12 Eylül'ün akıl almaz işkenceleri
Kamil Atliman, 12 Eylül askeri darbesinden acemi birliğinden sonra 1982 Haziran ayında Ankara Mamak Askeri Cezaevi'nde usta birliğini yaptığını anlatıyor. O dönemin karanlık bir dönem olduğunun altını çizen görevini ise askeri cezaevinde en önemli konumda olan A Blok'ta yaptığını belirterek, "Burada birçok konuda suçlanan sağ ve sol görüşlü insan burada çile çekmekteydi. Bende burada tutuklu olarak kaldığımı düşünüyorum, Çünkü şu anda dahi gözümün önünden geçen her şey kapkara." dedi.
Mamak Cezaevi'nde çavuş olarak görev yaptığını hatırlatan Atliman, "Beni en çok etkileyen işkencelerden biri, bir koğuş dolusu insan karşınızda tek sıra halinde diziliyor, hiçbiri sizin gözünüze bakamıyor, hepsi duvara yaslı halinde tavanla duvarın kesiştiği noktaya bakmak zorundalar, sizin gözlerinize bakamıyorlar. Ben bunun psikolojik bir işkence olarak, mahkûmlara 'sizin kimsenin yüzüne bakacak yüzünüz yok' mesajı veriliyordu. Mamak kapalı bir kutu." şeklinde konuştu.
Bir manevi işkence merkezi gibi kullanılan Mamak'ta mahkûmlardan istenileni yapamamaları durumunda ellerine copla vurulduğunu, daha da yapamamaları durumunda ise falakaya yatırdıklarını anlatan Kamil Atliman, "Mamak bence bir manevi işkence yeri idi. İşkencenin her türlü bahanesi vardı. Bazen hızını alamayıp, mahkûmları dövenler vardı, nedense kısa boylular uzunları, çelimsizler ise iri yarı olanları döverlerdi. Ben bir gün bir mahkûmun ellerine copla vuramadığım için komutanım bana copun nasıl vurulması gerektiğini bana uygulamalı olarak öğretti." diye konuştu.
12 Eylül'de Mamak'la birlikte Türkiye'nin geleceğinin çalındığının altını çizen Kamil Atliman, bu dönemin iyi öğrenilmesi gerektiğini belirterek, "Benim aklımdan çıkmayan en çok etkileyen konu ise tabutluk denen yerdi. Tutuklulardan cezalandırılanlardan 4 kişi tabutluk denen bir metrekarelik yere kapatılır ve 15 gün burada ayakta tutulurdu. Bunlara bir ördek veriliyor tuvaletlerini buraya yapıyorlar ve bu da günde bir kez boşaltılıyor. Yani tuvaletlerini dahi gramla yapmak zorundaydılar çünkü bu günde bir kez boşaltılıyordu ve bunun yanında yemeklerini de burada yiyorlardı. O mahkûmların tabutluktan çıkarken halleri gözümün önünden gitmiyor." diye konuştu.
"KARIŞTIR BARIŞTIR"
12 Eylül döneminde askeri yönetim tarafından 'karıştır barıştır' politikasının uygulandığının altını çizen Kamil Atliman, "O dönemde bu kâğıt üzerinde vardı ancak bunu uygulayamadılar. Halkada karıştırdık, barıştırdık deniyordu ama hayır bu yapılamadı. Bu sistemde yatak sistemleri de aynı şekilde sağlı sollu olarak karışık tutulurdu. Bunun dışında birde tecritler vardı. Tecritler Mamak'ta çok önemliydi. Burada iki kişilik ranzada 4'er kişi kalırlardı. Kapıları olmayan tuvaletler vardı her şey burada yapılırdı." ifadelerini kullandı.
Mamak'ın Türkiye'den çok şey götürdüğünü anlatan Kamil Atliman, "Mamak ne aldı?, Mamak aydınları aldı, umudu aldı, geleceği aldı, öğretmenleri aldı. Bunlar da bir ülkenin karanlıkta kalması için yeter." diyerek sözlerini tamamladı.
(CİHAN)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.