Bu adam mı ilahiyatçı?
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Serdar Şen, kaleme aldığı ve akademik bir dergide yayımlanan makalesinde İslâm dininin neredeyse tüm değerlerine galiz hakaretlerde bulunuyor.
Serdar Şen, kaleme aldığı “Laik ve Anti-Laik Söylemlerde Beden İmgesi: Söylemin Bedenleşmesi” başlıklı makalesinde ezanın müzik sesine üstünlüğü olmadığını, türban takmanın temel hak ve özgürlüklerin bir gereği olarak savunulamayacağını iddia ediyor. Şen, ayrıca camiler ve sakalı alaya alıyor. Balo salonları ile camileri karşılaştıran Şen, “Ezan sesi müzik sesinden üstün değildir” ifadesini kullanıyor. İşte o ifadeler: “Ezanın müzik sesine, caminin balo salonlarına hiçbir üstünlüğü yoktur. Dahası örneğin balo kültürü başka söylemleri ötekileştirmeye ilişkin herhangi bir mesaj kaygısı taşımamaktadır. Buna karşı cami kültürü ve onun somut göstergeleri bireyleri dindar ve dindar olmayan olarak ötekileştirmektedir.”
EZANA ‘ŞİDDET VE BASKI’ DEDİ
“Hiç kuşkusuz balo salonlarının hemen yanı başlarında yüksek ve kasvetli cami minareleri uzanır. Minarelerin balo salonlarından ve tüm başka mekânlardan yüksek yapılması şeriat söyleminin öteki söylemlerden daha üstün kılınmak istenmesinin bir göstergesidir. Camilerde mekânlar birbirinden ayrıldığı gibi kadın ve erkek bedeni de birbirinden ayrılmıştır. Bu yüzden camiler tüm öteki mekânlardan daha değerli (kutsal) ve ayrıcalıklı görülür. Bu ötekileştirmeden ötürü şeriatçılar cami minarelerinin tüm başka mekânlara egemen bir konumda yapılmasını istemektedirler. Şiddeti ve baskısı o kadar yüksektir ki; ezanı duymazlıktan gelemezsiniz, tıpkı görsel uzamı kaplayan minareleri görmezlikten gelemeyeceğiniz gibi. Camilerin yerlerini ve ezanların saatlerini belirleyen de yine şeriatçı söylemdir. Dolayısıyla şeriatçı söylem minareler ve ezan yoluyla kamusal alanda kendi iktidarını simgelemeye çalışmaktadır.”
KÂBE’Yİ ALAYA ALDI
Kâbe’ye doğru yönelmenin bir boyun eğme olduğunu alaycı bir dille ele alan Şen, şu ifadeleri kullanıyor: “Şeriatçı söylem bir istenç varlığı olan insanı bir itaat varlığına dönüştürür. İstencin yok edilmesi insanın bu duyusal dünyaya ilişkin ilgisini yok etmeyi ve bu dünya yerine ilgisini öte dünyaya, tanrının krallığına çevirmeyi amaçlamaktadır. Böylece tipik bir Osmanlı ailesinde soluk bedenler yönlerini tanrının iktidarının yeryüzündeki simgelerinden birine (Kâbe’ye) çevirir, bu dünyayı ve kendi bedenlerini yadsıdıklarını göstermek için boyun eğer (secdeye kapanır), ışıltısız bakışlar kendi içlerinde oluşmuş karanlık ve boşluğa yönelir.”
“SAKAL AKIL TUTULMASIDIR”
Sakala da ağır hakaretler bulunan Şen, sakalın hiçbir estetiği olmadığını iddia ediyor. Şen’in sakal hakkındaki ifadeleri şöyle: “Bu anlayışa göre kutsallığın ön gereği ise kişinin bedenden arınması ve bedene ilişkin her türlü estetik kaygıdan uzaklaşmasıdır. Bunun göstergesi şeriatçı bir kişinin hiçbir estetik hoşlanma uyandırmayan giyinme biçimi ve sakalıdır. Estetik olmadığı gibi hiçbir ahlâkî ve varoluşsal anlamı da olmayan sakalın bir görünme biçimi olarak bu denli yaygın olması şeriatçı bilincin her türlü yaşamsal değer karşısında bir “akıl tutulması”na uğradığının kanıtıdır.
BALOLARA ÖVGÜ
Cumhuriyet balolarının bedenleri özgürleştirdiğini ifade eden Şen, “Balolar sayesinde kadın artık bedeninden utanmıyor ve onu çarşaf, peçe ya da türbanın arkasına saklamıyor” ifadesini kullanıyor.
Osman Yiğit / Yeni Akit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.