Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hey gidi yelesiz aslan

Hey gidi yelesiz aslan

Sözünü özüne, özünü sözüne mıhlayan adam,

Çekilme vakti gelenler gidiyor bu dünyadan,

Sessiz çoğunluğun sesi olan ey büyük insan,

Emin ol! Yıllarca fatihalar okunacak ardından.

Abdurrahim Ağabeye Allah rahmet eylesin. Ruhu için El Fatiha...

Haddim olmayarak ve onun kadar güzel ve anlamlı yazamayarak yine de hatırasına binaen, söze onun gibi başlayıp bir gerdanlık yapmak istedim.

Zaman zaman yine sözleri böyle alt alta sıralar ve ardından da yazının içinde kendisinden özür dileyip;

“Ağabey haddi aştık biliyorum, ama ne yapayım, laf yerine geldi, gedik boştu, ben de karınca kaderince doldurmak isedim” derdim.

Bana karşı her zamanki hitap tarzı şöyleydi ve benim de çok hoşuma giderdi:

“Hüseyinim” derdi, “Söz bana tapulu değil, iyi olan sözü herkes duyursun, okutsun, öğretsin, yeryüzü iyiliklerle dolsun.”

İyilerin dostu, mazlumların omzuydu. Onların sırtına yüklenen her yük, Abdurrahim Karakoç’un sırtına yüklenmiş olurdu.

Sözüyle çile çekeni çok gördüm, ama hem sözü, hem sesi hem de yüreğiyle çile çekene çok az rastgeldim.

Belki bir elin parmakları kadar olan bu insanlardan birisi de Abdurrahim Karakoç’tu.

¥

Mesela; “Kayıtsız, şartsız, nazsız, beklentisiz şekilde Allah’a direkt teslim olan kaç kişi var?” diye sorulsa, ilk aklıma gelen isim Abdurrahim Karakoç’tur.

Kimler ne kadar tanır bilemem amma, benim bildiğim ve sevdiğim Abdurrahim Karakoç’ta inanma ve iman etme şekli, çok az Müslüman’da görülebilecek bir şeydi.

Kendi hayatını anlatırken derdi ki;

“Ben de avareydim, boşluğumu şiirlerle doldurmaya çalışırdım.”

Esas şair, sözünü bilen ve yerli yerince oturtan şair, olgun ve mütevazı olur. Abdurrahim Karakoç, hakiki şairdi ve sözünün eri olmak ona mütevazılığının bir nişanıydı.

Kendisine şiir söyletenleri, yazdıranları şöyle sıralardı:

“Sağ olsunlar; iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, bilimsel cüppeliler, entelektüeI züppeler, milli soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makinaları, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, pezevenkler, üçkâğıtçıIar vs. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum.” Ve ardından şu ilaveyi yapardı:

“Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular.”

Ömrünü ilmek ilmek çileyle ören ve çağının çilesiyle uğurlanan yelesiz aslanın sözleriyle yazıyı tamamlayalım:

Savurdum, eledim, seçtim zamanı,

Yaprak yaprak, tel tel açtım zamanı,

Haftada üç asır geçtim zamanı,

Nereye gittimse zamansız vardım...

¥

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim,

Yazık, kulaklara sığmadı sesim,

Yaşadığım şimdi beşinci mevsim,

Çağın çilesini sırtıma sardım...





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi