İddianameden çıkan korkunç gerçek
Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan 4. iddianame, örgütün tam olarak çökertilemediğini ve dışarıdaki yapının davayı etkilemek için operasyon yaptığını ortaya çıkardı. İddianamede dışarıdaki yapının yürütülen soruşturmayı engellemek, delillerin ortaya çıkmamasını sağlamak, hukuki görünümlü kılıflar ile kamuoyunda kuşkular oluşturmak ve hakim ve savcıların görevini yapamaz hale getirme faaliyetlerinde bulunduğu açık açık ifade edildi.
ÇİÇEK EMNİYETİ SUÇLADI
Erzincan'daki Ergenekon yapılanması hakkında hazırlanan iddianameye de atıfta bulunan savcılar, Albay Dursun Çiçek ve ekibinin örgütün amaçları doğrultusunda hazırladıkları plan ve illegal amaçlarını ise şöyle anlattı:
"Çatalarmut Barajı'nda bulunan ve el konulan mühimmatların Emniyet tarafından olaydan önce oraya koydurulup yine anlaşma ile emniyet tarafından bulunmuş gibi gerçeğe aykırı bir senaryo üretildi. Bu şekilde; soruşturmayı zayıflatmak, ele geçen yasal deliller hakkında kamuoyunda şüpheler yaratmak ve emniyet teşkilatına gözdağı vermek amacıyla hareket edildiği değerlendirilmiştir. Sanıkların, şüphelilerin ve avukatlarının basına yansıyan beyanlarında; çıkan mühimmatlarla bir ilgilerinin bulunmadığı, bulunan ve el konulan mühimmatların emniyet görevlilerince gömüldüğünü iddia etmeleri dikkate alındığında uygulanmaya çalışılan bu senaryonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır."
Erzincan’daki Ergenekon'un 1 numaralı şüphelisi 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ile 2 numaralı şüpheli Başsavcı İlhan Cihaner arasındaki ilişki ise iddianamede şöyle değerlendirildi: edildi: "Şüpheliler Cihaner, Ali Tapan, Ersin Ergut ve Orhan Esirger'in birlikte hareket ederek yalancı tanık bulma ve sun'i olarak delil oluşturma şeklinde gelişen faaliyetleri tespit edilmiştir. Bu faaliyetlerin 3. Ordu Komutanı sıfatı taşıyan şüpheli Berk'in koordinasyonunda gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.