, yemek duasında “Tanrımıza hamd olsun” yerine“Allahımıza hamd olsun” diye d

Mustafa Eser : Selamünaleyküm, Böyle bir konuyu başlattığınız için sizi tebrik ederim. Askerliğimi Şırnak Uludere 4. Bölük, Kayatepe’de yaptım. Yemekten önce tanrımıza hamd olsun denir, biz tanrımıza lafını Allahımıza hamd olsun dedik, o günün nöbetçi astsubayı tekrarlattı tanrımıza diyin diye, biz tekrar Allahımıza hamd olsun dedik ve bu lafı duyan bölük komutanı sırada bekleyen 100 civarında askeri yere çöktürdü ve tekmeyle askerlerin göğüs kısmına vurdu ve ardından dua tanrımıza hamd olsun diyerek okundu.

ESRAR SOKARKEN NASIL YAKALANDILAR?
Askerliğimi Van’da yaptım. Merkez Komutanlığı’nda nizamiye gece çavuşuydum. Yani gece ben ve 7 asker nizamiye kontrolleri yapıyor ve gece güvenliği sağlıyorduk.

Sizlerle paylaşmak istediğim anım her zamankinden farklı bir günde gerçekleşti. Çünkü ogün her zaman görevli olduğumuz nizamiyede farklı bir şeyler oluyordu. Nöbetçi amir nizamiyeye inmiş üst rütbelilere telkinlerde bulunuyordu. Ardından bize çelik yeleklerimizi, dolu şarjörleri dağıttılar. Olağanüstü bir şeyler olduğunu fark ettik ama ne olduğunu tam olarak anlayamadık. Ama askerler arasında bu bazı istihbaratların alındığını ve ‘alay’a teröristler tarafından tacizin olabileceği ihtimali ağır basıyordu. İlk defa nöbetçi amir (koskoca yarbay) saat 00.00’a kadar nizamiyede oturdu. Devamlı bize gençler dikkatli olun. Gözünüzü dört açın telkininde bulunuyordu. Biz iyice tedirgin olamaya başlamıştık. Tabi aynı zamanda korkuyorduk. (Her ne kadar askerin korkmaması gerekirse bile). Nöbetçi amir istirahat için alaya çıktı. Nöbetçi subay nizamiyedeki yatakhanesinde istirahata çekildi. En rütbeli ben kaldım nizamiyede. Sorumluluk bende. Nizamiye nöbetçileri talimatla mevzilere geri çekildi. Işıklar söndürüldü. Hazır kıta bekliyoruz. Sesiz gecede, tedirgin bekleyiş. Nizamiyede toplam görevli 7 asker vardı. 7 arkadaştık. Her biri gecenin ilerleyen saatlerinde nizamiyenin değişik köşesine sızdı kaldı. Benimde göz kapaklarım kapanmaya başladı ama uyuyamıyordum. Hem sorumluluğun verdiği stres, hem de içindeki tedirginlik uyutmuyordu beni. Alay Van’ın 5 km kadar dışındaydı. Merkezinde değil yani. Etrafımız tarlalarla çevrili. Silahımı aldım ve nizamiye kapısının önünden etrafı süzerken karşı tarlanın içinde bir hareket sezdim. İlk etapta yanlış gördüğümü sandım ama tarlanın içerisinde ilerleyen iki kişi vardı ve bana görünmemeye çalışır bir halleri vardı. Saat gecenin üçünde iki kişi tarlada dağın başında ne yapar. Hemen ortalığı velveleye vermek de istemedim. Sipere kadar gittim ve iyice emin oldum. Tarlanın tam da ortasında iki kişi. Ne yaptıkları, nereden geldikleri, nereye gittikleri meçhul. O esnada istemsiz olarak ‘Kalkın geldiler’ diye bağırdım. Mermiyi namluya verip silahımın emniyetini açtım. Belli bir süre sonra etraf asker doldu. Tarladaki kişilere en yakın kişi ben ve bir uzman çavuş. ‘Dur’ ihtarı yaptık. Ellerini kaldırıp bize doğru gelmeleri emrini verdik. Yaklaştılar yüz üstü yatmalarını istedik. Yattılar . Yanlarına gitmeye çekiniyorduk. Bizim zihnimizden hep terörist oldukları geçiyordu. Başka bir şeye ihtimal vermiyorduk. Uzman Çavuş kim olduklarına bakmak için yanlarına yanaştığında şok oldu. Tabi bende şok oldum. Bunlar bizim bölüğün askerleriydi. Sivil kıyafetleriyle gece saat 3.00’te, tarlanın ortasında ne işleri vardı. Hemen içeri aldık. Başçavuş ve Uzman çavuş önce iyi bir sopa çekti. Sonra dışarı neden çıktıklarını anlattılar. Gece Alayın 1 nolu nöbet kulubesinden kendi arkadaşlarının nöbeti sırasında çarşıya kaçmışlardı. Aynı yerden geri alaya gireceklerdi ki yakayı ele verdiler. Ama onları gece dışarı çıkmasının bir sebebi olmalıydı. Üst araması yapınca o da anlaşıldı. İçeri esrar sokmak için dışarı çıkmışlardı. Tutanak tutuldu. Mahkemeye sevk edildiler. Daha sonra 30 gün hapis, 30 gün geç terhis cezası aldıklarını duymuştum.

CEZALI ARAÇLAR
Aydinli: Yer Muş, 49 piyade komutanlığı, askeriyenin kazan dairesi cezalıydı,  sebep, kazan patlamış asker ölmüş, dahası var.. Garnizondan 5 kilometre uzaklıkta bir tank cezalıydı, sebep, tatbikata giderken arıza yapmış, ceza almış. Devamlı askerler arabalara binip nöbet değişiyorlardı, hergün nöbete gidilen gelinen masrafla yeni tank alınır. Askerlerin çektiği çile yediği dayak yanlarına kar..Daha neler neler, kazanlar kepçeler ceza alıyor..

