Darbeciler sakallarını tek tek yoldu

Darbeciler sakallarını tek tek yoldu
İzmir’de CHP üyesi Ziya Özdemir’in darbecilere, “Atatürk düşmanıdır” diye ihbar ettiği Mehmet Uysal’a görülmemiş işkenceler yapılmış. 12 Eylül sonrası terzi dükkanından alınan Uysal&rsq


Her fırsatta “12 Eylül’ün en büyük mağduru biziz” diyen bazı CHP mensupları, darbe ortamını fırsat bilerek, dindar kesime yönelik cadı avı başlatılması için yoğun çaba harcamış. Cuntanın muhbirliğine soyunan bazı CHP’liler, mütedeyyin insanlara iftira atmış. 12 Eylül askeri darbesinin liderleri emekli Orgeneraller Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında açılan tarihi davaya bakan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müdahillik talebinde bulunan Mehmet Uysal, o dönemde emekli Maliye memuru ve CHP üyesi Ziya Özdemir’in kendisine attığı iftira yüzünden yaşadığı zorlukları Akit’e anlattı.

‘ATATÜRK VE EVREN’E
KÜFRETTİ’ DİYE İFTİRA ATMIŞ

Cunta, yönetime el koyduğunda Milli Görüşçü olduğunu ve merhum Necmettin Erbakan’ın kurduğu MSP’nin İzmir Konak teşkilatında yöneticilik yaptığını belirten Uysal, CHP’li Özdemir’in kendisini “Dükkanında Atatürk’e ve Kenan Evren’e küfrediyor. Şapka Kanunu’na, 19 Mayıs’a karşı çıkıyor. Dini propaganda yapıyor. İşyerinde bunları herkese anlatıyor” diye ihbar etmesi sebebiyle, 19 Mayıs 1983 tarihinde terzilik yaptığı dükkanda gözaltına alındığını söyledi. Darbe mağduru Uysal, kendisini şikayet eden CHP üyesi Özdemir’in mahkemeye şahit getiremediği için beraat ettiğini kaydederken, aradan geçen 5 aylık süreçte ağır işkence ve hakarete maruz kaldığını ifade etti.

SARIK SUÇ ALETİYMİŞ!

Namaz için dükkanında bulundurduğu sarık ve takkelere suç aleti muamelesi yapıldığını dile getiren Uysal, “Konak Polis Karakolu’na götürüldüğümde, daha kapıya vardığımda Altay isimli bir komiser sakallarımı yoldu. Bana ağır küfürler etti. ‘Suçum ne?’ dedikçe ‘Sen bilirsin suçunu, seni gidi Atatürk düşmanı demeye başladılar. Sonra beni nezarete attılar” dedi.

İşlemediği bir suçu üstlenmeye zorlandığını vurgulayan Uysal, şöyle konuştu: “Beni sadece iç çamaşırla bırakan polislerden saatlerce dayak yedim. Arada bir durup, ‘Bu suçları kabul et, o zaman kurtulursun buradan’ derlerdi. Biraz dinlenmek için ‘Tamam’ derdim, kendime gelince ‘Hayır bunları yapmadım’ derdim. Tekrar başlardı dayak. Öyle ki takatim kesilince ‘Durun, tamam’ derdim. ‘Nasıl anlatayım bilmediğim bir suçu’ diyerek anlatmaya çalışırdım. Fakat anlamaz, devam ederlerdi. Hatta biri kulağıma gelip, ‘Hoca seni kurtaracağım, imza at’ diyordu. Doktora götürürken de sivil polisler beni ‘İşkenceden bahsedersen tekrar götürürüz siyasi şubeye’ diye tehdit ediyorlardı. Sağlam raporu alınmasını istediler. Doktor ‘Şikayetin var mı?’ deyince mecburen ‘Yok’ cevabını verdim.”

İşkencecilerin mukaddesata ağır küfürler ettiğini anlatan Mehmet Uysal, “Acıya baya dayandım. Ama neticede insanız. Ayaklarım çok kötü ağrıyordu, ciğerlerim yanıyordu. İster istemez bağırmaya başlar, ‘Allah, Allah’ diyordum. Bunun üzerine polislerden biri ‘Senin Allah’ını...’ diye küfretti. Bir daha ‘Allah’ demedim. Sabrettim ki ‘Allah’ deyip de küfür etmesinler diye. ‘Anam’ diyordum, anama küfrediliyordu. Bütün değerlerime küfür ettiler vicdansızlar” ifadelerini kullandı.

SOLCU VE ÜLKÜCÜLERİN DUA TALEBİ

Uysal daha sonra askeri cezaevine gönderildiğini belirtti. Mehmet Uysal, cezaevindeki ilginç bir anısını ise şöyle aktardı: “Beni Yeşildere’deki askeri cezaevine götürüp 19. koğuşa koydular. Koğuşun bir köşesinde solcular, bir köşesinde sağcılar, biz İslamcılar ise ortada, tampon bölgedeydik. Namaz kılınca solcular, ‘Hoca bize de dua et’ diyorlardı. Ülkücüler de aynı talepte bulunarak, ‘Hoca bize de dua et’ diyorlardı. Ben de onlara ‘Vaktiniz var, gelin siz de kılın’ diyordum.”

SAVCI: ARAPLARI SEVİYORSUN, EVREN’İ SEVMİYORSUN HA!

Mahkeme sürecinde de kötü muameleye maruz kaldığını vurgulayan Uysal, şunları anlattı: “Askeri mahkemeye çıkarıldığımda savcı bana ‘Dükkanın adını önce Akıncılar Terzisi, sonra Hicret Terzisi olarak neden levhalara yazdın?’ diye sordu. Ben de ‘Halkın dikkatini çekmek için yazdım. Soranlara da açıklama yapabilmek için’ dedim. Bunun üzerine savcı ‘hicretin’ anlamını sordu. Ben de ‘Hicret, insanların bir yerden başka yere göç etmesidir. Bir diğer anlamı da Peygamber Efendimizin, kafirlerin eza ve cefasından dolayı Mekke’den Medine’ye göç etmesidir’ dedim. Savcı, ‘Sen demek Arapları seviyorsun. Buradaki Atatürk’ü ve Kenan Evren’i sevmiyorsun ha’ dedi. Ben de ‘Kendi atalarımı niye sevmeyeyim?’ karşılığını verdim. ‘Hem bir Müslüman olarak Peygamber Efendimizin hicretini, Mekke’yi, Medine’yi, Arapları sevmek suç mu?’ derken, dinleyici sıralarında oturan görevlilerden biri kalktı ve ‘Arapları çok seviyorsanız defolun gidin Arabistan’a’ dedi.” Son duruşmada suçsuz olduğunun ortaya çıktığını ve beraat ettiğini belirten Uysal, o günlerin hiçbir zaman aklından çıkmadığını kaydetti.


 EROL METİN/AKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.