Bütün açılımların kilidi, yargı reformudur!

Bütün açılımların kilidi, yargı reformudur!

HSYK'nın Erzurum savcılarıyla ilgili hukuk dışı kararından daha vahim olan, Yargıtay üyelerinin tavrıdır. Yasa açık, birinci sınıf hakimlerin- savcıların soruşturmasını Cumhuriyet savcıları, Yargılamasını ise Yargıtay yapar. Hukuk sistemimizde hakimlerin ihsas-ı reyde bulunması bir reddi hakim sebebidir.
HSYK nın Anayasa’nın 144. maddesine aykırı kararından sonra, başta Yargıtay başkanı olmak üzere bir çok Yargıtay üyesi HSYK'yı destekler yönde açıklamada bulundular. Bazıları hızını alamayarak HSYK'ya destek ziyareti yaptı. Yarın Erzincan Savcısı Cihaner’in dosyası bu Yargıtay hakimlerinin önüne gelecek. HSYK'ya destek ziyareti yaparak reyini belli eden bu hakimlerden adil bir karar beklenebilir mi?
Yargı, duyguların, hislerin en geride bırakılmasını gerektiren bir alan.
Bir şüpheliye meşrebinden, mezhebinden veya ideolojik tercihlerinden dolayı sempatiniz olabilir.
Ortak bir düşman veya muhayyel bir tehlikeye karşı yakınlığınız da olabilir. Ama bu asla Yargılama faaliyeti yaparken hukuktan, adaletten ayrılmanıza yol açmamalıdır. Çünkü Yargı üzerinden mezhep veya meşrep mücadelesi yapılmaz. Yargı siyasi, ideolojik çatışmaların aracı haline getirilemez. Yargı’nın birinci görevi toplumsal ihtilafları çözmek,barış ve huzuru temin etmektir.Yargı taraf haline gelirse ihtilafları çözme özelliğini kaybedip, bir çatışma aracı haline gelir. Ondan sonra herkes kendi hukukunu, kendi Yargısını oluşturmaya başlar.
Bazı çevreler aksini iddia etse de, son yıllarda verilen kararların çoğu toplumda yeni çatışma alanları oluşturma maksadına matuf hukuk dışı kararlardır.
Anayasa Mahkemesi'nin 367, ve başörtüsü kararları, Danıştay’ın katsayı ve kimi ihalelerin, atamaların iptaline yönelik kararları, HSYK'nın Şemdinli ve Erzurum savcılarıyla ilgili kararları ihtilafları derinleştiren kararlara örnek olarak gösterilebilir.
Son HSYK kararından sonra Yüksek Yargıdan peş peşe gelen açıklamalar bu hukuk dışılığın nereden kaynaklandığını gösteriyor. Uzun yıllardır Yüksek Yargıya aynı zihniyet, mezhep veya meşrep çizgisinde insanlar atanıyor. Farklı düşünen hukukçuların Yüksek Yargıya girmemesi için bin bir türlü engel çıkarılıyor. HSYK'yı,Yüksek yargı, Yüksek Yargı’yı HSYK seçiyor. Bu al takke ver külah düzeni yıllardır bu şekilde sürüp gidiyor. En basiti aylardır burada dile getirdiğimiz HSYK üyeleriyle ilgili seçim usulüdür. Boşalan her üyelik için 3 yeni aday seçip Cumhurbaşkanına sunmak gerektiği için her aday için ayrı bir seçim yapılarak her seferinde Yargıtay’da, Danıştay’da çoğunluk olan grubun tüm adayları seçmesi sağlanıyor. Halbuki bu seçim üç tur yerine tek turlu yapılsa üç üyeden biri farklı görüşten olacak. Buna meydan vermemek, Cumhurbaşkanını üç solcu arasında seçim yapmaya mecbur etmek için üç turlu tamamen Anayasaya aykırı bir seçim usulü uygulanıyor. Bu seçim sisteminde ise seçilenler mutlaka ya sosyalist solcu, ya Marksist solcu, ya da Kemalist solcu oluyor. Buna bir de meşrep veya mezhep hassasiyetleri eklenince, ortaya hukukçu kimliğinin geri planda kaldığı bir tablo çıkıyor.
Problem medya üzerinden atışarak çözülecek bir problem değildir.
Son olaylar, tüm açılımların kilidinin Yargı reformundan geçtiğini göstermiştir.
AK parti insiyatif almadığı takdirde, darbeyi askerden değil, Yargı’dan yiyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi