DTP’den önce, DTP’den sonra

DTP’den önce, DTP’den sonra

DTP’nin toplumu germek için başlattığı eylemler sürüyor.

PKK’nın şehir kadrolarına karşı başlatılan operasyonların durdurulması için daha önce meclis çatısı altında yapılan açlık grevi bu defa Diyarbakır’da tekrarlanıyor.

Bütün bu eylemlerin bir amacı var, uluslar arası toplumun dikkatini Kürt meselesi üzerine çekmek.

DTP’nin barış, hükümetin kavga istediğini anlatmak.

Operasyonların terör örgütünden ziyade onun yapışık ikizi DTP yi hedef aldığını iddia etmek.

Böylece gösterdikleri sabır ve tahammülün(!?) karşılığını alamadıklarına uluslar arası camiayı ikna etmek.

İtiraf etmek gerekir ki, DTP’nin üzerinde uzun süre düşünülmüş olduğu belli olan bu eylemleri gittikçe demokratik açılımların önünü tıkayan bir hal alıyor. Bazı DTP milletvekillerinin Iğdır’da kazanılan belediye başkanlığını, Kürdistan’ın sınırlarını çizdik şeklindeki takdim etmeleri en hoş görülü insanların bile sabrını taşırıyor. Son eylem, DTP’nin artık PKK ile bağlantısını gizlemeye gerek görmeyecek kadar pervasızlaştığını gösteriyor.

Bir partiden ziyade bir terör örgütünün siyasi kolu gibi davranan DTP’nin, mevcut yasalarla daha uzun süre bu çizgide gitmesi mümkün değildir. Üstelik bu çıkışlar demokrasinin etnik farklılıkları gevşeteceğine, radikal unsurları ehlileştireceğine dair şehir efsanelerine duyulan inancı da ortadan kaldırıyor. Özgürlük bazıları için her türlü sınır tanımazlığın vesilesi haline gelince, bundan rahatsız olanlar için yasakçı düşüncelere yönelmek de normal bir tepki halini alıyor.

Hukuk devletinde, siyasi mülahazalarla, yasaları bir süre rölantiye almak gibi bir düşünce olamaz.

İşlediği suçun cezasını çekmeyenler, yeni suçlar işlemek için teşvik edilmiş olurlar.

PKK’nın dağda yaptığını, DTP şehirde yapıyor.

Kürt-Türk kardeşliğini sabote etmek için her fırsatı değerlendiriyor.

Terör örgütünün arkasında olduğunu her vesileyle dile getiriyor. Ülke içinde sınırlar çiziyor, başbakanı tehdit ediyor, olay çıkarıyor, çocukları, gençleri sokağa sürüyor ve biz oturmuş seyrediyoruz.

Bunun nereye varacağını söylemeye gerek var mı?

Güneydoğu’da meydana gelen olayları DTP’den önce ve DTP den sonra şöyle bir değerlendirin. DTP meclise girene kadar çocukların bu kadar yaygın sokağa sürüldüğüne, iş yeri ve araçların bu ölçüde kundaklandığına tanık olan var mı? DTP’nin meclise girmesiyle birlikte sistemli olarak olaylar tırmandırılmış, bölücülük gözle görülür şekilde yaygınlaşmıştır. Güneydoğu’da mahalli seçimlerde alınan sonucun biraz da meclisteki DTP’lilerin oluşturdukları havayla ilgili olduğu bir gerçektir. Demokrasi ve özgürlükten herkes aynı şeyi anlamaz.

Terörist demokrasiyi bir öldürme özgürlüğü gibi anlar. Hırsız, demokrasiyi çalmanın, cinsel sapkın bütün sınırları aşmanın aracı olarak görür. Demokrasi bazılarını kışkırtır, bazılarını teskin eder. Son olaylar demokratik açılımların DTP yi kışkırttığını, hiçbir sivriliğini törpülemediğini gösteriyor. Siyasi akıl, gelinen noktayı iyi analiz edip, yeni çareler üretmek zorundadır. DTP suçluların bir siperi haline gelmiştir. Bu şekilde devam etmesine müsaade etmek, ülkenin bölünmesine göz yummaktır. Buna kimsenin hakkı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi