Saylan bu kez de cemaatleri hedef gösterdi

Kemoterapi oyunuyla malum çevrelerin yatağa düşürdüğü ÇYDD Başkanı Türkan Saylan, yine tüm heyecanıyla basın karşısına geçti.

ÇYDD üyelerinin tahliyesine sevinemediklerini belirten Saylan, "Arkadaşlarımızın hepsi tahliye edildi ama biz sevinemedik, Ayşe Yüksel, 8 yıldır Van'da görev yapıyordu. Yücel Aşkın'ın rektörlüğü zamanında profesörlüğünü aldı. 4 yıl Rektör Yardımcılığı yaptı. 13 bin öğrenciden sorumluydu. Bunlar tarikatler cemaatler tarafından paylaşılıyordu. Öğrenciler bir süre sonra Ayşe Hoca neden daha önce yoktun demeye başladılar. Cemaatlerin ve cemaatçi hocaların tepkisini çekti.  Daha önce de tehditlere, yalancı tanıklara rağmen mahkeme sonunda görevsizlik kararı vermek zorunda kaldı. O zaman olmayan şimdi gerçekleşti. Biz hukukun üstünlüğünden yanayız. Ceza görmesi gereken kötü birileri varsa ceza verilsin. Çeteler varsa yargılansın ama eşit yargılansın. Delil olmadan insanlar tutuklanamaz" diye konuştu. 

Saylan, "Onunla birlikte tutuklanan halen görevdeki rektörler YÖK'ün izni olmadan tutuklanamaz, yargılanamaz. Dolayısıyla bu yargılamanın YÖK'ün izni olmadan tutuklanmaları ve mahkemeye sevkedilmeleri mümkün değil" iddiasında bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunların hesabı sorulacak. Van karalamaları dikkate alınmadan orada mahkum edilemedi burada ederiz diye düşünüldüğüne inanıyorum. Bu yargı kaldı elimizde ama yargı siyasallaşırsa bir takım yerlerden talimat alırsa bu çok yanlış olur. Hukukun siyaset dışı kalması için yasal çabalarımızı göstereceğiz. Bu arkadaşlarımızın her biri tek tek hakkını arayacak. Ucu nereye giderse gitsin. Bugün Ayşe Yüksel için buradayız." 

Saylan, derneğin bilgisayarları ile ilgili olarak da adeta operasyonu yapanlara hesap çıkarttı: "Bilgisayarlar verildi verilmedi, kopyalandı kopyalanmadı meselesi vardı. 10 bin 500 Tl'lik bağışla 42 hard disk aldık onunla hallettik. Bunu boşa harcasaydık 24 ilköğretim öğrencisinin bir yıllık, 84 üniversite öğrencisinin aylık burslarını verebilirdik. Bu kadar öğrencinin burs parası gitmiş oldu. Biz her zaman için şartlı bağış alırız. 

Saylan, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili iddiaları da nüfus kütüğünü göstererek inkara kalktıştı:

"Bize misyonerlik vaziyetimiz var. Böyle bir mekanizma var Türkiye'de. Malum basın, Türkiye'ye geldiğim zaman anasının adı bu babasının adı bu. Evlenmeden önceki vatandaşlığı tespit edilememiştir. Siz de zannediyorsunuz ki bu belge. Benim annem Müslüman. Annem bize Osmanlı kadını gibi ahkem keserdi. 1936'da Beyoğlu müftülüğünün kararıyla İslam dinini kabul edip Leyla ismini aldığı... Bunu kesiyorlar. Basına yakışmaz. İnsan Müslüman olmayabilir Hıristiyan da kalabilir. Kardeşim öleli yıllar oldu. Erkek yazmışlar. Onu düzelttirmişler. Askerlik dönemi çoktan geçmiş ve kardeşim öleli yıllar olmuş. İslam düşmanı olarak tanıtmak istiyorlar. Muhammed bizim orkestra şefimizdir.  Ben dedim ki Hz. Muhammed'den bugüne gelenek göreneklerimizi getirmişiz ne güzel. Atletizm dersini almış özel bir kuşağım. Ben bir vatandaş kadar iyi bir din bilgisi sahibiyim.  Misyonerlik suç değildir, bugün basında bir hasbihal ediyorum onların da bilmesini istiyorum. Onlar belge yaratma varsa bizde de belge var. Yalancı tanık çıkartıyorlar. Öyle bir grup var ortada."

Saylan, dinlendiklerini de şu sözlerle öne sürdü: 

"Bir programdan 3 öğrenci istediler. Ben de bu işlerden sorumlu arkadaşıma telefon ettim 3 kişi ayarla dedim. Biraz sonra hocam biri aradı ve ben yorgundum, 3 kardeş vardı, meslek sahibi olmuşlardı onların davet edeyim mi dedi. Dedim ki o riski alacaklarsa gelsinler.  Ama baktım ki bizim arkadaşlar bana telefon etmemişler. Yani bizi dinleyen telefon böceğimizin organizasyonuymuş. Bizim karşımıza öğrencimiz olmayanları çıkartacaklardı."

HABERVAKTİM.COM