Faruk Çakır

Faruk Çakır

Nezihi Mustafa Polat

Nezihi Mustafa Polat

Geçtiğimiz Perşembe akşamı Cağaloğlu’nda önemli bir toplantı yapıldı. ESKADER’in düzenlediği toplantının konusu “Basınımızda İttihad ve Nezihi Mustafa Polat” şeklinde belirlenmişti. İttihad ve Polat ismi yan yana geldiğinde heyecanlanmamak mümkün değil. Çünkü İttihad, Yeni Asya’dan önce yayınlanmaya başlamış ve bir anlamda Yeni Asya’ya öncülük yapmış.

Yeni Asya ile tanıştığımız ilk yıllarda, onun adıyla yarışmalar düzenlendiğini görmüş ve “Mustafa Polat kimdir?” diye merak etmiştik. Tanıyanların dilinden onun çalışma azmini ve kararlı duruşunu dinleyince de hayran kalmıştık. Gazetemizin her kuruluş yıldönümünde onu rahmetle anmayı ve yâd etmeyi sürdürüyoruz ve İnşâallah da sürdürmeye devam edeceğiz.

Aslında böyle ‘anma toplantıları’ umumiyetle vefat yıldönümlerinde yapılır. Bu defa öyle olmadı, çünkü sadece Mustafa Polat değil, “İttihad” gazetesi de konuşuldu.

Cağaloğlu’nda düzenlenen toplantıya merhum Mustafa Polat’ı yakînen tanıyanlar ve onunla birlikte hem İttihad, hem de Yeni Asya gazetesinde çalışanlar katıldı. Elbette onu şahsen tanımayan, ama İttihad ve Yeni Asya vesilesiyle ‘eserleri’ni tanıyanlar da katıldı. Onu tanıyanların üzerinde ittifakla durduğu bir nokta var: Mustafa Polat çok çalışkan, dürüst, cesur ve velûd/üretken bir yazardı. Yazı yazarken odasının kapısını kilitler, yazıyı bitirinceye kadar da açmazmış. Bazen yarım saatte iki, hatta üç ayrı yazı yazdığı da olurmuş. Gazeteciliğe ‘çocuk’ yaşta, 8 yaşında başladığı ifade ediliyor ki, tam anlamıyla ‘çekirdekten yetişme’ demek mümkün.

Anadolu’dan, Erzurum’dan çıkıp Bab-ı Ali’ye gelmek ve çok kısa sürede İstanbul’daki ‘kurtlar sofrası’nda yer edebilmek her yiğidin harcı değil. Bu kadar çalışkan ve üretken bir ‘başyazar’ın çok genç yaşta, 29 yaşında vefat etmesi de hakikaten kaderin bir cilvesi. Yeni Asya’nın ‘herşeyi’ olan Polat’ın vefatının sebep olduğu üzüntüyü tahmin etmek lâzım. Ne var ki, “Kader söylese; iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.” (Mektubat, Onbeşinci Mektup, s. 56)

Mustafa Polat Ağabeyin konuşulduğu toplantıda İttihad ve Yeni Asya’nın; Bab-ı Ali’de ne gibi hizmetlere vesile olduğunu da bir defa daha canlı şahitlerden dinledik. Nerede bir yanlışlık olmuş olsa bu ‘çizgi’ ona müdahale etmiş, nerede bir hizmet olsa yine bu ‘çizgi’ onu dünyaya duyurmuş. Bugün bu kulvarda at koşturanlar, İttihad ve Yeni Asya’nın onlar için ‘paratoner’ vazifesi yaptığını hatırlamalıdırlar.

Merhum Mustafa Polat, 1941 yılında Erzurum’un İspir kazasında doğmuş ve 23 Ağustos’u 24 Ağustos’a bağlayan gece (1970) Zeytinburnu sahilinde geçirdiği bir trafik kazasında vefat etmiş. Gazetelerde yazdığı yazıların bir kısmı, vefatından sonra derlenmiş ve Hekimoğlu İsmail imzasıyla “Çığ” adıyla kitap olarak yayınlanmış. Gazetemizin arşivindeki eski Yeni Asya ciltleri arasında tarama yaparken merhum Mahir İz Hocanın Mustafa Polat’ın vefatıyla ilgili yazdığı bir yazı dikkatimizi çekti. Mahir İz Hocamız Mustafa Polat’ı anlattığı yazısında şöyle demiş: “Gençti, cevherdi, serâpa timsâl-i fazîletti. Akıllara hayret veren bir çalışma kudretine sahipti, inanmıştı. Hayır uğruna çalışan faaliyet dinamosu imanla müteharrikti. Gecesi gündüzü yoktu. Bilmem kaç saat uyurdu? Mişkat-ı felâhını aydınlatan Nur kandilini misbah-ı Kudret daha sabâvetinde tenvir etmişti. O parlak bir iman ve mefkûre yıldızı idi. Onun hayatı bir kitap teşkil edecek kıymet ve ehemmiyettedir.” (Yeni Asya, 24 Ağustos 1972)

Merhum Mahir İz (1895-1974) hocamızın yıllar önce dile getirdiği bu ihtiyaç, hâlâ tahakkuk etmeyi bekliyor... Bu vesile ile merhumları bir defa daha rahmetle yâd ediyoruz. Mekânları Cennet olsun İnşallah. Âmin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi