Batılılaşma maceramızın günleri ve bayramları

Batılılaşma maceramızın günleri ve bayramları

Eskiden dindar bir toplumduk; dinî günlerimiz ve bayramlarımız vardı. Sonra millî mücadele dönemini yaşadık; millî günlerimiz ve bayramlarımız oldu. Derken Batılılaşma macerasına atıldık; Batılılaşma günlerimiz ve bayramlarımız başladı.

Dinî ve millî bayramlarımızı biliyoruz. Ama Batılılaşma günlerimiz ve bayramlarımızı henüz toplu halde masaya yatırmadık; mânâlarını tam olarak bilmeden, onları kutlamaya zorlanıyoruz. İşte bu yazımızda bu problemi ele alacağız.

Yılbaşı (Noel): Batılılaşma bayramlarımızın en eskisi ve başta geleni. Ne dinî, ne millî bakımdan bizimle hiçbir ilişkisi yok. Köken olarak Hristiyanlıktan önce, şamanlık ve putperestlik çağından kalma bir yortu. Çam ağacı kesmek ve süslemek, yumurta boyamak, içki içip dans etmek gibi âdetler, hep eski putperestlerin yılbaşı kutlamalarından gelme.

Hristiyanlar, bu şamanlık çağı kutlamasını, Hazret-i İsa’nın doğumuna atfederek benimsemişler. Böylece, şamanların yılbaşı kutlamaları, Hristiyanların noeli olmuş. Aynı uygulamalara bir de hindi kesip yemek âdetini ilave etmişler. Hindi, sembol olarak, Türkler’i temsil ediyor. Her yılbaşında, bir gün Türkler’i de böyle kesip yemeleri dileğinde bulunmuşlar.

Nihayet bu dilek gerçek olmuş. Bugün bizde de, noel / yılbaşı bayramı kutlanıyor ve hem de Türkler’i kıtır kıtır kesmek şerefine, hindiler şarap mezesi yapılıyor.

Nevruz (Newroz): Şamanlık çağından kalma yılbaşı kutlamalarının Hristiyanlaştırılmamış şekli. Özellikle eski İran menşeli ve Sovyet döneminde Orta Asya Cumhuriyetlerinde de yaygınlaştırılmış.

Eski putperestler, yılbaşını, aynı zamanda bahar bayramı olarak kutlarlarmış. Bu kutlamalarda kuzu eti yerler ve mumsöndü âyinleri yaparlarmış. Şimdi Kürt milliyetçileri ve Türk milliyetçileri, bu şaman bayramını kendileri mâletme ve resmîleştirme yarışı içinde. Kendilerince siyasî ve millî anlamlar yüklüyorlar.

Osmanlılar’ın bazı dönemlerinde de bir çeşit nevruz kutlaması görülmüşse de, mânâ olarak bugün anlaşıldığından elbet farklıdır ve milletçe de benimsenmiş ve yaygınlaşmış değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi