'Tetikçi'nin babasından ŞOK sözler!
KENAN KIRAN'IN HABERİ...
TÜBİTAK’ın; Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin, Alparslan Arslan'ın, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006) Danıştay binasının önünde keşif yapmasına yönelik görüntülerini sildiğini ortaya çıkarması kamuoyunda geniş yankı buldu.
Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, Danıştay saldırısının oğlunun tek başına yapacağı iş olmadığını belirterek, “Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… Danıştay saldırısının içinde Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK vardır.
Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş” dedi.
Ankara’daki mahkemenin deliller üzerine gitmediğini kaydeden İdris Arslan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerçekleri ortaya çıkaracağını söyledi. Yaklaşık iki yıl sonra oğluyla yüz yüze görüştüğünü söyleyen İdris Arslan, Alparslan Arslan’ın sağlığının düzeldiğini gözlemlediğini ifade etti.
İdris Arslan’ın, gazetemizin sorularına verdiği cevaplar şöyle:
“4 YILDIR KAMUOYUNDAN GİZLENEN GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR”
TÜBİTAK raporuyla, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006 tarihinde) oğlunuzun Danıştay binasının önünde ve içinde keşif yaparken görüntülerinin silindiği ortaya çıktı… Gelinen aşamayı nasıl buluyorsunuz?
TÜBİTAK’ın raporunu görünce çok sevindim. Çünkü biliyorum ki bu gelişmeyle birlikte bazı gerçekler ortaya çıkacak. 4 yıldan beri kamuoyundan gizlenen bazı gerçekler ortaya çıkacak. OYAK Güvenlik, kameraların arızalı olduğu şeklinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne rapor sunmuştu. TÜBİTAK, söz konusu raporun aksine görüntülerin silindiğini ortaya çıkardı.
Demek ki, kameralarda çok önemli deliller var. Bana göre, mahkemenin gidişatını etkileyebilecek delil karartılması olayı var. Delil karartılmış. Deliller ortaya çıktığı zaman şu anki görülmekte olan bu davanın gidişatı tamamen değişecektir.
Kamera görüntüleriyle ilgili haberler çok somut ve düşündürücü… Danıştay’ın güvenliğini sağlayan hard diskler üzerinde oynamalar yapılmışsa, mutlaka bu derin gücü işaret ediyor. Bu derin güç, kimin işine yarıyor? Bu olay, hükümeti devirmek isteyenlerin işine yarıyor. 28 Şubatçıların işine yarıyor. Müslümanları suçlayarak Müslümanları köşeye sıkıştırmak isteyenlere yarıyor.
“ORHAN KARADENİZ DETAYLI İNCELEME YAPMADI”
Danıştay davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Orhan Karadeniz, Danıştay kanıtlarının yer aldığı kayıtların silinmesine ilişkin, “TÜBİTAK’a inceleme yaptırmak lüzumsuz iş” şeklinde açıklama yaptı…
Orhan Karadeniz, olayı detaylı bir şekilde incelemedi. En somut olan delilleri bile es geçti, görmezden geldi ve araştırmadı. Sadece Alparslan suçüstü yakalanmış savından hareketle olayı bağladı. Bana göre bu büyük eksiklik ve büyük yanlışlık… Acaba Orhan Karadeniz’i birileri mi yönlendirdi? Bu noktada şüphem var.
Orhan Karadeniz’in karar verdikten hemen sonra emekliye ayrılması beni düşündürmüştür.
“SİLAHLI İKİ KİŞİ ARAŞTIRILMADI”
16 Mayıs tarihinde oğlunuzun silahlı 2 kişi tarafından Danıştay’a götürüldüğünün araştırılmasını istemiştiniz…
Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına zorlayan iki kişi kimdir? Alparslan Arslan'a “Bu iki kişi kim? Sana zarar vermelerinden mi korkuyorsun” diye sordum, durdu ve “Baba Allah'ın mahlukatları mı yok?” dedi. Daha sonra tekrar tekrar sordum. Bilemiyorum. Bu iki kişi kim? O iki kişinin araştırılmasını istedim ama maalesef araştırılmadı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay görüntülerini OYAK’tan isteseydi, 16 Mayıs 2006 tarihli görüntüler ve olup-bitenler o gün ortaya çıksaydı, bu dava 4 yıl sürmezdi. Belki 1.5-2 yıl içerisinde çözülürdü. 4 yıldır benim oğlum cezaevinde çürüyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’nin yargılamada hatası çok büyük.
Mahkeme kameraları isteseydi, oğlumu Danıştay binasına girmeye zorlayan silahlı iki kişi bulunabilirdi. Mahkeme, bu iki kişiyi soruşturmadı, araştırmadı. Bana göre en önemli nokta burası. Silahlı iki kişinin kim olduğu konusunda defalarca dile getirdik, mahkemeden talep ettik.
Etraflıca sorgulama yapılmadığı için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’ni Adalet Bakanlığı’na şikayet ettim, mahkeme heyeti hakkında soruşturma açıldı, Ankara’ya çağırdılar ve mahkemenin eksik sorgulamasını anlattım.
Ardından dava açıldı, mahkemede ifadem alındı. Mahkemede bunu dile getirdim, kayıtlara geçti.
“BUNLARI FARK ETSEYDİM, İLK GÜN VERDİĞİM DEMEÇLERİ VERMEZDİM”
Danıştay saldırısında hangi kurumların ihmali vardır?
OYAK’ın haberi olmadan hard disklerin oradan götürülmesi, delillerin karartılması mümkün değil ki. Bu işte OYAK vardır. Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Yoksa ben mi gidip müdahale ettim. Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Glock marka silah ötmez diye bir şey yok.
Bu Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de dile getirildi. İşin uzmanları da bunu söylüyor. Silah girerken ötüyor, buna rağmen oğlumun üzeri aranmıyor. Bu işin içerisinde OYAK, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Danıştay’da görev yapan bazı görevliler var. Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, sanki erkenden kendisine bilgi verilmiş gibi yönlendirmeyle, “Saldırgan, tekbir getirerek ateş etti” dedi. Yaralanan Danıştay 2. Daire üyesi Ayfer Hanım, bunu yalanladı. Demek ki burada manipülasyon var.
Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş… İlk günlerde bunları görmek mümkün değil. Bunları fark etseydim ve bilseydim, ilk günlerde verdiğim demeçleri vermezdim…
“OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalı”
Bu aşamadan sonra ne yapılmalı?..
Danıştay’daki hard diskleri alan ve hard diskler üzerinde işlem yapan OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalıdır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Burada ihmalin ötesinde kasıt var. Kasıtlı olarak böyle yapılmış. Görmezden gelinmiş gibi yapılmış, fakat işin içerisinde iş olduğu için farklı şekilde hareket edilmiş.
Danıştay saldırısı sadece Alparslan Arslan’ın yapacağı iş mi?
Alparslan Arslan’ın yapacağı iş değil. Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, tasarlanmış ve uygulanmış organize bir iş… Bunun içerisinde kim olabilir? Bu iş kimin işine yarar? Eğer bu Danıştay olayı Ergenekon’la birleştirilmeseydi, bu şekilde Yargıtay onasaydı, Danıştay saldırısı kapatılırdı. Kapandığı zaman, bu işi kim yapmış sayılacaktı? Müslümanlara yıkılacaktı, dindarlara yıkılacaktı. Bu işin içerisinde hükümetin parmağı olduğu dile getirilecekti.
“Danıştay binasının bulunduğu caddedeki kameralar incelenmeli”
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki yargılamayı nasıl buluyorsunuz?
Geceyle gündüz kadar fark var. Müfettiş emeklisiyim, ben de binlerce sorgulama yaptım, ifade aldım, dosyalar hazırladım. Şahsen bir müfettiş olarak Orhan Karadeniz’in yerinde olsaydım, ben çok farklı şekilde sorgulamayı sürdürürdüm. Bazı şeyler görmezden gelindi. Hemen apar topar bir şekilde dava kapatıldı. 16 Mayıs 2006 tarihinde Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına girmeye zorlayan iki kişinin kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırdım. Hani diyelim Danıştay’ın kameraları arızalıydı, peki Danıştay çevresinde bir sürü devlet kurumu ve kuruluşu var. Orduevi var, bankalar var, bütün bu kuruluşların güvenlik kameraları istenseydi, bir şeyler çıkacağına inanıyordum.
Danıştay binasına kim geldi, kim gitti, Alparslan Arslan yalnız mı geldi? Türkiye’nin altını üstüne getirmiş bir olay, kimine göre son 200 yılın olayı, Türkiye’nin 11 Eylül’ü deniliyor ama olay teferruatlarıyla incelenmedi ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi görüyorum inceliyorlar, araştırıyorlar, sorguluyorlar, ben bu sorgulama yapanlara teşekkür ediyorum ve inanıyorum gerçekler ortaya çıkacaktır. Ergenekon avukatları ve sanıkları bu sorgulamadan rahatsız oluyor. ‘Neyi araştırıyorsunuz, her şey Ankara’da araştırıldı, soruldu… Ankara’da zaten karar verildi. Ne gerek var’ diyorlar. Öyle değil. Ankara’da Danıştay olayı sorgulanmadı, araştırılmadı.
“Vakit gazetesi üzerinden dindar insanlara saldırdılar”
Danıştay saldırısında gazetemiz suçlandı…
Danıştay saldırısını tertipleyenler, olayın detayını da düşünmüşlerdi. Vakit gazetesi konuluyor ki resim tamamlansın. Dindar, Alperenler, başörtüsü ve Vakit gazetesi… Bombalardan iki tanesi patlamayacak kadar eski. Patlamayacağı bilindiği halde bile bile bu şekilde atılıyor. Osman Yıldırım’ı bir noktada harekete geçiren bombaların patlamaması… Bütün bu olaylar insanları şüphelendiriyor. Vakit gazetesini resmi tamamlamak için yerleştiriyorlar. Vakit gazetesi üzerinden dindarlara saldırdılar. Hasan Karakaya, “Yalayın salyanızı…” dedi. Bakalım yalayacaklar mı?
Oğlumun “Dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” sözü mesaj içindi
Oğlunuzun çapraz sorgusu yapılırken Muzaffer Tekin’e tepkisi oldu…
Duruşma sürerken bir ara verildi. 10 dakika ara verildi. Başkan ve diğer sanıklar mahkeme salonunda oturuyorlardı. Mahkeme heyeti odasına çekildi. Bu sırada Muzaffer Tekin ayağa kalktı, Alparslan’ın oturduğu yerden geçerken elindeki gazeteyi Alparslan’a göstererek salladı ve ‘Ne hâlâ bombaları araştırıyorlar. Bombaları Süleyman Esen’den aldığını söyledi, söylüyor, gazeteler bunu yazdı’ dedi.
Muzaffer Tekin, ‘Alparslan da bunu defalarca söyledi, gazeteler de bunu yazdı. Hâlâ neyi araştırıyorlar’ dedi Alparslan’a mesaj verircesine… Lisanı hal ile insan bazı şeyleri çıkarır ya, burada lisanı kal var. Hem davranış dili var, hem de sözlü bir beyan var. Muzaffer Tekin, bunu söyledi. 5 dakika sonra duruşma başladı. Hiç gereği yokken, Alparslan Arslan, mahkeme heyetine “Az önce Muzaffer Tekin bir şey söyledi, ben dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” dedi. Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin’e mesaj vermiş olabilir.
Demek ki, duruşma arasında Muzaffer Tekin’in söylediği şeye tepki olarak bunu söyledi. Son duruşma Alparslan Arslan, “Muzaffer Tekin ve Veli Küçük, bu işin içinde ne var, ne de yok diyebilirim” dedi. Bu soru işaretlerinin mahkeme tarafından bir bir incelendiğini görüyorum.
VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.