Ertosun bakın kimi suçladı!
Ertosun'un konuşması şöyle:
Bu suçlamalarla ilgili değerlendirmelerim: Birincisi eleştiri amacı taşımayan, hakaret etme, küçük düşürme amaçlı yayınlarla ilgili yasal yollara başvurulacaktır.
Hayata Dönüş operasyonları nedeniyle görevde bulunduğun döneme yönelik basındc çıkan haberlerle ilgili gerekli açıklamalar yapılmıştır.
16/11/1998 tarihinde Cezaevleri ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne atandığında sıkıntılar vardı. Cezaevlerine hakim olamamıştır. Mahkemelirin kurulduğu, infazların yapıldığı, tutukluların mahkemeye çıkarılamadığı, tutukluların adliyeye getirilemedikleri, içeriye silah ve mermilerin sokulduğu ve adeta devlete meydan okunan yerler haline gelmişti. Koğuş sistemi bunun temel nedeniydi. Devlet hakimiyeti için AB istişari ve frenleme raporları doğrultusunda hazırlanan paketler devreye konularak düşük maliyetlerle 1 buçuk yıl gibi kısa sürece 11 F tipi cezaevi hizmede sokulmuştur. Koğuş sisteminden oda sistemine geçilmiştir. F tipi cezaevleri çok ucuza yapılmıştır.
Son yıllarda yayınlanan yayınlar ve bazı kitaplar bu hususu açık olarak gösteriyor. BU cezaevlerinin hizmete girmesiyle terör suçlularının hakimiyeti sona ermiştir. Cezaevleri suç ve suçlu üreten kurumlar olmaktan çıkmıştır. Aileler çocuklarını sahiplenmişler ve terörün cezaevi hakimiyeti sona ermiştir.
Okul vazifesi gören, terörist yetiştiren cezaevlerinin terör ayağı kurutulmuştur.
İş yurtları gerçek işlevine kavuşrutularak üretim yerlerine döndürülmüştür. Hükümlü ve tutukluların tüm şikayetlerini karara bağlamak ve kurumları denetime tabi tutabilmek için... Cezaevlerini sivil toplum denetimine açan İzleme Kurulları kanunu çıkarılmıştır. Bugün bir çok kurumda bu denetim yoktur. En sorunlu kurum olan cezaevlerinde bu sağlandı.
Görev yaptığım dönemde cezaevleri önemli başarılara imza atmıştır. Özellikle, önemle belirtmek gerekir ki, hayata dönüş operasyonu sorunun hat safhaya ulaştığı dönemde Bakanlar kurulu ve MGK tarafından da değerlendirilerek alınan kararlar doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Bu benim kararım değil, hükümetin kararıdır.
Mustafa Duyar'ın öldürülmesine ilişkin iddialar. Bu olaydan sonra şahsıma yönelik yayınlar üzerine dilekçe vererek hakkımda inceleme ve gerekirse soruşturma yapılmasını istedim. Soruşturmayı bizzat kendim istedim. Hakkımda soruşturma yapıldı. Soruşturma için gerek görülmedi. Soruşturma raporu ve Bakanlık mercileri buradadır. Teftiş kurulu müfettişleri de gerekli incelemeyi yapmıştır. Afyon Cezaevi'ne giden tabancanın ikinci bir müdür tarafından sokulduğu saptanmıştır. Bununla ilgili soruşturma yapılmıştır.
Mustafa Duyar ve onu öldürülenlerin benim tarafımdan nakil edildiğidir. Afyon E Tipi kapalı cezaevine benim Genel Müdür olmamdan önce sevkedildiler. Bu durumlar benden önce gerçekleştirilmiştir. Can Dündar, 6-1-1999 tarihinde Mustafa Duyar ile görüşmek istemiş, tutuklu olması nedeniyle bu talep tarafımdan uygun bulunmamasına rağmen Mustafa Duyar'ın rızası ile bu görüşmeye Bakan tarafından izin verilmiş, ama Mustafa Duyar'ın gönderdiği dilekçesinde görüşme talebini uygun bir miktar para karşılığında yapılması talep edilmiş bunun uygun bulunmaması da Can Dündar'a bildirilmiştir. Can Dündar'a izin verilmemesinin nedeni Mustafa Duyar'ın para talebidir. İlgili belgeler burada. İsteyenlere verilebilir. Can Dündar'ın ifadesi alınmış şahsımla ilgili bir ifadesi bulunmamıştır. Nedense yıllar sonra bu konu gündeme getirilmiştir. Can Dündar'ın 'Duyar konuşacaktı' yazısı kaleme alması karşısında açtığım manevi tazminat davasını kazandım. Olay tüm ayrıntılarıyla incelenmiştir.
Bu davayı kazandım bunu Can Dündar da bilmekte, kendisine sorulan soruları yazılı olarak cevaplamış ama tam olarak açıklamamış, basın kanunu ve anayasanın ilgili maddeleri karşısında bu tür röportajların yargılama makamlarını etkileyeceği düşünülecek olursa izin verilmemesinin daha oygun olduğunu düşünüyordum halen de aynısını düşünüyorum.
Cezaevlerinde yaptığım çalışmalarda gösterdiğim üstün başarı nedeniyle Cumhurbaşkanımız tarafından Devlet Üstün Hizmet Madalyası verilmiştir.
O dönemde meydana gelen olaylar nedeniyle hakkımda ortaya atılan iddiaların hayal ürünü olduğu kesinleşmesine rağmen şahsıma yönelik yayınlara devam edilmesi, aldığım madalyanın tartışmaya açılmasını kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Maksatlı yayınlar yapıldığı aşikar olarak, kesinleşmiş yargı kararları üzerinden bunca zaman geçmesinden sonra sistematik ve organize bir şekilde yürütülen kampanyanın asıl hedefi mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerinin temelini oluşturan HSYK'nın yapısını değiştirmek veya zaafa uğratmak olduğu anlaşılıyor. Korsan olarak nitelendirilebilecek bir durum varsa bu korsanlık anayasal teminat altındaki SHYK üyelerinin görüşlerini serbestçe ifade etmelerinde değil, bazı kurumların hedef göstererek, insaf ölçülerini aeşan ve hakarete varan saldırılarında aranmalıdır. Kurul üyeleri değişiklik önerileri ve yeni teklifler getirir, ekleme ve çıkarma yapabilirler.
Engin Aydında fotoğrafımın yayınlanması ahlaki değildir. Buluştuğumuz yer gizli bir mekan değil. Kızılay'ın tam ortasıdır. Yanımızda bulunan kişiler de herkesin tanıdığı kişilerdir. Danıştaş İdari Davalar Dairesi Başkanvekili'dir... Davalarla ilgili arkadaşlığımız çerçevesinde geçmişimiz ve düşüncelerimiz konuşulmuştur. Bunun dışında bir konuşma olmamış ve genel çerçeve dışına çıkılmamıştır. İnsani ilişkilerin ötesine geçmeyen bu görüşmenin farklı yansıtılması insaf ölçüleri dışındadır. Kimlerin çektiği önemlidir. Bu fotoğraf devlet tarafından çekilmişse bu durum daha vahimdir. Bu ülkede bir Yargı üyesi takip ediliyorsa bu konu üzerinde çok durulması gerekir. Araştırma yapılacaktır. Kimlerin dinlediği ve nasıl servis edildiği bulunacaktır. Ama gayri yasal ise bu durum çok daha vahimdir. HSYK olarak bu konu üzerinde bir yıldır duruyoruz.
Bir suçlama daha, Jandarma Albay Cemal Temizöz'ü kurtarma isteğime ilişkindir. Ali Aydın'ın misafiri olarak misafirhanede kaldım. Hayata Dönüş operasyonu sırasında ikimiz de görevdeydik. Cemal Temizöz ile tanışmadım. O tarihlerde tutuklanmamıştı. Benim de durumuna ilişkin bilgim yoktu. Durumu araştırdığımda benim Kayseri'ye gittiğim tarihlerde izin kullandığını öğrendim. Bu da hakkımdaki suçlamalarının ne kadar asılsız olduğunu gösteriyor. Tek başıma da gitmedim. Can güvenliği nedeniyle Kayseri Jandarma tesislerinde kaldım.
Uşak Cezaevi'nde meydana gelen olaylarla ilgili olarak da; dilekçe vererek kendi hakkımda soruşturma yapılmasını istedim. Soruşturma sonunda işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildi. İki olaya muhatap olunca, ben suçlanıyorum, madem benim hakkımda gerekli incelemeyi yapın diyen biri olarak bunlara üzülmemek elde değil.
HSYK'nın yargı reformuna karşı olduğu izlenimine yer veriliyor. Hiç bir zaman yargı reformuna ve bu bağlamda HSYK'nın yeniden yapılandırılmasına karşı olmadım. Görüşlerim, belirtiliyor. Bu düşünceler şahsıma aittir. Bunların bazılarına yüksek kurulun üyeleri katılmamaktadır. Bu HSYK'nın resmi görüşü değildir. kuruldan Bakanlık müşteşarının çıkarılması görüşündeyim. Hakim adaylarının alımının HSYK tarafından yapılması gerektiği görüşündeyim. Yargı mehsupları ile ilgili inceleme ve talep ile ilgili olarak Yüksek Kurul'un yetkili olması... Soruşturmaları yapma yetkisi bakanlıktadır. İsterse kullanmakta istemezse kullanmamaktadır. Biz bu yetkinin kurula verilmesini istiyoruz. Bakan ve müsteşarı hem inceleme yekisini kullanıyor hem de kurula geliyor. İki makam iki kişide birleşiyor. Disiplin ile ilgili kararlarının yargı denetimine açılması veya daha geniş bir kurul tarafından incelenmesi görüşündeyim. Bası basın bir rüzgar estiriliyor. Teminat seçilmiş olanlar değil dışarıdan gelenlerdir. Bu neden böyle oldu...
HABERVAKTİM.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.