KOMUTANIM CEP TELEFONUMU ÇALDILAR

Usta birliğim olan 2. Ana Bakım Merkez Komutanlığı’nda askerken, cep telefonu yasak ya orduda, hele bir erin cep telefonu kullanırken, taşırken yakalanması çok büyük suç.. Bölüğe yeni gelmiş bir asker, uyanık geçinen aptallardan olsa gerek, sabah iştiması alınıyor, el kaldırıp bölük astsubayına komutanım diyor, bir şikayetim var, -daha geleli birkaç gün olmuş- komutan, söyle nedir diye cevap veriyor, bu uyanık(!) da, komutanım gece dolabımdan cep telefonumu çalmışlar demez mi? Tüm bölük başlıyor kahkaha atmaya. Komutan da. Ve tabi öyle mi oğlum, gel bakalım sen bir diyor ve odasına götürüyor. Bu çocuğun bu uyanıklığı tüm bölükte alay konusu olmuştu.

KOMUTANLAR  KENDİ CEBİNDEN HARÇLIK VERİYORDU

msandal: Ben Mardin’de, tertemiz insanlarla karşılaştım, parası olmayan erlere komutanların yola çıkarken kendi cebinden harçlık verdiklerini gördüm. Sivil hayatta helalleşip ziyarete gelmemizi bile istediler, çok güzel ortamdı. Yine gitmek, isterim zorlukları kolaylaştırdılar.

BÖLÜK KOMUTANININ ÜNİFORMASINI GİYİNCE
Adım Ferhat: İstanbul Kartal’dan hepinizi selamlıyorum. 1985/2 devre askerlik yaptım. Size komik bir anımı anlatmak istiyorum; bir gün bölük komutanı 5 günlük izne çıkınca ben de postası (habercisi) olarak boşta kaldım, birlik komutanımın odasını temizlerken dolabını açtım ve bölük komutanımın yazlık üstlerini gördüm, dolabın içinde duruyordu. Aklıma bir muzurluk geldi ve bölük komutanımın üstlerini giydim. Askerlerle şaka takılırken dışarıdan bir beyefendi geldi ve ben üstümdekilerle aşağı askeri gazinoya indim, tam inerken gelen beyefendi bana ‘komutanım merhaba kaymakamlıktan geliyorum, asayiş toplantısının saati değişmiş, bilginiz olsun’ deyince ben de ‘tamam beyefendi anlaşıldı’ dedim, arkadaşları bir gülme aldı sormayın. Tabi aradan 1 hafta geçti bölük komutanı önde, ben arkada kaymakamlığa asayiş toplantısına gidiyoruz. Tam içeri girdik, merdivenden yukarı çıkıyoruz, o beyefendi beni görünce çok şaşırmış olmalı. Bölük komutanı toplantıya girince, adam yanıma gelip ‘ya sen komutan değil miydin’ deyince ister istemez bir tebessümle, ‘o sadece o günlüktü beyefendi’ demiştim. Yüzümün kızardığını, adamın da gülüp söylenmesini unutmak mümkün değil :)

TUGAY’DA KUR’AN HATMİ
2000 yılında askerliğimi Gaziantep 5. Zırhlı Tugay’da kısa dönem er olarak yaptım. Tugay’ın tam ortasında büyük bir camimiz vardı. Askerler arasından görevlendirilen cami imamı günde 5 vakit ezan okurdu. Yani her gün o minareden ezan sesleri yükselirdi. Benim askerliğe gittiğim dönem Mübarek Ramazan Ayı’na denk gelmişti. Hani derler ya “TSK din karşıtı” diye… Allah için ben orucumu rahat bir şekilde tuttum. Ve oruç tutan askerler için sahur hazırlanıyordu. Ayrıca akşam yemekleri Ramazan’da iftar vaktine denk getiriliyordu. Bir de beş vakit namazımı çok rahat bir şekilde kılabildim. Hatta Vakit namazından sonra Kur’anı-ı Kerim bile okuyordum. Şükürler olsun askerlik döneminde Kur’an-ı Kerim’i Arapça ve Türkçe olmak üzere hatim etme imkanı bile buldum. Hatta bir gün askerliğimi yazıcı olarak yaptığım için bana ihtiyaç duyulmuş. Komutanım beni aramış ve bir türlü bulamamış. Sonra ben bölüğe geldiğimde “Evladım; nerdesin sabahtan beri seni arıyorum” dedi. “Komutanım namazdaydım” dedim. “Tamam evladım” dedi. İstisnalar hariç din karşıtı bir tutumla asla karşılaşmadım. Lakin benim gittiğim dönemden önce bir Yüzbaşı’nın namaz kıldığı için ihraç edildiğini duymuş ve üzülmüştüm. Hatta Tabur Komutanımla bu durumu paylaştım. O da “Evladım ben de anlamadım, sözünü ettiğin Yüzbaşı çok değerli bir arkadaşımızdı. Alanında çok başarılıydı. Herhalde yukarıdan emir geldi. Öyle durumlarda mesleki başarılara bakılmıyor maalesef” dedi. O gün şöyle düşünmüştüm: “Galiba TSK’dan uzaklaştırılan subay ve astsubaylar önyargı ve saplantı kurbanı. Ve de bölgeden bölgeye komutandan komutana durum değişiyor…”

Devam edecek

Ayrıntılar için tıklayın...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.