Mahkeme tezgahı yutmadı!
Mahkeme; avukatların Haberal'ın aynı dönemde hem sağlık sorunlarındaki ölüm riski taşıyan ciddiyeti hem de yurt içinde düzenlenecek bilimsel kongreye katılımı ile yurt dışında yapılacak ödül töreninde bulunması için tahliye talebinde bulunduğunu hatırlattı. Söz konusu süreçte buna benzer çok sayıda çelişkinin yaşandığının anlatıldığı kararda, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in ölümüyle ilgili araştırmanın da avukatların talepleri sebebiyle yapılamadığı belirtildi. Mehmet Haberal'ın avukatları 24 ve 25 Kasım 2010 tarihlerinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iki itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede; Haberal'ın Adli Tıp Kurumu’nda muayene edilmesine elverişli olduğuna dair yattığı sağlık kuruluşu tarafından rapor verilinceye kadar beklenmesi istendi.
TUTUKLULUK HALİ RUHSAL ÇÖKÜNTÜ OLUŞTURDU
Avukatlar dilekçelerinde müvekkilleri Mehmet Haberal’ın tutukluluk halinin devam etmesinin ruhsal çöküntü halini artırdığını, ayrıca savunma alındığı sırada şok stresler ve ani psikolojik travmalar yaşadığını iddia ettiler. Dilekçede, sanığın tutukluluk halinin majör depresyona yol açtığı, yoğun stresin öldürücü nitelikte olduğu ve Adli Tıp’a sevki sırasında da ani ölüm riski bulunduğu savunuldu. Dilekçede; söz konusu nedenlerle sanığın bulunduğu hastanede yatağının başında muayenesinin yapılmasının tıbbi zorunluluk olduğu ileri sürüldü.
'HABERAL İYİ' RAPORLARI MAHKEMEDEN VE ADLİ TIP’TAN GİZLENDİ
Dilekçeyi değerlendiren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık hakkında İstanbul Kardiyoloji Enstitüsü doktorları tarafından birbirleriyle çelişen raporlar verildiğini hatırlattı. Söz konusu raporlardan sadece sanığın sağlık durumu hakkında olumsuz tanıların bulunduğu raporların gönderildiği, ancak sanığın taburcu edilebileceği yönündeki raporların ayrıntılı talep yazımına rağmen mahkemeye ibraz edilmediğine dikkat çekildi. Mahkemenin 4 sayfalık kararında “taburcu olabilir” raporunun Adli Tıp Kurumu'ndan da gizlendiği belirtildi.
HASTANEDE YATMASI GEREKSİZ
Mahkemenin 30 Ekim 2010 tarihinde verdiği kararda "Haberal’ın gerekli önlemler alındığında hastanede kesintisiz yatırılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı tespit edilmiştir” denildi.
Sanığın tedavi görmekte olduğu söylenen kurum tarafından kendisine önerilen bir kısım tedaviyi de reddettiği, bunun da doktor raporlarına yansıdığı anlatıldı. Soruşturma aşamasında savcılığın sanığın şu anda tedavi görmekte olduğu kurumda daha önce benzer bir durumda yatan hastanın olup olmadığını sorduğunda ise ilgili kurumun bu konuya açıklık getiremediği ifade edildi.
Kararda; "Mahkememiz tarafından 29 Mart 2010 tarihli ara kararımızla Adli Tıp Kurumu’na sevk edilen sanığın sağlık durumu gerekçe gösterilerek yatmakta olduğu Kardiyoloji Enstitüsü tarafından Adli Tıp Kurumu’na gönderilmemesi üzerine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından belirtildiği dönemde muayeneye gönderilmesi istenmiştir. Söz konusu yazı bir rapor değildir. Evrak üzerinden verilen karardır. Ancak bugüne kadar mahkememize gönderilen tek rapor içeriklerinde sanığın tedavisinin daha ne kadar süreceği konusunda ise herhangi bir açıklık bulunmamaktadır" ifadeleri kullanıldı.
ÇELİŞKİLİ TALEPLER
Kararda, "Sanığın sağlık durumu gerekçe gösterilerek tahliye talebinde bulunulması yanında eş zamanlı olarak sanığın yurt içinde düzenlenecek bilimsel kongreye katılımı ve yurt dışında yapılacak ödül töreninde bulunması gerektiğinden bahisle tahliye talebinde bulunulmuştur. Ancak bu çelişik durum konusunda da sanık müdafileri tarafından mahkememize yeterli hukuki ve tıbbi açıklama getirilmemiştir" denildi.
ECEVİT İLE İLGİLİ ARAŞTIRMA YAPILAMADI
Mahkeme kararında; Bülent Ecevit hakkındaki iddiaların araştırılmaya başlandığı süreçte yine sanığın hukuki durumu konusunda aydınlatıcı sonuçlar doğuracak bu araştırmaya dair ara kararlarından avukatlarınca dönülmesi istendiği anlatıldı. Bu taleplerin reddedildiği ve evrakların Adli Tıp Kurumu’na gönderildiği belirtilen kararda; bu sefer de sanık avukatlarının idari yargıya başvurduğu ve Ecevit’in ölümü hakkındaki iddiaların araştırılmasının mümkün olamadığı vurgulandı.
MAHKEME BAŞKANI ŞERH DÜŞTÜ
Kararda 2 üyeye karşı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Köksal Şengün'ün muhalefet şerhi düştüğü ortaya çıktı. Şengün, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü tarafından 23 Kasım 2010 tarihinde düzenlenen sağlık raporlarının dikkate alınması gerektiğini belirtmiş, Haberal'ın Adli Tıp Kurumu tarafından muayeneye götürülmesi ile ilgili kararın sağlık şartları uygun olduğunda yapılması üzerine geri alınmasına karar verilmesini istemişti.
MURAT ALAN / KENAN KIRAN - YENİ AKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.