İsrail Katliamdan Yargılanacak!
İsrail'in Gazze'deki katliamı dünya kamuoyunu harekete geçirdi. Üç kıtadan 400'e yakın sivil toplum kuruluşu, Tel Aviv'in 'insanlığa karşı suç işlediği'ne dikkat çekerek Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Suç duyurusu yapanlar içinde Bolivya hükümeti de var.
İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam uluslararası yargıya taşınıyor. Başta ABD, İspanya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde katliama karşı yükselen sesler yerini yeni bir girişime bıraktı. Üç kıtadan 400'e yakın sivil toplum kuruluşu Tel Aviv'in 'insanlığa karşı suç işlediğine' dikkat çekerek, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)'ne suç duyurusunda bulundu. Girişime en büyük destek saldırılara tepki göstererek İsrail'le ilişkilerini donduran Bolivya'dan geldi. Bolivya, UCM'nin Gazze için soruşturma açması maksadıyla resmî başvuruda bulundu. Filistin Yönetimi de İsrail hakkında soruşturma açabilmesi için UCM'ye yetki verdi.
Gazze'de bin 300'den fazla Filistinliyi katleden İsrailli yetkililerin savaş suçundan yargılanma ihtimali Tel Aviv'i telaşlandırdı. Adalet Bakanlığı özel hukuk heyeti oluştururken, Başbakan Ehud Olmert, askerlerin arkasında olduklarını söyledi.
Girişimin önündeki en büyük engel, UCM'nin bölge ile ilgili yetki sorunu. Ne İsrail ne de Filistin Yönetimi, 2002'de Lahey'de kurulan UCM'nin "kurucu statüsünü" imzalamadı. Teorik olarak UCM'nin İsrail vatandaşları hakkında soruşturma açma hakkı bulunmuyor. Öte yandan Filistin Yönetimi, bir devlet değil. Fakat Filistin Yönetimi, kurucu anlaşmayı imzalamayan bir ülkenin de mahkemeye geçici özel yetki verebilmesini öngören bir maddeye dayanarak UCM'ye yetki başvurusunda bulundu. Bunun için geçen perşembe Lahey'e giden Filistin Adalet Bakanı Ali Kasan, UCM savcısı Luis Moreno Ocampo ile görüştü.
Dünyanın dört bir yanından insan hakları teşkilatları ve avukatlardan oluşan sivil toplum girişimi, bu hukuki zorluklara rağmen Gazze için soruşturma açılması yönünde perşembe günü UCM'ye resmi başvurusunu yaptı. Temsilci heyet ve oluşumun Fransız avukatı Gilles Devers, UCM Delil Ünitesi şefi tarafından kabul edildi. Zaman'a konuşan Fransız avukat, ilk planda UCM'de bir dosya açtıklarını, şimdi bu dosyayı tamamlamak için çalışacaklarını söyledi. Gazze'de bir heyetin bu amaçla çalışmalara başladığını belirten Devers, "Hukuki olarak henüz soruşturma açılmış değil." dedi.
Sivil toplum kuruluşları, mahkemenin yetki sorununu İsrail ordusunda görevli çifte vatandaş askerleri öne sürerek aşmayı düşünüyor. İsrail ordusunun üst düzey askerleri arasında çok sayıda Fransız vatandaşı olduğunu hatırlatan Fransız avukat, Paris'in UCM kurucu anlaşmasını imzaladığını ve bu kişilerin eylemlerinin UCM'nin soruşturma yetkisine girdiğini söyledi. Devers, eğer bir İsrailli savaş suçuna giren katliamlarda yer almışsa ve Fransız vatandaşı ise UCM'nin normalde kendisine iletilen bilgileri araştırmak için soruşturma açabileceğini dile getirdi. Zaten, UCM statüsü gereği devletleri değil ancak şahısları soruşturup yargılayabiliyor. Öte yandan, UCM'nin bir konuda soruşturma başlatması için ilk aşamada suçlu aramadığını, bunun kurucu anlaşmada öngörülmediğini ifade eden Fransız avukat, "Biz de ilk aşamada olaylar; ailelerin katledilmesi, sivil halkın yok edilmesi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bunları kimin işlediği, UCM'nin soruşturması sonucunda ortaya çıkacak." şeklinde konuştu. Devers, Bolivya'nın yaptığı suç duyurusunun UCM'nin bir konuda soruşturma başlatmak için gerekli gördüğü "makul tabanın" oluşması noktasında büyük önem taşıdığını da belirtti. UCM tarihinde ilk kez bir ülkenin başka bir ülkeyi hedef alan bir suç başvurusunda bulunduğuna dikkat çeken avukat, girişimlerine destek verecek olan veya Bolivya gibi UCM'ye başvuru yapacak ülkelerin de bulunduğunu, bu konuda temaslarının sürdüğünü söyledi.
