PKK, Aleviler, Dersim, uluslararası baskı... Ermeniler çok büyük oynuyor
Aslında tam da CHP’li Onur Öymen’in, Alevileri adeta ayaklandıracak sözler sarf ettiği, yani Dersim olaylarını yine gündeme getirdiği, ama bu kez CHP’nin gerçek yüzünü gözler önüne serdiği günlerdi.
Türkiye, Alevi meselesi diye bir mesele ile cebelleşirken, birileri alttan alttan kültür yelpazemizin bir parçasını ayrı bir inanç gibi yutturmaya çalışırken, ‘açılım’ adı altında meseleye sosyolojik yaklaşımlarla çözüm üretme çabaları iyi ya da kötü eleştirilebilir, uç isteklere yönelik adımlar iyi hesaplandığı sürece mesele yok.
Tam da o dönemde, bölgeyi çok iyi bilen isimlerden biri ile, konuyu görüşme fırsatı buldum. Turgut Özal Dönemi Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili ve 12 Eylül Askeri Savcısı Faik Tarımcıoğlu. Türkiye’nin son dönem buhranları ile ilgili çarpıcı değerlendirmeleri, yakın tarihe ışık tutan beyanatları ile bilinen Tarımcıoğlu’na Öymen’in sözleri ile yeniden alevlenen bu meseleyi sormuştum.
Bana verdiği cevaplar, Alevi meselesinden çok, günümüzde yaşadığımız pek çok sorunun da asıl kaynağı hakkında inanılmaz bir ipucu vermişti.
Türkiye ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu ve ardından İsveç Parlamentosunda görüşülen ‘Sözde Ermeni Soykırım Tasarısı’nın kabul edilmesi ile ilgili tartışmalarım tamda göbeğindeyken, aklıma Sayın Tarımcıoğlu’nun açıklamalarındaki ŞOK detay geldi.
Sorular ve cevaplar Alevilik ve Alevi meselesi ile ilgili olsa da, ayrıntılarda, Türkiye’nin bugün uğraştığı ve uluslar arası en büyük mesele olarak görülen asıl gerçek ile karşılaştım.
Tarımcıoğlu’nun Alevilik ve tarih sürecindeki sorunun tanımına ilişkin ifadeleri, aslında bütün meselelere bu açıdan baktığımız taktirde asıl tabloyu daha net görebileceğimizin de kanıtı adeta:
“Alevilik, sevecen, sağlam bir inanç olmasına rağmen tam bir siyasi kavganın odak noktası olmuştur. Her siyasi kavganın altında tarihin kanlı sayfaları yatmaktadır. Bundan dolayı, Alevilik hem anlaşılmamış, hem de anlatılamamıştır. Bir tabu ve gizem perdesinin insafına ve karanlığına terkedilmiştir. Özetle: Hz. Ali’nin katli, Kerbela Faciası, Emevi zulmü, Muaviye ve Yezit zalimi, Şii-sunni çekişmesi, 1055'te Şii Büveyhilerin ve Şii Mısır Fatimi'lerin Abbasi Halifesi Kaaim'i bertaraf ederek, Halifeliğin Fatimi'lere geçmesi için, Aslan Besasiri'nin Halife Kaaim'i tehdit etmesi üzerine, Halifenin Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in Bağdat'a davet etmesi ve hutbede Sultan Tuğrul'un adının zikri, Aslan Besasiri'nin hapsedilmesi, 1059'da,hapisten kaçıp, Halifeyi hapsetmesi, Tuğrul Beyin 1059'da tekrar Bağdat'a gelip, Besasiri'yi katletmesi, Suniliğin yeniden ihyası, 1502'de Şah İsmail'in Şii Safavi devletini kurarak, Osmanlı'nın ve Anadolu'nun tehdit edilmesi, tarihin en büyük Sii-Sunni çekişmesinin bu sefer Anadolu'ya sıçraması, 1511 Şah İsmail'in Halifesi Şah Kulu isyanının Anadolu'yu kasıp kavurması, isyanın kanlı bir şekilde bastırılması, 1514 Çaldıran Savaşı, Anadolu'daki Alevi Türkmen aşiretlerinin "Şaha" gitmesi, Bitlis'li İdrisi Bitisi'nin bütün Kürt Beylerini Sunni Osmanlı yanında birleştirmesi, 1937 kanlı Dersim faciası, Cumhuriyet'in tedip ve tenkil politikası... Bütün bunlar doğru dürüst anlatılmadan, bu böylesine devasa bir meseleler yumağı açıklanabilinir mi? 1514 hem bugünkü Türkiye'yi hem de dil, etnik köken ve inanç bakımından İran'ı şekillendirmiştir.”
Böyle diyor Sayın Tarımcıoğlu… Bütün bunlar açıklanmadan, doğru dürüst anlatılmadan bu meseleler yumağı açıklanamaz. Asıl bomba şimdi.
Tunceli ve Dersim bölgesinin özellikle illegal solun rahatlıkla yeşerme imkanını bulduğu mekanlar. Peki neden?
“Etnik yapı, tarihi tortular, kesif inanç dokusu, katliam öncesi ve sonrası tenkil, takip, potansiyel tehlike ilan edilmesi, sosyolojik feodal kültür kalıntıları, sarp coğrafya bir araya geldiğinde, sol illegal örgütlerin arayıp da bulamayacakları imkanlar doğmuştur. 1915 Ermeni tehciri sırasında, binlerce Ermeni kızı, oğlu isim değiştirerek, Dersim'in şefkatli iltica kültürüne sığındılar! Sonra da zamanı gelince, tıpkı birileri gibi, ÖÇ ALDILAR! Yani, devlete silah çevirdiler!”
Tehcir sırasında sürgün edilen Ermeniler sadece Tunceli ve Dersim bölgelerine sığınmadılar elbette. Bir çoğu, çeşitli yollarla ülkeye döndüler ve Türkiye’nin çeşitli illerinde yeniden kendilerine yer buldular. Tarımcıoğlu’nun dediği gibi isim değiştirerek.
Uluslar arası arenada Türkiye’yi adeta yalnızlaştırarak ‘sözde soykırım’ı kabul ettirmek için durmadan çalışan Ermeniler, ülke içerisindeki meselelerde de ne denli maharetli olduklarını böylece gösteriyorlar sanırım.
PKK terör örgütünün kimlerden beslendiğini bilmeyen yoktur sanırım.
Ermeniler’in çok büyük oynadığını gösteren bir diğer önemli mesele de bu örnekte görüldüğü gibi, Dersim olayları ve bu yolla yutturulmak istenen Alevi meselesidir.
Sanırım şimdi birileri, öldürülen Hrant Dink’in ardından müthiş bir organizasyonla onbinlerce insanı “Hepimiz Ermeni’yiz, Hepimiz Hrant’ız” sloganıyla sokaklara dökmenin şifresini anlamıştır.
NOT: Tarımcıoğlu; bu insanların –yani isim değiştirenlerin- kayıtlarının devlet arşivlerinde bulunduğunu, annelerinin araştırılarak ortaya çıkarılabileceğini de ekliyor. Yani aslında kimin nereye yerleştiğini ve sonrasında ne yaptığını öğrenmek o kadar zor değil. İçeride ve dışarıda sağlam bir irade gerekli. Bu memleketin bir parçası olan insanlarımıza elbette ki kimsenin sözü olamaz. Ama sırf bu böyle diye gerçekleri tarihin tozlu raflarında bırakmamak lazım.
İyi haftalar…