DOB da arpalık!

DOB da arpalık!
 DOB da var!!! İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki “kalkışma”yla başlayan, ardından Başbakan Erdoğan’ın, “Tiyatroları özelleştireceğiz” açıklamasıyla yeni bir boyut kazanan “devlet sanatı” tart

Devlet Opera ve Balesi’nin 2010 yılında 6 bin 797 olan çalışanı, 6 bin 986 koltuk kapasitesi için hizmet verdi. DOB, 2007-2009 yılları arasında 379 milyon 439 bin 925 lira bütçe ödeneği alırken, aynı dönemde sadece 3 milyon 379 bin 459 lira hasılat elde edebildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki gelişmeler üzerine, “Tiyatroları özelleştireceğiz” açıklaması tartışılırken, milletin parasıyla ideolojik takıntı ve özentiyle yapılan opera ve balenin de hantal ve kaynak yutucu yapısı gündeme geldi.

Taceddin Ural’ın Ankara Dükalığı isimli kitabında yer alan bilgilere göre; Cumhuriyet’in kuruluş döneminde “çok sesli müzik” özentisiyle temelleri atılan opera ve bale, ilk olarak Çankaya Köşkü’nde varlık gösterdi. “Riyaset-i Cumhur İncesaz Heyeti”nin adı değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası haline getirildi. Aynı yıllarda “Atatürk’ün yazdığı operalar” Özsoy, Bay Önder ve Taşbebek, liselerden toplanan öğrencilere oynatıldı ve sonuç fiyasko oldu. Halide Edip’in Kenan Çobanları isimli operasını izleyen Süleyman Nazif, çıkışta “Rum patriği teravih namazı kıldırıyor sandım” demişti. Opera ve bale için yurtdışı eğitime gönderilen öğrencilere seslenen Zeki Üngör, “Siz bizim mikroplarımızsınız, Anadolu’ya bu müziği yayacaksınız” demişti. “Tek sesli şarkı söylenmesinin yasaklanması” gündeme geldiğinde ise Cemal Reşit Rey, “Ne yani, bir çoban davarlarını güderken türkü söylemek istese, bir koşu köye gidip ikinci bir çoban bulup, ‘birader şu sesi uydursana’ mı diyecek?” sözleriyle tepkisini ortaya koymuştu.

MİLLET SÜPÜRGE TOHUMU YERKEN İNÖNÜ BALE PEŞİNDEYDİ


İnönü döneminde klasik batı müziği devlet zoruyla Anadolu’ya yayılmak istendi. Toplam 477 Halkevi ile kasaba ve köylerdeki 4 bin 332 Halk Odası’nda sürekli bu müziğin çalınması zorunluluğu getirildi. İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan maddi zorluklara aldırmayarak, binlerce lira harcayıp İrlandalı Dame Ninette ve 15 kişilik ekibini Türkiye’ye getirerek bale eğitimi vermelerini istedi.

YÜKSEK MAAŞ, AZ İŞ

Opera ve baleyi devlet memuru olarak yapanlar her dönem yüksek maaşları ve az mesaileriyle dikkat çektiler. Dört kişilik ortalama bir ailenin 1000-1500 liraya geçindiği 1970’li yılların başında “sanatkar memur” 5 bin 500, “uygulatıcı uzman” 4 bin 250, “uzman” 3 bin 500 lira maaş alıyordu. Yine, asgari ücretin 17 milyon 10 bin lira olduğu 1996 yılında, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ndeki başkorrepetitör, butafor, kaşör, kopist, akortçu, notatör, perukacı, madaracı, lutiye, balet, balerin gibi “memurlar” ortalama 100 ile 150 milyon lira arasında değişen maaşlar alıyorlardı.

YIL 2011, DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Opera ve baleye ayrılan muazzam kaynaklar yıllar içinde hiç değişmedi. Buna göre, 2003 yılında ücreti 5 ile 10 milyon lira arasında değişen bir biletli seyirci için devlet tam 494 milyon lira harcadı. DOB Genel Müdürlüğü’nün 2010-2011 Performans Raporu’na göre de, bu inanılmaz israf devam etti. Toplam 11 sahnede 6 bin 986 koltuk kapasitesine sahip olan DOB’ta 6 bin 797 de kadro bulunuyor. Sahnelerde 2010 yılında 128 yabancı, 35 de yerli eser sergilendi. Bu eserler ise toplam 5 bin 783 personel tarafından sahneye konuldu. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bünyesinde 174 solist, 342 orkestra sanatçısı, 386 balet ve balerin, 310 koro sanatçısı ve 65 de kostümcü görev yapıyor. Performans raporunda, gösterilerin büyük bir bölümünün bedava biletle gelen seyircilere gerçekleştirildiği de ortaya çıktı. DOB raporunda, “Yerleşik sahne etkinlikleri yanında yurtiçi ve yurtdışı turneleri ile izleyici sayısı giderek artan” denilen Devlet Opera ve Balesi’nin geçtiğimiz yıl 778 temsil gerçekleştirdiği anlatıldı. Daha sonra biletlerle ilgili bilgi verilen raporda, gösterilerin 167 bin 690 ücretli bilete karşılık, tam 73 bin 702 de bedelsiz biletle gerçekleştiği kaydedildi. Verilere göre 2008 yılında 118 milyon 467 bin, 2009 yılında 134 milyon 691 bin ve 2010 yılında da 126 milyon 281 bin 925 lira olmak üzere toplam 379 milyon 439 bin 925 lira bütçe ödeneği alan DOB, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında ise sadece 3 milyon 379 bin 459 lira hasılat elde edebildi.

DÜNYAYI TURLADILAR

Böylesine büyük zararlara imza atan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, her yıl olduğu gibi 2010 yılında da çoğu Batı ülkeleri olmak üzere pek çok dış turne de düzenledi. Raporda, “Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, sanat değeri yüksek yapıtların yanında popüler yapıtlardan oluşan kitle konserlerine de büyük önem vermektedir. Bu çerçevede yurtiçi ve yurtdışı turneler düzenlemektedir. Devlet Opera ve Balesi, 2010 yılında KKTC (Girne), Almanya, Kırgızistan, İtalya (Milano), Kazakistan (Astana), Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya (Gijon), Azerbaycan, Yunanistan ve Belçika olmak üzere 11 ülkeye yurtdışı turne etkinliği gerçekleştirmiştir” denildi.68 YAŞINDAKİ BALERİNLERDOB’daki bir önemli problem de “yaşlı balerinler” konusunda yaşanıyor. Refahyol Hükümeti döneminde yaşlı balerinler Meclis gündemine geldiğinde, ANAP’lı Mehmet Nedim Budak, Güloya Aruoba, Neyran Fişek (Kurthan Fişek’in eşi), Rengin Taş, Nil Kutval gibi isimlerin 60 yaş dolayında olduğunu belirterek, “60 yaşındaki bir insan nasıl balerinlik yapar?” diyerek tepki göstermişti. Anadolu’da Vakit Gazetesi de, 2004 yılında konuyla ilgili haber yapmak istediğinde, o zaman 65 ile 69 gibi yaşlarda olan bu isimlerin tamamının da DOB’ta “balerin” olarak maaş almaya devam ettiklerini ortaya çıkarmıştı. Oyuncu Altan Günbay da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği bir sempozyumda, “Ankara’da 90 solist var, bunların 60 tanesi 6-7 senedir görev almıyor. Dizi ve dublajlarla uğraşıyorlar. Bunlara tam maaş bir de yılda 6 ikramiye veriliyor. Asli görevlerini ikinci iş olarak görüyorlar” demişti.

SUNA KAN’IN ITRİ DÜŞMANLIĞI BAKANLIĞI LAĞVETTİRDİ

Kurulduğu günden bu yana milletin değerlerine yabancı ve sık sık da düşman tavırlar sergileyen camianın sanatçıları içinde Suna Kan, bu tutumuyla önde gelen isimlerden birisi oldu. Kan, 1971 yılında Kültür Bakanı Talat Halman’ın Itri konseri düzenleme projesini öğrenince, “Eğer bu konser verilirse devlet sanatçılığı ünvanımı geri veririm” demişti. Halman bu çıkışa itibar etmeyince de, Kan aile dostu İsmet İnönü aracılığıyla ara dönemin askerleri ve Başbakan Nihat Erim’e ulaşmış ve inanılmaz bir biçimde Kültür Bakanlığı lağvedilerek Talat Halman ABD’ye gönderilmişti.

 FURKAN ALTINOK / Akit 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.