Devers, mahkemenin, üç kıtadan yüzlerce insan hakları kuruluşunun, devletler tarafından da desteklenen soruşturma talebini geri çevirmesinin ve duymazlıktan gelmesinin kolay olmayacağı inancında. Özellikle Latin Amerika ülkelerinin, soruşturma için seferber olduğuna dikkat çeken Fransız hukukçu, UCM'nin, Gazze için "kapıları kapatması" halinde özellikle Arap dünyasında ve Güney Amerika'da bütün güvenirliğini kaybedeceğini ileri sürdü.
Türkiye'den de destek var
Oluşum, eğer UCM'ye yaptığı başvurudan bir sonuç alamazsa nihai olarak ülke mahkemelerine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmayı planlıyor. "Bunun için yargılamada bütün yolları denediğimizi; fakat sonuç alamadığımızı ispatlamamız gerekiyor." diyen avukat, Gazze'de ailesini kaybeden Fransız vatandaşı bir Filistinlinin Fransız ve Avrupa mahkemelerine başvuru yapabileceğini dile getiriyor. Bu durumda olan Fransız vatandaşı Filistinliler, önümüzdeki hafta Fransa'da dava açacak. Devers, aynı şekilde Belçika ve İspanya gibi başka Avrupa ülkelerinde de benzer başvuruların söz konusu olduğunu haber verdi.
UCM, normalde "kurucu statüsünü" imzalamayan ülkeleri ilgilendiren olaylarla ilgili soruşturma açamıyor. Ancak, UCM anlaşmasını tanımayan Sudan'da, Darfur için açılan soruşturmada olduğu gibi BM Güvenlik Konseyi'nin kararı ile soruşturma açılabiliyor. Öte yandan BM, eski Yugoslavya için olduğu gibi UCM'nin dışında özel bir savaş mahkemesi kurabiliyor. UCM'de soruşturma talebi için oluşan sivil toplum girişimine Türkiye'den IHH, Türkiye Hukukçular Derneği ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı destek veriyor.
Olmert'ten, katliama katılan askerlere hukukî koruma güvencesi
İsrail'in Gazze Şeridi'nde 22 gün boyunca sürdürdüğü katliam nedeniyle bazı İsrailli yetkililerin savaş suçundan yargılanması yönünde talepler gelmesi Tel Aviv yönetimini harekete geçirdi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, önceki gün yaptığı açıklamada, Gazze'ye gönderilen komutan ve askerlerin uluslararası ceza mahkemelerinden uzak tutulacağını söyledi. Gazze saldırısında görev alan askerî personelin tamamen arkalarında olduklarını ve onları hukuken koruyacaklarını söyleyen Olmert, bu amaçla başında adalet bakanının bulunacağı üst düzey yetkililerden oluşturulacak bir hukuk ekibi kurulacağını duyurdu. Geçtiğimiz hafta da İsrail ordusu, İsrail'deki ulusal ve yabancı basına Gazze'ye yönelik saldırıya katılmış ordu mensuplarının isimlerini yayınlamama ve fotoğraflarını basmama emri vermişti. Bunun sebebi, söz konusu askerî personelin yurtdışına çıktığında tutuklanmasını engellemek. İsrail basınında da yüksek rütbeli askerlere Avrupa'ya gitmeden önce iki defa düşünmeleri yönünde tavsiyelerde bulunulduğu ifade edildi.
Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanı Riyad El Malki ise İsrail'in Gazze saldırılarına katılan askerlerini hukukî olarak koruma altına alma kararını eleştirdi. Brüksel'deki Gazze toplantısının ardından açıklama yapan Malki, İsrail Başbakanı Olmert'e tepki göstererek, bu kişiler için dokunulmazlığın söz konusu olmadığını kaydetti. Bakan, bu kararın, dünyadaki hükümetlerin ve insan hakları örgütlerinin Filistin halkının öldürülmesi ve yıkıma uğratılmasından sorumlu olan bütün İsrailli yetkililer hakkında hukukî girişimde bulunmasına engel olmayacağını da sözlerine ekledi. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da geçtiğimiz salı günü Gazze saldırıları sırasında BM binalarının bombalanmasından sorumlu olanlar hakkında hukukî tahkikat başlatılmasını istemişti. Bu arada İsrailli 8 insan hakları örgütü de ordunun Gazze'deki tavrıyla ilgili soruşturma talep etmişti. Dış Haberler Servisi
AB, Gazze için işbirliğine hazır
Avrupa Birliği, 22 günlük İsrail saldırılarının ardından ateşkesin sağlandığı Gazze'ye silah kaçakçılığını engellemeye yönelik çalışmalara destek vereceğini açıkladı. Dün Brüksel'de bir araya gelen AB Dışişleri Bakanları'nın toplantısından sonra yayımlanan ortak bildiride Birlik'in, Gazze'ye silah kaçakçılığının önlenmesine yönelik çalışmalarda Amerika ve bölgesel güçlerle işbirliğinin yanı sıra istihbarat, teçhizat ve güvenlik güçlerinin eğitimi gibi konularda da yardım etmeye hazır olduğu kaydedildi. Bu arada Avrupa Birliği, İran rejimine karşı faaliyet gösteren Halkın Mücahitleri örgütünü terör örgütleri listesinden çıkardı. AB kaynakları, üye ülkelerin geçen hafta uzlaşma sağladığı kararın dünkü toplantıda resmiyet kazandığını açıkladı. Kaynaklar, AB yüksek mahkemesi Avrupa Adalet Divanı'nın söz konusu örgütle ilgili aldığı kararlar nedeniyle birliğin bu yönde adım atmak zorunda kaldığını savundu. AB, böylece ilk kez mahkeme kararına dayanarak bir örgütü terör listesi dışına çıkarmış oldu. Dış Haberler Servisi
Türkiye, 70 milyon TL'lik yardım topladı
Dünyanın birçok bölgesinde yaşanan felaketler karşısında yardımlarını esirgemeyen Türk halkı, Filistinli kardeşleri için de seferber oldu. İsrail bombardımanı sonucu yaşanan katliama sessiz kalmayan Türk halkı, yardım toplayan kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla şimdiye dek yaklaşık 70 milyon TL'lik para bağışladı. Kadınlar kulaklarındaki küpeleri, kollarındaki baba yadigarı bileziği verirken öğrenciler harçlıklarını bağışladı.
İnsani Yardım Vakfı (İHH) 20 milyon TL, Kimse Yok mu Derneği 8 milyon 326 TL, Deniz Feneri Derneği yaklaşık 4 milyon TL para toplayarak yardımlarını Filistin'e ulaştırdı. Kamu kuruluşları da sivil toplum kuruluşlarından geri kalmadı. Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda başlattığı kampanya çerçevesinde yaklaşık 20 milyon TL topladı. Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü bugün itibarıyla yaklaşık 9 milyon TL topladı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın camilerde başlattığı yardım seferberliğinin net rakamları bilinmemekle birlikte hatırı sayılır bir boyuta ulaştığı söyleniyor.
Tsunami yetimleri de destek verdi
Gazze'ye en anlamlı desteklerden biri de 3 yıl önceki tsunami felaketinde anne-babalarını kaybeden Endonezyalı çocuklardan geldi. 2006 yılındaki tsunamiden en çok etkilenen bölge olan Endonezya'nın Açe eyaletindeki Türk kolejinde eğitim gören yetim çocuklar, harçlıklarından topladıkları 6 bin 500 doları, Kimse Yok mu Derneği aracılığıyla İsrail saldırılarında yetim kalan çocuklara gönderdi. Yetim öğrenciler, topladıkları yardımın büyük miktarda olmadığını fakat Gazze'deki kardeşlerinin, dünyanın değişik yerlerinden onları seven ve onlar için yardım eden insanların olduğunu bilmelerini istedi. Ayşegül Aybar, Mükremin Albayrak; İstanbul
Piskoposa sahip çıkan Papa, Yahudileri kızdırdı
Papa 16. Benedict'in, Yahudilerin Nazi Almanya'sı döneminde gaz odalarında öldürüldüklerini inkar eden İngiliz piskoposun aforozunu kaldırması Yahudi yetkililerin tepkisini çekti. CNN'in haberine göre, felsefi görüş ayrılığı yüzünden aforoz edilen Saint Pius X cemaati mensubu Piskopos Richard Williams dahil 4 piskopos Katolik kilisesine cumartesi günü yeniden dahil etti. Bu karardan bir kaç gün önce İsveç televizyonuna konuşan Piskopos Williams, 6 milyon Yahudi'nin gaz odalarında Hitler tarafından bilinçli bir şekilde öldürülmesinin tarihi bulgulara zıt olduğunu hatta gaz odaları diye bir şeyin olmadığını söylemiş, 200 ila 300 bin civarında Musevi'nin Nazi kamplarında hayatını kaybettiğini ve bunlardan hiçbirinin gaz odasında ölmediğini öne sürmüştü. Papa'nın Katolikleri birleştirmek için Piskopos Williams'ın aforozunu kaldırma kararı alması, İsrail ve değişik ülkelerde yaşayan Yahudilerin sert tepkisine neden oldu. Amerikan Musevi Komitesi'nden Haham David Rosen, bu kararı 'utanç verici' olarak değerlendirdi.Zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.