Sanatçılar Darbecilere Neden Karşı Çıkmadı

Sanatçılar Darbecilere Neden Karşı Çıkmadı
Mehmet Esen, Türkiye’nin en popüler iki ismine yol açmış yılların komedyeni. Münir Özkul’un yanında yetişti, Cem Yılmaz’ı sahneye çıkardı, Ata Demirer’in en büyük destekçisi oldu.

Kendisi söylüyor: “Yüzümü bilen adımı bilmez, adımı bilen yüzümü.” Ancak o, Türkiye’nin en popüler iki ismine yol açmış yılların komedyeni. Münir Özkul’un yanında yetişti, Cem Yılmaz’ı sahneye çıkardı, Ata Demirer’in en büyük destekçisi oldu.

30 yılı aşkın süredir tek başına sahneye çıkan Mehmet Esen, geçtiğimiz gün sessiz sedasız bir Hollywood filminde rol aldı. Gezi Eylemleri’nde yakaladığımız Esen’le bu krizi ve oyunculuk macerasını konuştuk.

Başından beri Gezi Parkı olaylarını takip ediyoruz. Nasıl görüyorsunuz yaşananları?

Başladığında oradaydım, 30 kişi vardı, 200'den fazla da polis… Orada olma gereksinimi hissettim, oraya bir beton yığını dikmek bana çok saçma geliyor. Haksız yere çadırları yakılınca vicdan yaptım, hep orada olmaya başladım. Tanıdıkça çocukları çok sevdim. Onlardaki hoşgörü bizde yok. Yarın doktor, mühendis, başbakan olacaklar. Çapulcu görmek çok ağırıma gidiyor. Hiçbir savunmaları yok, duruyorlar öyle.

Olay bir yerden sonra farklı bir boyuta taşındı.

Kaç tane provokatör geldi, taşları alın, saldıralım, diyor. Hepsini parktan çıkardık, fotoğraflarını çekip yaydık. Kandilde karar alıyorlar, içki içilmeyecek diye, kel alaka adamlar bedava içki dağıttı. Şüpheyle bakıyorum bunlara. O resimleri verdirmek isteyen insanlar vardı.

Rejimi tehdit eden bir ayaklanma gibi görülmeye başlandı sonra. Nasıl oldu?

Alâkası yok. İnsanlar özgürlüklerini istiyor. Onu yapmayın, bunu etmeyin. Herkes birey, aklı fikri var. Başını örtmek isteyen örtsün, açmak isteyen açsın. Birbirini rahatsız etmedikten sonra sorun yok. Benim de, Gezi Parkı'ndaki çocukların da düşüncesi bu.

Başbakan’ın sanatçılara gösterdiği büyük bir tepki var.

Bu kadar iyi bir hatibin bu kadar kötü konuşmasını, tahrik etmesini anlamak güç. Provokatörlerle, parkın içindeki çocuklara bir bakıyor. Vali, emniyet müdürü gelip, ne istiyorsunuz çocuklar diye sorsa iş çözülecekti. Bakanlar o adımı atabilir, yapmıyoruz, diyebilirlerdi. Nedir bu Topçu Kışlası? Aklım almıyor inatlaşmayı. Sanatçı bu ülkenin vicdanıdır. Savunmasız insanlara haksız yere şiddet uygulanıyorsa bir sanatçı buna nasıl duyarsız kalır.

Hülya Avşar, Necati Şaşmaz gibi isimlerle Erdoğan'ın görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugüne kadar ne televizyonda ne Başbakan'la görüşen heyetlerde Gezi Parkı'ndan bir genç yok. Gün, gençleri dinleme günüdür. Bizi iyiye güzele götürecek olan tek çözüm budur.

Eyleme destek vermeyen sanatçılara bir mahalle baskısı olduğu konuşuluyor.

Kimseyi niye gidiyorsun diye yargılayamazsın, gelmiyorsun diye de. Sanatçı katılmayabilir ama bir şey yazar, oynar, söyler onunla destek verir. Fransa'da Sartre, Picasso sokağa çıktı. En önde yürüdüler, bu da güzel bir şey.

Mağdur olana destek vermekse, sanatçılar 28 Şubat'ta, 27 Nisan bildirisinde neden sokağa dökülmedi?

12 Eylül'ü yaşadım, oynadığım oyunlardan dolayı içeride bir yıl yattım, insanların nasıl sindirildiğini gördüm. Korku insani bir şey, onları yargılayamam. 27 Nisan'da tepkimizi gösterdik, ancak medya o sesi görmedi. O hesaplaşmaları algılamak kolay değil. Bugün sorsan durmamız gerekirdi, diyebilirler ama o gün bir korku vardı. İyi algılayamadılar diye düşünüyorum. Başörtüsü özgürlüğünü savunuyorum diye tepki aldım. Zaman içinde anladılar ki bir şey olmuyor. O korku kırıldı, bundan sonra her şey farklı olacak.

Çocuk Esirgeme’ye götürdüm

Cem Yılmaz'la kırgınlığınız devam ediyor mu?

Leman Kültür'de Tuncel Kurtiz sahneye çıkıyordu, burada oyun oynanabilir, demiş. Berlin'de oyunlarımı seyretti, gittiğimde beni sahneye davet etti. Çıktım 15 dakika bir şey yaptım. Sonra Tuncel abi ‘Oyunlarımda sen de oyna' dedi. Sonra çekimi vardı, Mehmet sen devam et, dedi. Leman'da yaptığım doğaçlamalarda kuyruklar oluşmaya başladı. Bu, genç arkadaşları çok etkiledi. Onlardan biri de Cem Yılmaz'dı. O formatı benden gördü. Tuncel abinin bana yaptığını, ben Cem'e yaptım. Bir süre benimle beraber sahneye çıktı. Sonra uzun süre beni utandıracak kadar iltifatlarda bulundu ama birden her şey değişti.

Neler yaşandı?

Para, şöhret, birden tanrılaşma oluyor. Altyapı, birikim olmadığı için narsisizm gelip tepeye oturuyor. Cem apolitik durmayı tercih etti. Çok zeki. Üniversitelerle ilgili bir sorun mu var, bunu mizahla çözebilir. Kitleyi etkileyebilecek bir gücü var. Gezi Parkı olaylarında yapacağı bir şey, ortamı rahatlatır ama yapmıyor. Sistemin komedyeni oldu. Halkın komedyeni olsun isterdim. İnsanları uyutan, gereksiz filmler yaptı. Para, zirve hırsını anlamıyorum. En son Yavuz Turgul belgeselinde Şener Şen vesilesiyle bir araya geldik. Kırgınlığım hâlâ var. İlk günlerini anlatırken ‘Sahnede yeteneksiz bir adam vardı, çıkıp yapayım dedim.' diye anlatmış. Hakaret davası açtım, kazandım. Cem'i alıp Çocuk Esirgeme Kurumu'na götürdüm, Levent Tülek de şahittir. Onları gör, parayı kazandığın zaman bir şeylere harca, bir söz söyle diye. Şu an yaptığı şeyleri hızlı geçiyorum. Bir tek Hokkabaz'ı sevdim. Böyle bir değer çok az yetişiyor, kırgınlığım bu gücü kullanmaması.

Ata Demirer'i farklı bir yere koyuyormuşsunuz.

Ata vasıfları olan bir çocuktu. O da Leman'dan çıktı. Cem'e yaptığım şeyi ona yapmadım, sadece moral vermeye çalıştım. O dönem az seyirci geliyordu, ‘Ata sabret iyi olacak.' diyordum. Hakikaten de öyle oldu. O da çok zeki bir adam.

Cem Yılmaz gibi gişeye yönelik filmler yapıyor. Onun işlerini nasıl görüyorsunuz?

Eyvah Eyvah'ı keyifle seyrettim… Bizim gibi olmalarını beklemiyorum. Onlara tavsiyem, sistemin komedyeni olmaz, halkın komedyeni olur. Büyük şirketlerin reklam yüzü olduktan sonra susuyor, apolitik olmaya başlıyorlar. Ben markayım, diyorlar. Ben de diyorum ki, insansınız.

Sizin onlar kadar popüler olmamanızın sebebi nedir?

Tercih meselesi. 30 yıldır bu işin içindeyim, istediğim programa çıkacak bir adım var. Seçiciyim. Adımı bilen, yüzümü bilmiyor, yüzümü bilen adımı. Çok utangacım, sahneyle alâkam yok. Öyle projeler geldi ki çok popüler olurum diye girmedim. Herkesin tanıması rahatsızlık verici.

Sanatın mafyası var mı?

Her alanda var. O benim adamım, bunun kaşı, fikri diye. Çok iyi sanatçı, sağcı ya da solcu diye atıyorlar. Yaptığı işle değerlendirmiyorlar. O yüzden bir mafya var.

Hollywood’a gitmedim, o bana geldi

Yurtdışı yapımı bir filmde rol almışsınız. Projeyle ilgili hiç fikrimiz yok.

Ciddi bir Hollywood filmi, Ocak Ayının Öbür Yüzü diye. "Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin Aragorn'u Viggo Mortensen, “Örümcek Adam” serisinden tanıdığımız Kirsten Dunst ve ünlü yıldız Oscar Isaac oynuyor. 50'ye yakın oyuncuyla görüşmüşler, yönetmenin kafasındaki karaktere oturmamış. Sonra resmimi görüyor, ‘Hemen anlaşın.’ diyor. Öyle gittim. Türk komiseri oynadım. FBI ile işbirliği yapıp bir kaçağı yakalamaya çalışıyoruz. 1962'de geçiyor hikâye. Amerika'dan bin kostüm geldi, saçlar, makyajlar, figüran kadrosu… Eminönü meydanını kapattılar, Kapalıçarşı bayramda bizim için açıldı. Star oyuncular o kadar mütevazı ki, bizimkiler daha kaprisli inanın. Oyunculuğumu sevdikleri için yönetmen yeni bir sahne yazdı, Londra'ya gittim. Yönetmen, yeni projesinde de benimle çalışmak istiyor. Belki Amerika'ya giderim.

Hollywood rüyası olan oyunculardan mıydınız?

Her oyuncu uluslararası bir projede oynamak, bakış açılarını görmek ister. Berlin'de Johnny Depp'ten Alain Delon'a birçok isimle tanıştım ama sette bir ay beraber çalışmak başka. Arkadaşlarıma diyorum, ben Hollywood'a gitmedim, o bana geldi diye. Zamanı gelince oluyor. Önemli olan donanımlı olmak.

Yurtdışına açılan bir oyuncu ilk önce gördüğü saygıyı anlatır.

Sette gördüğüm saygıyı Hindistan'da oyun oynamaya gittiğimde gördüm. Evden alıp bırakana kadar sıra dışı bir seremoni yaşıyorsun.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum