Asil ayakta... Vekil koltukta...

Asil ayakta... Vekil koltukta...

Geçtiğimiz günlerde bir haber okudum.. Tam komedi.. Komedi de değil aslında, trajedi..
Habere göre olay, Manisa’nın Yağcılar Beldesi’nde bir vatandaşımızın yaptırdığı ilköğretim okulu açılışında geçiyor.. Protokol sandalyeleri kalabalıktan dolayı dolmuş.. Resmi program da başlamış.. Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Manisa Valisi Celalettin Güvenç, Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar ve diğer üst düzey zevat da yerlerini almışlar.. O an gecikmeli olarak AK Parti Manisa Milletvekili Dr. Mehmet Çerçi tören alanına geliyor.. Yer olmayınca da Bülent Arınç’ın danışmanı olduğu söylenen bir kişinin uyarısıyla ihtiyar bir adam oturduğu sandalyeden kaldırılıyor..
Evet, yerinden kaldırılan kişi, 80 küsür yaşında olan Mehmet Yağcılar..
Neyse, ihtiyar adamın yerine Milletvekili Mehmet Bey oturuyor.. 80’lik Mehmet Yağcılar ise elinde bastonuyla bir müddet töreni ayakta izliyor, sonra da muhtemeldir ki, yorgunluktan dolayı törenden ayrılıyor..
Birtakım kişiler ve çevreler bu can sıkıcı duruma tepki koyuyorlar.. Daha sonra eleştirilerden rahatsızlık duyan milletvekili de açıklama yapıyor..
“Vatandaşımız tüm ısrarıma rağmen, benim oturmamı istedi” diyor ve devam ediyor: “Yağcılar Kasabası’ndan ve civar yerlerden oldukça yoğun katılımın olması sebebiyle, birçok vatandaşımız programı ayakta takip etmekteydi.. Ben de birkaç saniyelik refleksle boş yer olup olmadığına bakarak ayakta beklemeye başladım.. Köşede oturan yaşlı vatandaşımıza, herhangi birinin yer vermesi konusunda bir telkinin olup olmadığını bilmiyorum.. Benim de ne yaşlı amcaya yer vermesi, ne de herhangi bir görevliye yer bulması konusunda bir talebim olmadı.. Daha sonra vatandaşın kalkarak bana yer vermesine rızam olmadığını gerek el hareketiyle gerekse sözlü olarak ifade ettim.. Ama vatandaşımız ısrarıma rağmen kabul etmeyerek, benim oturmamı istedi.. Ben tekrar oturmasını söylememe rağmen, kabul etmeyerek, kalabalığın yanına geçerek programı izlemeye devam etti.. Ben de boş olan sandalyeye oturdum..”
Sizlere olayı milletvekilinin ağzından da aktardık ki, kimse, taraflı ya da milletvekiline karşı peşin hükümlü düşünceler içinde olduğumuzu düşünmesin!.. Kendilerini zaten tanımam ve şu ana kadar da hiç görüşmedim..
Ancak bu tür toplantılarda çok bulundum.. Maalesef o toplantılarda hep böyle kareler göze çarpar.. Protokol taifesinden birtakım kişiler, ki bunlar özellikle milletvekilleri olur, üst düzey müdürler olur, kaymakam ya da vali yardımcıları olur, ne hikmetse biraz geç gelirler toplantıya..
Şöyle etrafına bakınırlar.. O an koltukların hepsi doludur çünkü!.. Bazı görevli ya da görevsiz işgüzarlar da, bu kişilere yağcılık olsun diye gözüne kestirdikleri insanları oturdukları yerden kaldırırlar.. O önemli zat-ı muhterem de “istemem yan cebime koy” misali, önce oturmaya karşı çıkar gibi gözükür ancak daha sonra mutlaka oturur.. Yerinden kaldırılan kişi ise aynı Manisa’daki ihtiyar misali, öylece kalakalır..
Ama daha sonra bakın neler olur?.. Seçim zamanı gelir.. Aynı politikacılar, o yerine oturduğu insanların ellerini öperler.. Hatta sırtlarında bile taşımaya razı olurlar.. Ne için?.. Oy için!.. Maalesef bizdeki siyaset böyle garip bir şeydir..
Manisa’daki bu olayın faili AK Parti’li bir milletvekili.. Ancak böyle olaylar her partide görülür.. Geçmişte ANAP’lısını da gördük, DYP’lisini de, CHP’lisini de.. Kimse kusura bakmasın, hepsi birbirinin aynısı.. Fotokopi kağıdı gibi..
Bendeniz ömrünü aziz İstanbul’da geçirmiş ve pek çok nezaket, zerafet timsali insanların rahle-i tedrisinden geçmeye gayret etmiş birisi olarak Manisa Milletvekili Dr. Mehmet Çerçi’den şunu beklerdim.. Resminden anladığım kadarıyla elinde bastonuyla yüzündeki ak sakalıyla o ihtiyar adamın yüce milletimizin umur görmüş fertlerinden biri olduğu belli.. Hiçbir şey de olmasa yaşı başı var.. Milletvekilinin ihtiyar kişinin oturması için el-kol hareketi yapması da yetmez.. Evet, milletin vekili olan milletvekili, o ihtiyar adamın nezaketen kalktığı koltuğa otursun, amma velakin mutlaka bir başka koltuk daha bulunsun ve o koltuğa da milletin esas sahibi olan, bir başka ifadeyle milletin kendisi olan Mehmet Yağcılar amca otursun!.. Yani millet adına orada olan Milletvekili Mehmet Bey’le milletin kendisi olan vatandaş Mehmet Bey yan yana olsun..
Ak sakallı Mehmet amcayı kaldır, oğlu yaşındaki milletvekilini oturt!.. Böyle iş olmaz!.. Üstelik Mehmet amca o ihtiyar haliyle ve de herkesin gözü önünde bir saate yakın ayakta bekliyor ki, buna Allah (cc) da razı olmaz, kul da..
Netice-i kelam; vekil asilden üstün olamaz!..
¥
TÜRK OKULLARI İFTİHAR VESİLESİ..
Pazar günlerinin en keyif aldığım dakikaları Samanyolu Televizyonu’nda “AYNA” programını izlemek.. Tabii zaman bulabildiğimizde.. Usta gezgin Saim Orhan kardeşim, dünyayı geziyor ve değişik ülkeleri izleyicilerin tanımasına vesile oluyor.. Ne yerler.. Ne coğrafyalar..
Batıdan doğuya.. Güneyden kuzeye.. Her taraf Allah’ın mülkü.. Her bölgede Halik-i Zülcelal’in azametini, kudretini anlayabiliyorsunuz..
Saim Orhan kadar olmasa da ben de bazı yerleri dolaştım.. Aynı duygu ve düşünceler içinde oldum.. Beyazlardan başka, sarı, kızıl, siyah renkli insanlar gördüm.. Böyle fotoğraflar karşısında bir başka ünlü gezgin olan Op. Dr. Ufuk Özaydın’ın söylediği gibi ister istemez tefekküre dalıyorsunuz.. Ve gayri ihtiyari ağzınızdan şu özlü sözler dökülüyor;
“Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi..
Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan..”
Evet, Saim Orhan, izleyenleri adına çeşitli ülkeleri gezerken o ülkelerin pek çoğunda şanlı bayrağımızı dalgalandıran “Türk Kolejlerini” de tanıtıyor.. Doğup büyüdükleri memleketlerinden binlerce km uzakta olan ülkelerde, ekseni sevgi olan hizmet erbabı eğitimcilerimizden de haberdar oluyoruz..
Son olarak Fildişi Sahilleri’nde gezindirdi bizi Saim kardeşim!.. Oradaki Türk okulunu tanımamızı sağladı.. Pırıl pırıl bir bilim müessesesi..
Fransa, Fildişi Sahilleri’nin senelerce iliğini kemiğini sömürmüş.. Yerli halk sefil.. Ama en güzel adalarda Fransız zenginlerinin malikaneleri var.. Programda da ifade edildiği üzere Afrika topraklarına gelen hıristiyan unsurlar, bölgenin çileli insanlarına daima “ver” demiş. Bizim insanlarımız ise “al” diyor.. Bilgi, sevgi ve dostluk ihraç ediyorlar..
Fark burada..
O sahneleri gördükten sonra gerek Saim Orhan’a, gerekse Samanyolu Televizyonu’na teşekkür etmeyi borç biliyorum..
Tabii bir başka teşekkür de, ülkemizin tarihini, örfünü, insanlarımızın hoşgörüsünü, bilgi ve becerisini, dünyaya tanıtan bir yüce zihniyete..
Ve en büyük teşekkür de o zihniyetin fikir öncüsü olan Fethullah Gülen Hoca’ya..
Parasını böyle hayırlı işler için sarfeden ve sarfederken de sadece Allah(cc)’ın rızasını düşünen gani gönüllü esnaflara, tüccarlara da sevgi, saygı..
Hepsine helal olsun..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi