Zeybek'ten çarpıcı açıklamalar

Zeybek'ten çarpıcı açıklamalar
Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, selefi Hüsamettin Cindoruk'a yerden yere vurdu:

DP Lideri Zeybek, makamında Habervaktim’i kabul etti. Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Akkaya’nın sorularını cevaplayan Namık Kemal Zeybek, Demokrat Parti Genel Başkanlığı’na nasıl seçildiğinden Hüsamettin Cindoruk’a bakışına, SP ve MHP ile ittifak görüşmelerinden Fethullah Gülen Hocaefendi’yle olan ilişkisine kadar pek çok özel konuda dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Zeybek, gündemdeki konulara ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulunurken, seçim çalışmaları hakkında bilgi verdi, halka vaatlerini anlattı. 

Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’le röportajımızı üç bölüm halinde sizlerle paylaşacağız.

İşte ilk bölüm:

CİNDORUK’A BAKIŞI NASIL?

-Seçim mitinglerine Bayburt’tan başladınız, niçin Bayburt?

Mitinglere epey oldu başlayalı. İki toplantı yaptık. Açılışlar yaptık. Seçim bürosu açılışlarımız da miting gibi oldu. Aynı şekilde salon toplantılarımız devam ediyor. İlk Bayburt’tan başladık. Çünkü Başbakan da oradan başladı. Bizde oradan başladık. “Demek ki Başbakanın rakibi benim” dedim ve oradan başladım. Bayburt’ta O’ndan daha coşkulu karşılandım. Daha çok ilgi gördüm. Çalışıyoruz. İktidara geleceğiz.

‘LEVH-İ MAHFUZ’DAN GELDİM

-Cindoruk’tan sonra sizin Demokrat Parti Genel Başkanlığı olmanız sürpriz oldu. Taban nasıl karşıladı?

Hüsamettin Cindoruk ile çok farklıyız. 16 Ocak 2010’da partiye yeniden girdim. Bir yıl sonra kongre oldu ve 15 Ocak 2011’de Genel Başkan seçildim. 14 Ocak da doğum günüm. Bir günlük iken… 50 yıldır siyasetin içindeyim. ‘3 günde seçildi. Nasıl geldi? Uzaydan ufoyla mı geldi? Nereden çıktı?’ diye hayretini ifade ediyor. Ama 50 yıl artı 3 günü görmüyor. 1961’de AP kurulduğu zaman eski demokratlar bize kuyruk derlerdi. Egemen hakim söyleminde bu vardı. Bizi hukuk fakültesinde okuyorduk tahtalara ‘burada kuyruklara yer yok’ diye yazılar yazılırdı. 61 yılında gençlik kollarında siyasete başladım. Demek ki aradan baya geçmiş. Hep siyasetin içinde olmuşum. Bakan ve vekil olarak doğrudan siyasetin içinde olduğum yıllar da var. DYP ve ANAP’ta bakanlık yapmışım. İki parti birleşmiş ben de bu partiye genel başkan olmuşum. Şaşılacak bir durum yok. ‘Nereden geldi?’ demeye gerek yok. Gezegenlerden değil gezegenlerden de ötelerden geldim. Kaderde neyse o olur. Herkesin geldiği yerden geldim. Gerçekler görecelidir. Gerçek Hakk’ın kendisidir. Biz levh-i mahfuzdan geldik. İşin esası budur.

DP SİLİVRİ’NİN HUKUK BÜROSU DEĞİL

-DYP ile ANAP’ın birleşmesiyle ortaya çıkan Cindoruk’lu DP bir sinerji oluşturdu mu?

Sürekli değişen bir toplum var. Değişemeyen tek şey iki partinin bir akım olmasıdır. Bu akımın birleşmesi bir yükselme getirmeliydi. Ama Cindoruk döneminde bu olmadı. Tam tersine sıkıntı getirdi. Tabi kökler ile buluşulamadığı gibi yanlış kökler arandı. Cindoruk değerli bir siyasetçi olabilir ama onun tutumu ve söylemi kitleye uygun görülmedi. Temel yanlışı; görevi sanki belli davaların avukatlığını yapmakmış gibi bir görüntü ortaya çıktı. Silivri davalarının doğru olmadığını belirten sözler birinci plana çıktı. Bizim başka bir söylemimiz yokmuş gibi göründü. Bakın ben bu davalarla ilgili konuşmuyorum. Hukuka saygılıyım. Ceza kanunumuzun 289. Maddesine göre görülmekte olan davalarda hâkimleri etkilemeye yönelik konuşma yapmak suçtur. Hapis gerektirir. Neymiş doğru değilmiş. Bu insanlar suçluysa mahkeme cezasını verir. Ben savcısıyım, ben de avukatıyım demek doğru değildir. Bunları siyasi malzeme yapmak büyük haksızlıktır. Dolayısıyla karışmamak lazım… Müdahale ölçüsü dikkate alınmalı. Sanki DP Silivri’nin hukuk bürosu…

LAİKÇİ BİR SÖYLEV ORTAYA KONULDU

-Bir sinerji oluşmadı yani? 

Sinerji oluşurdu. Mücadele ortaya koyulmadı. Köklere sahip çıkılmadı. Ziyan edildi. Adımız demokrat. Demek ki demokrasiyi önemseyen babalarımız partinin adını demokrat koymuşlar. Tüzük İsmet Paşa’ya götürüldüğünde İsmet Paşa soruyor, ‘Siz de ‘din vicdan özgürlüğünü tanıyoruz’ diye yazdınız mı?’ diyor. Yani yazmayın diyor. Cevap: ‘Biz laikliğin din özgürlüğünün güvencesi olduğunu yazdık.’ Yani baştan müdahaleci bir anlayış... Vesayet. İsmet Paşa’nın izin verdiği kadar demokrasi. Din ve vicdan özgürlüğü DP’nin temel kavramıdır. Alt yapıda ise orta direğin kalkınmasıdır. İki çizgi budur. Böyle iken Sayın Cindoruk döneminde parti laikçi bir söylev ortaya koydu.

“O İMAM-I AZAM’IN GÖRÜŞÜ, BU DA BENİM GÖRÜŞÜM”

Laik demiyorum laikçi. (Bizde laikliğin tek kanadı yoktur. Türkiye’nin şartları filan deniliyor. Bizim Cumhurbaşkanı adayımız vardı. Ali Fuat… Biz ondan öğrendik… Mesela Allah nezdinde tek din İslam’dır. AB istemiyor diye bu dönemde hutbelerden bu kaldırıldı. Bu olur mu? Ali Bardakoğlu’na sordum… ‘Kaldırın demedik ama serbest bıraktık’ dedi. Kıvırdı. AB’ye biz demedik diyecekler. Onlar kendileri söylüyor diyecekler. Çoğunluk hanefidir. Hatip ‘amin’ deyip ellerini kaldırıyor. Hutbe de var mı böyle şey? Bu kuralda konuldu. Sordum Diyanet’e, öyle yaptım dedi. Bu ne dedim? ‘O İmamı Azam’ın görüşü bu da benim görüşüm’ dedi. Saygı duyarım. Bunları kötü anlamda söylemiyorum. Devlet sizin nasıl namaz kılacağına karar veriyor. ) Diyeceğim şu ki, laiklik başka bir şey laikçilik çok başka şey. Laiklik söylemine karşı değiliz. Ama laikçilik dayatmasına karşıyız. DP içinde gericiler, yobazlar şeklinde sözler kullanıldığında bu olmaz. Oy veren kitleler buna tepki gösterir. Hüsamettin Cindoruk bu dokuya yapıya uymadı.

- Demirel’e olan yakınlığınız biliniyor. Demirel’in yıllardır yanında tuttuğu Cindoruk’la ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Demirel’in yanında sürekli Cindoruklar olmuştur. Ama Cindoruk Sayın Demirel’e sürekli problem çıkarmıştır.  Demokratik Parti kuruldu, Demirel’in iktidarına engel olundu. O parti içinde Cindoruk vardı.

BURAYA GELİRKEN, KİMSEDEN İZİN ALMADIM

-28 Şubat dönemi ve şimdiki süreçte Demirel’in söylemleri… CHP ile aynı dili kullanan bir Demirel…

Onu sonra konuşalım. Yok böyle bir şey.

-Rahmetli Menderes ile Demirel’i bir tutar mısınız?

Bakın size bir şey söyleyeyim. Sayın Demirel Cuma namazını kaçırmaz. Birlikte kılıyorduk. 5 vakit namazını da kılıyor. CHP’ye de destek vermiyor. Cindoruk döneminde parti tabanı ve teşkilat arasında uyumsuzluk doğdu. Arayış başladı. Sayın Çiller’e yönelme oldu. Sayın Çiller kabul etmedi. Bana yöneliş oldu. Kabul ettim. 72 il başkanı imza attı. Delegeler de aynı şekilde… Teşkilat var. Buraya gelirken kimseden izin almadım. Sayın Çiller’den de bir başkasından da izin almadım. Aydın Doğan, Fethullah Gülen, Demirel getirdi denildi. Denildi de denildi. Bunların hiçbiri gerçek değil.

AYDIN DOĞAN’A DA SÖYLEDİM, “HAYIRLI OLSUN” DEDİ

Sayın Demirel benim Başbakanımdı. 4 yıl başdanışmanıydım. Çiller yine eski başbakanımız. Aydın Doğan bacanağım. Ben de bir insanım. Yani dolayısıyla bu mevzuda Demirel hiç bir şey söylemedi. Ben adaylığımı açıkladıktan sonra kendisine gittim. Başarılar diledi. Sonra Sayın Çiller ve Aydın Doğan’a da söyledim. Doğan’da hayırlı olsun dedi. Bu konuşmamızı bir başkası dinlese inanmaz dedim.

GÖRDÜM, KASETİNİ GÖRDÜM

-Saadet Partisi ile görüşmeleriniz oldu. Ama o da gerçekleşmedi?..

Evet. Rahmetli Erbakan Hoca Demokrat Parti çatısını göstermişti, size söyleyeyim. Gördüm, kasetini gördüm.


-Ne kaseti?

Geleceğim kasete. Önce şunu belirtmek istiyorum: Hoca ile bizim siyasi çizgimiz çok farklıdır. Hocayı beğenirim. Beğenmediğim tarafları da vardır ama Hocayı severim ve beğenirim. Hoca milli bir insandır.

-Tayyip Bey, milli değil mi?

Tayyip Bey millilikten ayrıldı, zaten kendisi diyor, ‘Milli Görüş gömleğini çıkardım’ diyor.

-Kaseti anlatacaktınız?

Şimdi şöyle; Hoca ile zaten görüşüyorduk biz, bana en son ziyaretimizde söylediği ‘Namık Kemal’ dedi. İlk defa Namık Kemal dedi, o kibardır ‘bey’ derdi. ‘Namık Kemal vatan ve memleket tehlikede, vatan ve memleketi kurtarın’ dedi. Tayyip beyin siyonizmin maşası olduğunu söylüyordu.

-Erbakan Hoca Erdoğan'ı "Siyonizm'in emellerine farkında olmadan alet olmakla" eleştiriyordu. Direk "Siyonizmin maşası" ifadesi hiç olmadı.

Aynı anlama geliyor. Devam edeyim, yanımda da Şevket Kazan oturuyordu. Biz de sağlık diledik çıktık. Sonradan o hocanın orada düzenlediği bir başkanlık divanı vardı. Orada bulunan biri çekmiş, bana getirdi gösterdiler. Cep telefonu ile çekilmiş belli ki, aynen şöyle diyor hoca, ‘Namık Kemal ile konuşun, Demokrat Parti ile ne yapılabilir, ona bir bakın’. Bir ses diyor ki, çekiliyor mu, diyor, bir ses de çekildiyse de silin diyor. Kaset bende yok. Bir arkadaş gösterdi İstanbul’da.

-Ama buradan "DP çatısını işaret ettiği" yorumu çıkmaz?

Ne anlama geldiği yoruma bağlı tabi. Ben öyle yorumluyorum.

Yarın:
*Fethullah Gülen Hocaefendi ile bir bağı var mı?
*MHP’nin kasetleri ile ilgili neler söyledi?

Habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.