'Bu laikçiler akıl hastası'
Fransa’da sadece ortaöğretimde başörtüsüyle birlikte tüm dini sembollerin yasaklandığını, bu kararın da “kamu düzenini korumak” gerekçesiyle alındığını belirten Berzeg, bu karar alınırken Stasi Komisyonu ve Fransız Danıştayı’nda türbanın laiklik ihlali olmadığının altının çizildiğini söyledi ve AİHM’in başörtüsü kararlarında da “türbanın laikliği ihlal ettiği” yönünde bir tespitin olmadığını ifade etti.
Başörtüsü mağduru Leyla Şahin'in AİHM'de avukatlığını yapan ünlü hukukçu Kazım Berzeg, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, ilköğretim öğrencisi iki Türk göçmen kızının Fransa aleyhine açtığı başörtüsü davasını reddetmesini Vakit’e değerlendirdi. AİHM önceki gün, aynı zamanda Fransız vatandaşı olan 1987 doğumlu Belgin Dolgu ve 1986 doğumlu Esma Nur Kervancı’nın ilköğretimde okurken derslere başörtüsü takarak girdikleri için okuldan atılmalarıyla ilgili olarak açtıkları davayı reddetmişti.
FRANSA'DA YASAK HİÇ GÜNDEME GELMEDİ
"Fransa, türbanı laiklik ihlali olarak görmüyor, türbanın laiklikle ilgisi yoktur" diyen Berzeg şunları söyledi: Üniversitelerde başörtüsü yasağının hiç gündeme gelmediği Fransa’da Stasi Komisyonu, ortaöğretimde başörtüsü konusunu da sadece kamu düzeni açısından sakıncalı gördü, laiklikle ilişkilendirmedi. Laiklikle alakası yok dedi. Bu tartışma sebebiyle kamu düzeni bozuluyor dedi. Laikliğe aykırılığı telakki edilmemesine rağmen başörtüsünün ortaöğretimde yasaklanabileceğini ileri sürdü. Öte taraftan Stasi Komisyonu Fransa’da Müslümanlar için devletin ilave camiler yaptırması gerektiğini de laiklik gereği olarak ifade etti. Yani Stasi Komisyonu’na sadece başörtüsü gitmedi. Başörtüsünü laiklikten ayırdı, kamu düzeni dedi. Ama Fransa’da Müslümanların daha geniş dini uygulama imkanlarına kavuşturulması gerektiğini laikliğin gereği olarak ifade etti. Buna istinaden Fransa’da devlet camiler yaptırmaya başladı. Fransa’da Stasi Komisyonu’nun bu raporuna istinaden yalnız ortaöğretimde –üniversitelerde değil- tüm dini semboller yasaklandı, sadece başörtüsü değil. Kamu düzenini korumak gerekçesiyle yasaklandı. Sonra bu olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüldü. AİHM’den çıkan son karar bu çerçevededir.”
PEKİ YA TÜRKİYE’DE?
“Türkiye tamamen tersini söylüyor. Türkiye’nin baş belası, dünyada olup biteni takip etmeyen bir uleması var. Türkiye’deki profesör unvanlılara bir şey biliyorlar atfı ortadan kalkmadıkça veya bunların profesörlükleri iptal edilmedikçe ülkemizde doğru yolun bulunması mümkün değil.”
OKUMADAN YORUMLUYORLAR
“Türkiye’de AİHM kararları yanlış algılanıyor. Yasağa dayanak gösteriliyor. Oysa öyle değil. Leyla Şahin kararının ne olduğunu da hiç kimse doğru dürüst yorumlamadı, yorumlayamadı. Okumadan yorumluyorlar. Başörtüsü konusunda Fransa’nın dışında Avrupa’nın herhangi bir yerinde bu derecede dahi bir yasak yok. AİHM, Leyla Şahin olsun diğer mağdurların başvurularında olsun verdiği kararlarda, laikliğin gereği olarak başörtüsü yasaklanmalıdır demiyor. Bu diyor, devletlerin kendi iç siyasi şartlarına göre yetki alanlarındadır. Ben karışmıyorum.”
KİMSE FARKLI BİR LAİKLİK TANIMI YAPAMAZ
“Türkiye’de kendini ulema sınıfından kabul edenler veya basında köşe tutmuş kimselerin laiklik tarifi yapma hak ve yetkileri yoktur. Laiklik Fransızca bir kelime. Anayasa’da, kanunlarda kullanılan laiklik Fransızca bir kelime. Kelime Fransızca olduğu için, Fransızca kelimeye Türkiye’de Fransa’da verilen mananın dışında bir mana vermek hak ve yetkisi hiç kimsede yoktur.”
"Yorum hezeyanı ciddi bir akıl hastalığıdır. Ve bu hastalığa tutulanlar, kanunları, olayları, davranışları gerçek manasının dışında kendilerine göre yorumlarlar ve birtakım sonuçlara varırlar, ona göre de tavırlar ortaya koyarlar. Bu tavırları sebebiyle akıl hastanelerine kapatılırlar. Bu tavırları, yani yorum hezeyanları sebebiyle vesayet altına alınmışlar vardır. Bu vesayet altına alınmışlar arasında, olay olarak söylüyorum, devletin en yüksek mertebesinde görev yapmış kimseler de vardır. Türkiye’yi yurtdışında en ileri ölçüde temsil etmiş olanlar arasında dahi yorum hezeyanı hastalığına yakalanmış olması sebebiyle, Bakırköy Akıl Hastanesi’nden ‘akıl hastasıdır’ raporu alınıp, Adli Tıp’tan da teyid edildikten sonra vesayet altına alınmış olanlar da vardır.”
ÖNCE MUAYENEYE EDİLMELİLER
“Türkiye’de bir yerlere adam tayin edilirken, bunların psikiyatrik muayeneleri yapılmıyor. Medeni ülkelerde insanlar kendiliklerinden bunu yapıyor. Sürekli psikiyatrik muayene gerektiğinde tedavi hali içindedirler. Türkiye’de özellikle ağır sorumluluk altında bulunan insanların psikiyatri bozukluklarına uğrama ihtimalleri daha fazla. Nasıl ki pilotlar periyodik olarak psikiyatrik muayeneye tabi tutulurlar, bir yere başkan tayin edilirken, hakim tayin edilirken de bu yapılmalı. Bunlar da psikiyatrik muayeneye tabi tutulmalı önce. Sonuca göre tayin edilmeliler veya edilmemeliler. Edildikten sonra da periyodik olarak psikiyatrik muayeneye tabi tutulmalılar.”
AVRUPA’DA BUNLARA “AKIL HASTASI” RAPORU VERİRLER
“Türkiye’de basında olsun, yargıda olsun laiklik konusunda yapılan yorumlar, Avrupa’da, laikliğin beşiği Fransa’da psikiyatrik tahlile tabi tutulduğunda ‘bunlar akıl hastasıdır’ denmesi de kuvvetle muhtemeldir. Çünkü yorum hezeyanı tıpta, psikiyatride tanımlanmış olan ciddi bir akıl hastalığıdır. Bu bakımdan türban, parti kapatma, siyasi konularda falan yargı kararlarını.. Tabii Anayasa’da yazılı, 148. maddede yazılı sınırları aşmak kaydıyla karar verenlerin psikiyatrik tahlile, muayeneye götürülmesi görüşü de ciddi bilimsel bir görüştür. Kararı tabii uzmanlar verecektir. Psikiyatrikler verecektir.”
FATİH AKKAYA - VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.