Hükümete “aydın” tuzağı

Hükümete “aydın” tuzağı

Habervaktim.com'a konuşan Terör Uzmanı Yard. Doç. Dr. Mahmut Akpınar, DPI'ycıların gerçek yüzünü tüm çıplaklığı ile ortaya koyarken, Hükümet'e çok kritik uyarılarda bulundu…

Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Terör Uzmanı Yard. Doç. Dr. Mahmut Akpınar, Habervaktim'in terörle ilgili sorularını cevapladı. DPI'ycıların gerçek yüzünü tüm çıplaklığı ile ortaya koyan açıklamalarda bulunan Akpınar, “PKK'yı ve dağı şirin göstermeye çalışıyorlar. Diğer taraftan devleti silah bırakmaya ve silahlı örgütün masasına oturtmaya zorluyorlar…” dedi.

Akpınar, örgütün iç ve dış destekçilerinin çok iyi medya planlaması yaptığını ifade ederek, “Medyada dağı, örgütü şirin göstermenin, sevimli kılmanın derdinde olanlar var. Bunlar sanki örgüt lehine PR yapıyorlar” tespitinde bulundu. Akpınar'ın bu sözleri direk akıllara DPI adlı örgütü ve bu örgütün tertiplediği basına kapalı toplantıların katılımcılarını getirdi. Akpınar'ın, bugün Akit'te de yayımlanan açıklamaları şöyle:

-Neden hep karakollara baskın yiyoruz?

Aslında karakollara değil, karakolları korumak üzere, karakollara yakın mesafedeki derme çatma ve korunmasız üs bölgelerine baskın yiyoruz. Daha önce yediğimiz çok şehitli hemen bütün karakol baskınları asıl karakollara yakın mesafede yapılandırılmış bu türden üs bölgelerine idi. Defalarca bu üs bölgelerinin kaldırılacağı, zaruri olanların güçlendirileceği söylendiği halde bir şey yapılmadığını görüyoruz. Üstelik son dönemde bu türden, kalabalık terörist guruplarının sınırdan sızmaları ve saldırmalarının beklendiği biliniyordu. Biraz göstere göstere gelmiş bir saldırı. Daha önceki ihanete varan ihmallerin açık olduğu saldırılarda ilgililerden ve sıralı sorumlulardan hesap sorulmadığı için bu türden saldırılar oluyor. Üs bölgelerinin çok gerekli vazgeçilmez olanları hariç hepsinin kaldırılması ve daha az sayıda ama daha muhkem karakolların inşa edilerek askerlerin buralara aktarılması lazım. Üs bölgelerinden beklenen geçiş bölgelerini kontrol görevi İHA'lar yardımıyla yapılmalı. Bir terörist gurup tespit edildiğinde hava desteğinde nokta indirmeler yapılmalı. Teröriste hedef olmaktan çıkıp, teröristi hedef olarak gözleyen ve operasyon yapan bir strateji izlemeli. Yani alan hakimiyeti yaklaşımı terk edilip terörist guruplar gözlenerek vurulmalı veya indirme yapılmalı. Örgüt elemanları alana, açık alana çıkmaktan korkmalı.

Aslında geçen yazdan Uludere vakasına kadar güvenlik birimleri çok kararlı ve iyi iş çıkardılar ve örgütün özellikle sınırlarımız içindeki varlığının belini kırdılar. Örgütün içeride yıllardır var olan pek çok kampına girildi ve 2. 3. dereceden üst düzey denebilecek pek çok lider kadrosu öldürüldü. Silvan ve Çukurca saldırılarını müteakip aylarda çok koordine ve kararlı mücadele verildi ve örgüt bunaldı, sıkıştı. Ancak Uludere ile bu kararlılık kesintiye uğradı.

ULUDERE OLAYI

-Uludere'nin terörle mücadeleye ne gibi etkisi oldu?

Öncelikle güvenlik birimlerinde endişe ve çekinceler oluştu. En etkili birim olan hava unsurları terörle mücadelede etkisiz hale getirildi. İHA'lar devre dışı kalmasa da etkisizleştirildi. Örgüt moral ve motivasyon, siyasi uzantıları köpürterek kullanabileceği malzeme ele geçirdi. Siyasetçilerde kararsızlık, kaygı oluştu. Bu olay hükümet karşıtlarına, muhaliflere ciddi kozlar verdi, Türkiye uluslararası alanda zora girdi.

-Olay aydınlatılabildi mi sizce?

Maalesef. Örgüt bu kırılmayı kendi namına fırsata çevirerek yıkılmadığını, ayakta kaldığını göstermek için yeni saldırılara başladı. Örgüt Uludere sonrası süreci kendi lehine çevirme çabasına girişti. Maalesef olayın aydınlatılamamış olması, siyasi iradenin olayı aydınlatmada yeterli cesareti sergileyememesi bölge halkında da hükümete karşı güvensizlik oluşturdu. Örgütün sorgulanmasını azalttı. Eğer hükümet hata yapan iki bürokratı, komutanı, memuru feda etseydi; sorgulasa, belki yargılasa idi, bu olumsuzluklar olmayabilirdi.

SINIR GÜVENLİĞİ SİSTEMİMİZ GÜNCELLENMELİ

-Sınır güvenliğinde problem var mı?

Evet, maalesef Türkiye, sınırlarında etkili güvenlik tedbirleri alamadı. Hala sınırlarını insan unsurlarıyla, çok riskli ve pahalıya mal olan erlerle, karakol sistemleriyle koruyor. Çok geniş alanları, mesela 30 kilometrelik bir alanı içinde 10-20 arası asker olan karakollarla koruyoruz. Arazinin dağlık olduğunu düşünürseniz bunun ne kadar imkansız olduğu anlaşılır. Türkiye ivedi şekilde uydu sistemleriyle, İHA'larla destekli elektronik sınır güvenlik tedbirleri geliştirmeli. Teknoloji destekli çoklu sınır güvenliği çözümleri üretmeli. Tespit edilen terörist guruplar bu sistemlerle bir merkeze veya merkezlere bildirilmeli ve bu guruplar üzerine nokta indirmeler yapılmalı, guruplar havadan vurulmalı veya çevrelenmeli. Şu anda sınırlarımız delik deşik. Örgüt elemanları hala 30-40'lı guruplar halinde girip çıkıyorlar.

KAÇAKÇILIK ÖRGÜTE KOLAYLIK SAĞLIYOR

Bölgede yaygın kaçakçılık da terör guruplarına kolaylık sağlıyor. Bu noktada kaçakçılığa da bir çözüm getirilmeli. Bölge insanının geçim kaynağı olan kaçakçılık kapılardan sınırlı şekilde kontrollü ve izinli olarak meşrulaştırılabilir ve arkasından diğer alanlardan geçişe sert tedbirler alınabilir. Sınırlardaki kanunsuz geçiş noktaları yasak bölge ilan edilebilir. Böylece örgütün kaçakçılığı ve kaçakçıları kullanması, onlar üzerinden silah, mal, uyuşturucu sevkiyatı ve kaçakçılar üzerinden elde ettiği gelirler engellenebilir.

DAĞDA BU KADAR SERBEST NASIL DOLAŞABİLİYORLAR?

-Kırsalda kalabalık terörist gurupların dolaşması anlaşılır bir şey mi?

Dünyada artık kırsalda barınan, elinde silah dağlarda dolaşabilen terörist kalmadı. Bu gün Google Eart'dan balkonunuzdaki çiçeği görebilirken, çıplak dağlarda 30-40 hatta 100-200 kişilik gurupların görüle-memesi, bu gurupların ağır silahları yanında saatlerce, hatta günlerce taşıyabilmesi anlaşılır bir şey değil. Muz cumhuriyetleri dahil artık hiçbir devlet sınırları içinde dağlarda terörist barınmasına müsaade etmiyor. Sık ormanlarla kaplı tropikal ormanlarda bile artık silahlı gurupların devletten ve güvenlik birimlerinden saklanması mümkün değil. Amerika hem Libya'da hem Afganistan'da pek çok operasyonu insansız hava araçlarıyla Florida'daki üssünden yönetti-yönetiyor. Ama bizde bu kadar yaşanana rağmen hala terör gurupları dağlarımızda 50-100 kişilik guruplar halinde dolaşabiliyor, doçkaları taşıyabiliyor, ağır silahları içerilere kadar sokabiliyor. Ülke içindeki örgüt kamplarının ne kadar imha edildiği hala tartışma konusu.

NEREDE O PROFESYONEL ASKERLER?

Sınır güvenliği ile ilgili tedbirler ivedi şekilde alınmalı ve terörle güçlü bir siyasi irade ile ve etkili koordinasyonla mücadele edilmeli. İHA'lar ve hava unsurları etkili kullanılmalı, terörist guruplar tespit edildiğinde ya havadan vurulmalı veya etrafına indirmeler yapılarak çevrelenmeli ve imha edilmeli. Biz hala kara düzen ve eski sistem devam ediyoruz. Defalarca söz verilmesine rağmen ne ordu, ne de karakollar revize edildi, düzenlendi. Aynı delikten 50 defadır ısırılıyoruz. Kaç genel kurmay başkanı artık acemi erlerle mücadele edilmeyecek, profesyonel askerliğe geçeceğiz dedi. Nerede o profesyonel askerler? Neden hala karakollarda 2 ay eğitim almış erler ölüyor, oralara neden gönderiliyor, aynı karakol defalarca neden ve nasıl basılıyor? Yenen baskınlar sonucunda neden bir komutan, en azından bir yüzbaşı, binbaşı sorumlu tutulup açığa alınmıyor, sorgulanmıyor? Sivil görevlerde bir ihmal olduğunda kamuoyu kurban istiyor. Pek çok ihmali, hatayı bünyesinde taşıyan çok ölümlü baskınlarda neden birileri hesap vermiyor?

ELİNDE SİLAH OLAN ÖRGÜTLE ÇÖZÜM ARAMAK FANTEZİDİR

-Örgütle müzakereye ne diyorsunuz?

Örgüt ve dağlardaki militanlar marjinalleştirilip kontrol altına alınmadan veya örgüt silah bırakmadan müzakere ve pazarlık masasına oturmak her defasında örgütün ipoteğinde kalmak demektir. Nitekim elinde silah olan ve eylem potansiyeli olan örgüt her müzakereyi, görüşmeyi kendine göre sabote etmiş, çıtayı sürekli yükseltmiş ve kendi kartlarını güçlendirmiştir. Silahlı guruplar enterne edilmeden veya kontrol edilmeden müzakereye oturmak, ya da örgütle mücadeleyi terk ederek çözüm aramak bir fanteziden ibarettir.

MEDYADA ÖRGÜTÜ ŞİRİN GÖSTERME DERDİNDE OLANLAR VAR

-Örgüte ciddi bir medya desteğinden söz ediliyor, katılıyor musunuz?

Örgüt sadece silahlı guruplarıyla değil, medya üzerinden de Türkiye ile halkla oynuyor. Örgüt bazı gazeteci ve yazarlar üzerinden çok iyi PH yapıyor, gündemi maniple ediyor. Ama kendi hedefi istikametinde kararlı şekilde yürüyor. Dünyada terör örgütleri köşeye sıkıştırılarak müzakereye zorlanmıştır. Bizde bazı aydınlar-müzakereciler devleti silah bırakmaya ve silahlı örgütün masasına oturtmaya zorluyorlar… Son olayların, terör eylemlerinin hükümeti müzakereye zorlamak, masaya oturtmak için yapıldığı kanaatindeyim. Zira eylemlerin hemen arkasından liberaller ve müzakereci aydınlar topa giriyor ve PKK'nın eylemlerini gündeme getirmeksizin “müzakere” diyorlar. Örgütün iç ve dış destekçileri çok iyi PH ve medya planlaması yapıyorlar. Medyada dağı, örgütü şirin göstermenin, sevimli kılmanın derdinde olanlar var. Bunlar sanki örgüt lehine PR(Halkla ilişkiler) yapıyorlar.

KANDİL'E GİRİLMELİ Mİ?

-Genelkurmay Başkanı Kandil'e girmenin şartlarından bahsediyor, Kandil'e girilmeli mi? Nasıl girilmeli? Sonuç getirir mi?

Kandil devasa bir alan ve orada sonuç almak kolay değil. Ayrıca GK başkanının ifade ettiği gibi çok kayıp ve zayiat verilir. Kalabalık, düzenli ordularla Kandil'e girmek pek çok şehit vermek demek. Kandil'i kuşatmak, bir sürü Kürt genci öldürmek, bir sürü şehit vermek yerine neden daha stratejik adımlar atılmaz? Neden lider kadrolar hedeflenmez. Ayrıca sınırlarımız böylesine delik deşik iken, hala sınırlarımız içinde 1.500 terör örgütü militanı barınırken, kamplar bulunurken sadece Kandil'e odaklanmak öncelikleri şaşırmak demek. Sınırları kontrol altına alırsınız, içeridekileri temizlersiniz ondan sonra da Kandil'in çaresini arasınız. Dibinizde örgüt kampları varken, sınırlar kevgir gibi iken Kandil'e takılıp kalmak abesle iştigal. Burayı hallederseniz Kandil için de diplomatik yolları devreye sokarsınız. Kandil'in lojistik kanallarını tıkarsınız, erzak ve malzeme girişini-çıkışları kontrol edersiniz. Zaten siz kendi sınırlarınızı ve ülkenizi kontrol ederseniz Kandil'in çok da önemi kalmaz. Varsın orada yaşasınlar, içeriye girip eylem yapamadıktan sonra bir hükmü yok.

HATALARI DA KONUŞMAMIZ LAZIM

-Son olarak, vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Türk devleti güçlüdür. Güvenlik birimleri rahatlıkla örgütün hakkından gelir, örgütü sindirir. Ama 30 yıldır sürdürülen hatalar ve gaflet hala nispi olarak devam ediyor. Siyasi iradenin tam desteğinde güvenlik birimlerinin tam koordinasyonuyla, hava destekli nokta operasyonlarla örgütün bitirilmemesi mümkün değil. Güvenlik birimlerinin moralini bozmamak lazım, son 1 yılda çok güzel şeyler yapıldı. Bu sene 30 yılın terörle mücadele en ciddi, kararlı sonuç alaya yönelik yılıydı. Ama hataları da görüşmemiz, konuşmamız lazım. Önemli bir açmazımız hatalı olanların, gafleti veya ihaneti olanların ortaya çıkarılıp sorgulanmaması, cezalandırılmamasıdır…

Habervaktim.com / Fatih Akkaya

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.