Cumhuriyet gazetesi: Millet Nazım'ın yüzüne tükürsün
Prof. Dr Ahmet B. ERCİLASUN
Hafta geçmiyor ki büyük gazete veya televizyonlardan birinde Nazım Hikmet'ten bahsedilmesin. Son zamanlarda bazı siyasiler de bu koroya katıldı. Aynı dönemlerde yaşamış ve şiirde en az Nazım Hikmet seviyesindeki Faruk Nafiz, Ahmet Muhip, Arif Nihat, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı'dan hiç bahis yok. Sanki o dönelerde başka şairimiz yaşamamış. Ömrünü komünizm için harcamış olan Nazım Hikmet'in komünistliği inkâr edildiği gibi neredeyse en büyük millî şair mertebesine yükseltiliyor. Bu konuda yazacak çok şey var. Şimdilik Cumhuriyet gazetesinin 1951 yılına ait sayılarını karıştıralım ve Nazım Hikmet'in yurt dışına nasıl çıktığını oradan izleyelim:
21 Haziran 1951, 1. sayfa
Başlık: Şair Nazım Hikmet Bükreşe mi kaçtı?
Alt başlık: Bükreş Radyosu, şairin Romanya'ya vardığını ve karşılandığını bildirdi.
Küçük alt başlık: Dün gece aldığımız malûmata göre Nazım Hikmet beş gündür şehrimizde tagayyüb etmiştir.
Haberin baş tarafı: İstanbul 20 (T.H.A.)- Bükreş radyosu bu akşamki yayınında, Nazım Hikmet'in Bükreş'e geldiğini ve şehirde kominforma teşkilatı tarafından karşılandığını bildirmiştir. Bu hususta yorumda bulunan radyo sözcüsü, Nazım Hikmeti beynelmilel komünizmin bir kahramanı ve kurbanı olarak tanıtmıştır...
23 Haziran 1951, 1. sayfa
Başlık: Nazım Hikmet
Alt başlık: Moskova radyosu dün gece, Kızıl Şair'in Demir Perde içine girdiğini teyid etti.
Haber: Moskova 22 (A.P.) - Pravda gazetesi bugün solcu Türk şairi Nazım Hikmet'in Romanya'ya vardığını bildirmiştir. Nazım Hikmet'in "cellâdların elinden kaçırıldığını" yazan Sovyet gazetesine göre, şair Bükreşte komünist işçiler tarafından büyük tezahürler ve şenliklerle karşılanmıştır... Moskova radyosu da dün akşamki yayınlarında Nazım Hikmet'in Bükreşe vardığını teyid etmiş ve mumaileyhin şerefine "Barışı koruma komitesi" başkanı Sadoyan tarafından bir ziyaret verildiğini de zikretmiştir. Gene Moskova Radyosu'na göre, Nazım Hikmet, bir Rumen gazetesine verdiği beyanatta "Rumen topraklarında rahat nefes almak fırsatını kazandığımdan dolayı mesudum" demiştir.
30 Haziran 1951, 1. sayfa
Başlık: Nazım Hikmet Moskova'da.
Alt başlık: Şakşakçı Kızıl Şair hava alanında "beni yaratan Stalin'dir" diye bağırdı ve vatanının Rusya olduğunu söyledi.
Haber: Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl Şair Nazım Hikmet'in Moskova'ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken "beni yaratan Stalindir" diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre, Kızıl Şair Stalin'i göklere çıkaran şu sözleri de sarf etmiştir:
"- Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor."
Stalin'in şakşakçısı, bundan sonra vatanının Rusya olduğunu, şehrinin Moskova bulunduğunu da söylemiş ve Stalin'in bayrağı altında vazife göreceğini kaydetmiştir.
1 Temmuz 1951, 4. safya
Alt başlık: Nazım Hikmet'in Moskova'da yazdığı makaleler.
Haber: Moskova, 30 (A.P.) Sovyet basını bugün Demir Perde gerisine kaçan müfrid solcu Türk şairi Nazım Hikmet'in Moskova'ya varışını büyük tezahürlerle karşılamıştır.... Moskova "ebedi" gazetesi Hikmet'e, hatta Pravdadan bile fazla yer ayırmış ve komünist şairin "Türkiye'de Amerikanlar" başlıklı bir makelesini yayınlamıştır. Nazım Hikmet bu yazısında "Türk burjuva sınıfının her türlü hicab hissini kaybettğini ve burjuvaların Türkiye'yi Birleşik Amerika'ya sattıklarını" ileri sürmüş ve Türkiye'de Sovyetler Birliği'ne karşı harb için hummalı hazırlıklar yapıldığını iddia etmiştir.
1 Temmuz 1951, 1. sayfa
Kızıllar ve Ticaniler (Nadir Nadi'nin baş yazısından bir parça)
Yurdundan kaçarak Demir Perde gerisine sığınan kızıl şair Nazım Hikmet, Moskova hava alanına iner inmez:
"- Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum. Beni o yarattı, beni o yaşatıyor!" diye bağırmış.
Sosyal hayatta her olayın bilimsel izahını yapmaya çalışan, daima objektif kalmaya gayret harcayan, hiç bir şeye hayret etmemeye yıllardır alışmış bir adam olduğum halde yukarıdaki sözleri okuyunca doğrusu şaşırdım. Kızıllığın psikolojik özünü bildiğimden Nazım'ın kaçışı beni sinirlendirmemişti... Fakat Moskova'ya vardığı dakikada, ayağının tozu ile söylediği sözlere pes dedim... İlk önce düşündüm: "- Belki o böyle konuşmamıştır da onun ağzından radyoda uydurmuşlardır" diyesim geldi. Bu hükmün yersizliğini çabucak anladım. Nazım Moskova'nın da Demir Perde'nin de ne olduğunu elbet biliyordu. Oraya giderken kendi adına yayınlanacak bütün demeçleri, şiirleri ve yazıları peşinen imzalamaya hazırlanmıştı. Bu yönden bir kaygusu olsa idi, Türkiye'den ayrılmaz, Demir Perde'ye bir adım yaklaşmak içinden gelmezdi. Şu halde, yıllardır Nazım'ın samimi inancı budur...
12 Temmuz 1951, 1. sayfa
Başlık: Nihayet resmi de geldi. Resim, başlıktan sonra yer alıyor.
Resim altı şöyle: Nazım Hikmet, Moskova'da Muharrirler Birliği umumî kâtibi Fadeyef ile kolkola.
Haber metni: Kendi tâbirile Stalin'in yarattığı Nazım Hikmet, Moskova'ya varınca hepimizin nefretle okuduğumuz mahud beyanatı verdi. Kızıl propaganda plâğa aldırdığı bu demeçten bol bol istifade etmeğe çalıştı. Nihayet onlar da rahat ettiler, biz de rahata kavuştuk, derken bu sefer resim faslı başladı. Sovyetler, Nazım Hikmet'in Moskova'da aldırdıkları boy boy, şekil şekil resimlerini bütün dünya fotoğraf ajanslarına dağıtmaya başlamışlardır. Yukarıda gördüğünüz resim, bunlardan biridir. Bu fotoğrafı sütunlarımıza geçirirken şair Eşrefin Abdülhamide yaptığı tavsiye aklımıza geliyor. bu tavsiye "resmini teksir ettirip dağıt ki millet doya doya yüzüne tükürsün" mealindedir. Biz de yukarıdaki resmi Nazım hesabına aynı gaye ile basmış bulunuyoruz.
27 Temmuz 1951, 1. sayfa
Başlık: Nazım Hikmet vatandaşlıktan iskat edildi (çıkarıldı.)
Alt başlık: Buna dair Bakanlar Kurulu kararı Cumhurbaşkanını tasdikine sunuldu.
28 Temmuz 1951, 3. sayfa
Sütun başlığı: Bir dakika
Başlık: Tatarağaları.
Doğan Nadi'nin küçük fıkrasının metni: Hükümet komünist şair Nazım Hikmet'i Türk vatandaşlığından ıskat etmeğe karar vermiş. Bizim hükümetin tuhaf bir hali var. Hemen her kararı "geçten sonra merhaba" kabilinden birşey oluyor. Nitekim bu sonunca da gene geç kaldı. Öyle ya... Nazım Hikmet bir defa memleketten kaçmış. Herif, bu hareketiyle, Türk vatandaşlığından kendi kendisini ıskat ederek, esasen, hükümetten daha atik davranmış olmuyor mu? D.N.
***
Yüzüne tükürülsün diye Nazım Hikmet'in resmini 1. sayfasına basan Cumhuriyet gazetesi, aynı nüshanın 4. sayfasında künyesini şöyle veriyor:
Sahib ve Başmuharriri: Nadir Nadi
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden: Cevad Fehmi Başkut.
31 Temmuz 1951 tarihli Cumhuriyet'in 1. sayfasında Nazım Hikmet'le ilgili son uyarı-haber yer alıyor. "Biraz dikkat!" başlıklı bu küçük uyarıda, Nazım Hikmet'in, vatandaşlıktan çıkarılmasını protesto için Pravda'da yazdığı yazıdan bahseden ve bunu haber olarak sütunlarına alan Türk gazeteleri kınanıyor, protesto yazısının aslında bir propaganda yazısı olduğu belirtiliyor ve diğer gazetelerin "bu propaganda hapını yuttukları"na işaret edilerek artık Kızıl Şair'in "havadis kıymeti"nin "köpeği ısırığı zaman yükselebileceği" söyleniyor. "Bunu bilelim ve Moskova radyosunun oyununa gelmeyelim" cümlesiyle küçük uyarı son buluyor. Bir daha da Cumhuriyet'te N. Hikmet'le ilgili bir habere rastlanmıyor.
(ORKUN Dergisi Ağustos 2000)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.