Cevap da SKANDAL!

Cevap da SKANDAL!
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait fakstan Ergenekon sanığı İlhan Cihaner'e 'dinlenildiğine' dair evraklar fakslanması üzerine Başsavcı hakkında ne işlem yapıldığı Yargıtay ve Adalet Bakanlığı'na soruldu. Bakın ne cevap alındı:

Adalet Bakanlığı ve Yargıtay'ın, "Abdurrahman Yalçınkaya hakkında nasıl bir işlem yapıldığı" sorumuza verdikleri cevaba geçmeden önce olayı kısaca bir hatırlayalım.

Şu anda Ergenekon tutuklusu olan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'e, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın makam faksından, "dinleniyorsun dikkatli ol" anlamını taşıyan ve Cihaner hakkında alınan dinleme kararıyla ilgili faks çekildiği ortaya çıkmıştı.

Olayın Vakit gazetesinde yayınlanmasının ardından medya olayın üzerine gitmiş ve tüm gözler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya çevrilmişti. Yalçınkaya uzun süre sessiz kaldı.

Oysa olay gayet net ve belgeliydi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait 0 312 425 99 .. numaralı telefondan 31 Aralık 2009 tarihinde saat 14:03'te Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'e faks çekilmişti.

Faks metninde, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı yer alıyordu.

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerinin 14 Ekim 2008'de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurusu sonucu alınan Ergenekon soruşturması kapsamında 50 hakim ve savcının iletişiminin tespiti ve dinlenmesi kararı...

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi de, söz konusu talebin ardından Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in ev, iş ve cep telefonlarını dinlemeye almıştı.

Bu arada çekilen faksın belgesi aramalarda ortaya çıkmış ve delil klasörlerine girmişti.

Başsavcının hem kendini hem kurumunu töhmet altında bırakan bu duruma açıklık getirmiyor oluşu şüpheleri iyice arttırdı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilileri ise konuyla ilgili bir inceleme başlatıldığını duyurdu ancak uzun süre bu inceleme de sonuçlandırılmadı.

Ne yazık ki bir süre sonra gündemin yeni sıcak gelişmelerle değişmesi üzerine medyanın konuya ilgisi dağıldı.

Somut belgeler ve hem yetkililerin hem de Başsavcı Yalçınkaya'nın suskunluğu, olayın 'üstü örtülmeye çalışılan bir skandal olduğu' izlenimini kuvvetlendiriyordu.



Biz de Adalet Bakanlığı ve Yargıtay'a "bilgi edinme hakkı"mızı kullanarak başvurduk ve bu olayla ilgili Abdurrahman Yalçınkaya'nın suç işleyip işlemediğini, hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa ne yapıldığını sorduk.

Gelen cevaplar ne yazık ki bizi şaşırtmadı.

Başvurularımıza ilk cevap Adalet Bakanlığı'ndan geldi. Bakanlık 13 Mayıs tarihli yazısıyla bize edinmek istediğimiz bilginin kanun kapsamı dışında bulunduğu anlatıyordu. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı hakkında inceleme ve soruşturma yetkilerinin bulunmadığını da hatırlatıyorlardı. Elbette ki bu cevaba itiraz hakkımız bulunduğunu belirtmeyi de unutmamışlardı.

Haziran gelince Yargıtay'ın cevabı da geldi. 1 Haziran tarihli cevap yazısının eki olarak 31 Mayıs'ta toplanan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 89 sayılı kararı gönderilmişti.

Kararın sonucu elbette şaşırtıcı değil; "bahsedilen tarihte anılan kişi de dahil olmak üzere; herhangi bir kişi ya da kuruma Başsavcılığa ait olduğu belirtilen telefondan faks çekilmediği bildirildiğinden, soruşturma yapılmasına yer olmadığına, 31.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi"

Yani böyle bir olayın belgeleriyle birlikte ulusal yayın yapan bir gazetede haberleştirilip duyurulması, bu haberin medya tarafından alıntılanması, belgelerin aramalarda ele geçirilip iddianamelere girmesi, tüm basının konu üzerinde yayınlar yapması, olayın köşe yazılarına ve televizyon tartışmalarına konu olması önemli değildi.

Kurul muhataplara sormuştu; "böyle bir şey var mı?". Muhataplar cevap vermişti; "böyle bir şey yok". Ve karar verilmişti hem de oybirliğiyle "soruşturmaya gerek yok". Liberalses

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.