Hayırcı Kayu komünist mitinginde
0-6 yaş grubunun sevgilisi Kayu’ya (Caillou) benzerliği inkar edilemeyecek olan Hürriyet yazarı Kanat Atkaya, o uslu, o hanım evladı, o “her şeyden kararınca” yaşamından ve her daim aspirin ve c vitamini kokan evceğizinden ve sulak, yemyeşil arka bahçesinden bir günlüğüne uzaklaşıp, çook yabanıl mekanlara dalmış. Sakalı uzamış adamların, tütün saran kocakarıların dolaştığı, “Heey! Diego” nidasının cıvlayan bir simit wessonla karşılık bulduğu sert, kızıl, sıcak, kupkuru diyarlara gitmiş.
Kolay mı? Beşiktaş’tan kalkıp, deniz yoluyla Kadıköy’e, yani Anadolu’ya çıkmış ve üzerinde “Hayır! Solcu” yazan tişörtüyle TKP, ÖDP, EMEP ve Halkevleri’nin organize ettiği “12 Eylül Anayasası’na da AKP Anayasası’na da Hayır Mitingi”ne omuz vermiş.
Üstelik ta oralara tabi ki yalnız gitmemiş. Onun anlatımına bakılırsa, bir yanında Troçki, diğer yanında henüz “dönmemiş” Kautsky yürüyormuş. Ortada ise bu, Kayu.
Kapıldığı heyecana bakarsanız Kadıköy de, aslında Kadıköy değil; 1871 Paris’i, komün barikatları… Kayu’nun gözleri önünde “erkek haykırışlar”, dolup boşalan tüfekler, sloganlar, tehditler, barut ve kan…
“Eski Tüfek” diye tabir ettiği 68 kuşağından biri ve “78 kuşağından” bir başka “ağabey”. Kayu’nun elinden tutup onu mitinge götüren bu tiplerin istisnasız tamamının o dönemlerde TİP’in binası önünde arkadaş beklemeye bile yüreklerinin olmadığını İsmet Özel defaatle yazmış ve söylemişti de o taifeden bir tanesi bile çıkıp “Ben o genelleme içinde değildim” diyememişti. Neyse, Kayu’nun hevesi kursağında kalmasın, o yanındakileri Troçki ve henüz dönmemiş Kautsky sanmaya devam etsin.
***
TKP, ÖDP, EMEP, Halkevleri’ne mensup çocukların bir rock konseri tadında geçtiği anlaşılan mitingdeki coşkularını ve mitinge giderken vapurda yaşlılara yönelik saygı gösterileri ve yaptıkları tatlı zıpırlıkları anlatan Kanat Atkaya, hafta sonlarını AVM’lerde geçiren ailelere mensup o çocuklarla kurduğu dekoratif bir ilişki içerisinde aslında çoktan bayatlamış bir seçkinci/tekelci ve kulüp mülkiyetçi küçük-burjuva ütopyasını keşfediyor.
Kanat’ın bu kişisel keşfi, 1968’lerden bu yana Batı’da tepe tepe kullanıldı. Bize gelişi bunca zaman sonra oldu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Batı Avrupa’da şarkı söyleyen bir İrlandalı’yı bulup ona tapınmak, Politzer’in “başlangıç ilkelerini” hıfzetme sonrasındaki “hamdım, piştim, oldum” duyumsamasına eş değerdir.
Bunun bizdeki en son örneğini Ayşe Arman’ın İrlandalı şarkıcı Bono’yu anlatırken gark olduğu kendinden geçmişlik duygusu içinde onu “en büyük muhalif ve devrimci” ilan etmesi sırasında görmüştük.
Kanat Atkaya’da ise aynı coşkun duygu üstüne giydiği “Hayır! Solcu” tişörtüyle Kadıköy Meydanı’nda ayakları yerden kesilirken görüldü. İşte her şey bu kadar kolay, basit ve tüketilebilir.
Zavallı Marks! Öldüğünde vücudunun kılıç ve şarapnel yaralarıyla kaplı olduğunu bize gururla haber veren kızı bilseydi ki İrlandalı şarkıcılar bile aynı sosyalist (!) coşkuyu kitleler üzerinde tesis edebiliyorlar ve bilseydi ki Ayşe Arman, Kanat Atkaya gibiler bile Kadıköy Meydanı’nda yahut bir konser salonunda hep birlikte “Hayır! Solcu” yazan tişörtler giyip semaha duruyorlar; kılıç ve şarapnel yaralarının beyhudeliğini o vakit anlayacaktı.
“TÜRKÇESİ KIT” NOTU:
Kayumuz belki de mektepte henüz “gerekçe” veya “yöntem” kelimelerini öğrenmediği için onun yerine “amaç” kelimesini, arkasından gelen anlamdaşına rağmen bol keseden kullanıvermiş: “Amaçlarımız farklı, hedefimiz ortak” diyor. Ayrıca yazının daha girişindeki “birimiz” kelimesini “ben, sen o” yerine geçecek biçimde üçlemesi gerekirken, kendisine geçince birinci tekil şahısa dönmesi, nedense Hakkı Devrim’in gözünden de kaçmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.