Ahmet Varol

Ahmet Varol

Üniversite Çağrıları

Üniversite Çağrıları

Son dönemde kamuoyunda yankı bulan, kitlesel etki yapan çıkışlar hızlı bir şekilde “örnek” teşkil ediyor ve başkaları da o örneğe dayanan yeni çıkışlar gerçekleştiriyor. Irak’ta Muntazar Zeydi adlı genç gazeteci bir basın toplantısında Bush’un başına ayakkabı attı. Bunun üzerine reddedilenlerin başlarına veya onları temsil eden sembollerin üzerine ayakkabı atılması yaygınlık kazandı. Fakat eylemin patenti Iraklı gazeteci Zeydi’ye aitti ve onunki kendi tabii ortamında vuku bulmuştu. Sonrakilerin aynı derecede yankı bulması beklenemezdi.
Tayyib Erdoğan’ın Davos çıkışının da önemli yankı bulduğu bir gerçektir. Sonrasında onun bu çıkışını örnek alan başka çıkışlara da şahit olduk.
Yeni ABD Başkanı Obama, Mısır’ın Kahire Üniversitesi’nden İslâm âlemine seslenen bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın kabul edilen ve reddedilen, desteklenen ve eleştirilen yanları olabilir. Nitekim biz de özellikle Filistin’le ilgili açıklamalarına ve mesajlarına yönelik eleştirilerimizi geçen hafta yayınlanan yazılarımızda dile getirdik. İçeriğiyle ilgili görüş ve tespitlerimiz ne olursa olsun konuşmanın büyük yankı bulduğu bir gerçektir. Bunda önceden medyanın yönlendirilmesinin de önemli etkisi vardı.
Siyonist devletin başbakanı Netanyahu da kendince Obama’nın Filistin meselesiyle ilgili çözüm önerilerine yaklaşımını ortaya koymak için konuşma yaptı. O da konuşmasıyla ilgili erken uyarı sistemini çalıştırmak ve dikkatleri o yöne çekmek için elinden geleni yaptı. En ilginci ise Obama’yı taklit ederken onun da mekân olarak bir üniversiteyi, Bar-İlan Üniversitesi’ni seçmesiydi.
Üniversiteler ilmî ve akademik çalışmaların yapıldığı mekânlar olarak bilinir. Dolayısıyla bu kurumların ev sahipliğini yaptığı uluslararası etkinliklerin de ilmî temelli ve mesaj verilmesinden ziyade bilginin öne çıkarılmasını, tartışılmasını amaçlayan toplantılar olması gerekir. Fakat son zamanlarda siyasi amaçlı mesajların kamuoyuna iletilmesinde bu kurumların kürsülerinin kullanılmasıyla oraların otoritelerinden yararlanılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Bu, siyasilerin işine yarayabilir ama üniversitelerin yararına değildir. Belki Netanyahu’nun Bar-İlan Üniversitesi’nden seslenmesi bu üniversitenin adının duyulmasını sağlamış olabilir, ama bizim kanaatimize göre Kahire Üniversitesi’nin buna ihtiyacı yoktu.
Netanyahu’nun konuşmasının ayrıntısına girmeye ve içeriğini tartışmaya gerek görmüyorum. Çünkü tamamen içi boş ve Siyonist zihniyetin dünden bugüne hiç değişmediğini açıkça ortaya koyan, ırkçı ve işgalci anlayışa dayalı bir konuşma olmuştur. İçeriğiyle ilgili olarak Filistinli önderlerin yaptığı açıklamaları Filistin Enformasyon Merkezi’nin Türkçe bölümünden (www.filistinhaber.com) okumanızı tavsiye ediyorum.
Netanyahu’nun ırkçı saçmalıklarla dolu konuşmasını yaptığı sırada bir yandan da Filistin’e yönelik yoğun diplomasi trafiği devam ediyordu. Diplomasi atağında öne çıkanlardan biri de eski ABD Başkanı Carter oldu. Onun Gazze’de Başbakan İsmail Heniyye ile yaptığı görüşmede, Heniyye’nin karşılıklı sükûnet sağlanması halinde 1967 sınırları içinde bir Filistin devletinin kurulmasını kabul edebileceklerine dair sözlerinin kamuoyuna yanlış bir şekilde ve çarpıtılarak yansıtılması dikkatimizi çekti. Bu, konuyla ilgili haberlerde Hamas’ın taviz vermesi veya kurulacak Filistin devletinin sınırlarını belirleme şeklinde yansıtıldı. Her şeyden önce böyle bir yorumla doğmamış çocuğa don biçme yoluna gidiliyordu. İkinci olarak bu açıklama veya yaklaşım Hamas için ne bir taviz ne de Filistin devletinin sınırlarını belirleme anlamına gelir. Üstelik bu yeni de değildir. Uzun vadeli ateşkes veya karşılıklı sükûnet sağlanması halinde 1967 sınırlarında bir Filistin devleti kurulmasını kabullenebileceklerini daha önce hareketin Siyasi Birim Başkanı Halid Meşal de söylemişti. Fakat böyle bir kabulün Siyonist işgali meşru sayma anlamına gelmeyeceğini de söz konusu açıklamasından hüküm çıkaranlara verdiği cevaplarında dile getirmişti. Bu konuda yapılan açıklamaları bizim Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) “Hamas’tan Reuters’e Yalanlama” başlığı altında bulabilirsiniz. Heniyye’nin söyledikleri de Meşal’in söylediklerinin bir tekrarıdır.
Şunun özellikle bilinmesi gerekir ki Filistin İslâmî direnişinin itiraz ettiği şey, Filistin topraklarının bir kısmında bir Filistin devleti kurulması değil, bu toprakların bir kısmında da olsa Siyonist işgalin meşrulaştırılmasıdır. İşgali tümüyle reddetmekte, Filistin’in tümünün özgürleştirilmesini de amaç olarak görmektedir. Hamas için ilke budur ve bu ilkesinden hiçbir şekilde taviz vermemiştir. Ne var ki bazıları bu ince ayarı dikkate almadan, Hamas’ın taviz verdiği sonuçları çıkarıyorlar. Neye sevindiklerini ise anlayamıyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi