Medya dünyasında “organize” bir yapı vardı.
Bunlar bir kişiyi, bir kurumu, bir mecrayı hedef aldı mı tozunu attırıyorlardı.
Güçlerinin temel kaynağı “organize” olmalarıydı.
Önce hedef seçilen kişiye ilk kurşun Karanlık Oda’dan atılıyordu.
Daha sonra gazete köşelerinde top çevirmeye başlıyorlardı.
Her biri farklı gazetede olan “Karanlık Oda’nın adamları”, peş peşe hedef kişiye farklı açılardan bindirmeler yapıyor, konuyu günlerce gündemde tutuyorlardı.
İnternet medyası destekleri de tamdı.
Bu karanlık çeteyle kimse kolay kolay çatışmaya giremiyor, hemen herkes bulaşmamak için sessizliğe bürünüyordu.
Yazılardaki üslup, analiz mantığının birbirine çok benzemesi, saldırıdaki organizasyon biçimi hep aynı Karanlık Oda’yı işaret ediyordu.
Karanlık Oda’nın “Karanlık Efendi”sinin bu yazılarda emeği olduğu, hatta bizzat yazdığı konuşuluyordu.
Kendisi ömrünü bu operasyonlara adamış bir ideologdu.
Artık yaşını başını almış, üretkenliğini kaybetmiş Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’ten bayrağı devralmıştı.
Günler boyu evinden çıkmaz, Karanlık Odası’nda operasyonları çok iyi hakim olduğu bilgisayar dünyasından yönetirdi.
Ama oyunu bozuldu.
Şimdi güdümünde olduğu güçlerle bağlantısı deşifre edildi ve hesap vermek üzere içeride.
O içeriye girince bambaşka bir şey oldu.
Bir anda köşeler boşaldı.
Top çevirdiği elemanların köşeleri aniden inanılmaz boyutta sığlaştı.
Hem düşünce sistematiği, hem içerik, hem de ifade gücü açısından...
Meğer hepsi birer görüntü imiş.
Belli köşelere yerleştirilmiş haber elemanlarıymış hepsi.
Demem o ki;
O kadar güçlülerdi ki; patronları, yayın yönetmenlerini bile sindirmişlerdi.
Mesela Oray Eğin...
Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya hakkında söylediği ağza alınmaz hakaretler, başka bir Ergenekon dinlemesine takılmış ve iddianameye bile girmişti.
Ama organize yapının kendisine topyekün saldırmasından çekinen Küçükkaya, bu hakaretleri sindirmek durumunda kaldı.
Oray Eğin köşesinde gümbür gümbür yazmaya devam etti.
Lakin, şimdi o köşe gümbür gümbür değil...
Bomboş tepki yazılarından ibaret artık...
Tıpkı ekipteki diğerlerinin yazıları gibi...
Meğer hepsi kağıttan kaplanmış...
Haber kaynakları, kalem efendileri, emir vericileri, önderleri gitti...
Hepsi bitti, tükendi...
Buhar oldular, buhar...