Olimpiyatın onu, Gurbetin sonu olabilir mi
Geçenlerde de yazdım; Bu ülkede ne kadar güzel iş yapılmışsa, altında mutlaka Müslümanların imzası vardır.
Hâlâ aynı kanaatteyim...
Bu ülkede, kim ki yaraya neşter olmak ister, kim ki sorunun değil, çözümün bir parçası olmak ister, gidin, sorun, öğrenin; mutlaka Müslümandır!..
Kim ki lâfla peynir gemisi yürütmeye çalışıyorsa da; Solcudur, Sosyal Demokrattır, Marksisttir, Maoisttir, Leninisttir, Ateisttir.
Dikkat ederseniz;
Kendilerini Solcu... Sosyalist... Komünist... Marksist... vs. olarak konumlandıran insanların çoğu, enternasyonal olduklarını iddia ederler ama, aslında koyu birer ulasalcıdır!..
Hayâlleri bile sınırlarla sınırlıdır...
Müslümanlar ise;
Hz. Mevlânanın dediği gibi; bir pergele benzerler.. Ayaklarının birini sabit bir noktaya koyarlar, diğer ayaklarıyla dünyayı dolaşırlar!.. Yani, asıl enternasyonal düşünenler, Müslümanlardır.
MUHTEŞEM FİNAL
Bunu, önceki gün, bir defa daha kanıtladılar. Evet, Türkçe Olimpiyatı ile...
Biliyorsunuz;
Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneğince düzenlenen 10. Türkçe Olimpiyatları; önceki gece Türk Telekom Arenada görkemli bir finalle sona ererken, Başbakan Tayyip Erdoğana 10. Yıl Özel Ödülü verildi.
Başbakan Erdoğanın katılımıyla gerçekleşen kapanış töreninde, 52 bin kişilik Türk Telekom Arena Stadı tamamen doldu... Stada giremeyenler, stat dışına kurulan barkovizyondan coşkuya ortak oldu.
Erdoğana ödülü; TÜRKÇEDER Başkanı Ali Ursavaş ve Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Tertip Komitesi Başkanı Mehmet Sağlam tarafından sunuldu.
Ali Ursavaş, ödülü verdiği sırada yaptığı konuşmada, 5 kıtadan 135 ülkede Türkçe öğrenen 300 bin öğrencinin 1500 temsilcisinin Türkçe Olimpiyatları sebebiyle Türkiyede bulunduğunu ifade ederek, Başbakan Erdoğanın, 1500 öğrenci ve 500 öğretmeni, olimpiyatların kapanış gecesine katılarak onurlandırdığını söyledi...
Uzun lâfın kısası;
Organizasyonda; 5 kıtadan gelen öğrenciler, seslendirdikleri türküler, şarkılar, şiirler ve dans gösterileriyle izleyicilere coşkulu anlar yaşattı...
Lâf arasında; teknik düzenleme de harikaydı... Açıkçası, muhteşem bir organizasyondu...
Açılış ne kadar görkemli idiyse, kapanış da o kadar ve hatta daha da görkemliydi.
Hadi, söyleyin bana;
Kendilerini Solcu... Sosyalist... Enternasyonalist olarak tanımlayanlar böyle bir muhteşem organizasyon gerçekleştirebilmişler midir?..
Müslümanların organizasyonları ne kadar coşkulu ise, solcuların organizasyonları hep kavgalı oluyor!..
Meselâ CHP kongreleri!..
Hep kavga, hep yumruk!..
Var mı, aksini iddia eden?..
ERDOĞANDAN GÜLENE ÇAĞRI
İşin doğrusu;
10. Türkçe Olimpiyatlarının finali ne kadar muhteşem olduysa, Başbakan Tayyip Erdoğanın final cümlesi de o kadar muhteşemdi.
Erdoğanın final cümlesi, kelimenin tam anlamıyla Arenayı salladı...
Fethullah Hocaefendiye seslenen Başbakan Erdoğan; özetle dedi ki;
Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz.
Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz.
Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz.
Erdoğan bu sözleri sarfedince, Arena Stadını dolduran onbinlerce insan ayağa fırladı ve Erdoğanın bu sözlerini, dakikalarca ayakta alkışladı.
Bu alkış tufanını gören Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum.
13 YILDIR GURBETTE
Erdoğanın; Fethullah Hocaefendiye bu çağrısını ve onbinlerin alkış desteğini görünce; Türkçe Olimpiyatlarının onuncusunun yapılıyor olmasından hareketle, kendi kendime dedim ki;
Olimpiyatın onu
Gurbetin sonu
Olabilir mi acaba?..
Tam 13 yıldır, yani 1999 yılının Mart ayından bu yana ABDnin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen Hocaefendi, acaba Başbakanın davetine nasıl bir cevap verir?..
Hay hay, dönüyorum mu der, yoksa yine zemin ve zaman müsait değil mi der?..
Malûm, benzeri davetler, başkaları tarafından daha önce de yapılmış ve Fethullah Hocaefendi her seferinde demişti ki;
Gurbetlik hasretini, kavuşma dindirir... Ama ne yapayım ki kaderin gönüllü mahkûmuyum. İşi hissiyata dökmeyin. En hisli olan benim. Ben uçaktan iner inmez Türkiyeyi karıştırmak isteyenler bir provokasyon düğmesine basacaklar. Böyle bir şeye izin veremem... Dönersem de Humeyni gibi değil, kendim gibi dönerim.
Peki, daha önce bunları diyen Hocaefendi, şimdi ne diyecek?..
Dönerim mi diyecek,
Gelmem mi diyecek?..
HÜKÜMETE GÜVENMİYOR MU?
Hocaefendinin vereceği karar şu açıdan çok önemli... Eğer, dönüyorum derse, bu demektir ki; Türkiyenin normalleştiğini Hocaefendi de kabul ediyor!..
Yoook, eğer gelmem derse Türkiyenin normalleştiğini o da kabul etmiyor demektir ki, bu, pek alâ Hükümete güvensizlik olarak yorumlanabilir!..
Oysa, Erdoğan; böyle bir davet yapmakla, hemen herkese çok başlıklı mesajlar vermiştir.
Hocaefendiye demiştir ki;
Biz, sizin gittiğiniz 1999 Türkiyesinin şartlarını düzelttik... Demokraside, özgürlüklerde, insan hak ve hürriyetlerinde düzenlemeler yapıp ilerlemeler sağladık... Askeri vesayeti kaldırdık... Yargıdaki TSE yapılanmasına son verdik... Artık gelmenizde bir sakınca yok!
Hocaefendi, bu çağrıya rağmen dönmeyi reddeder ve bizlere dediği gibi; Türkiye, benim gelişimi kaldıramaz demeye devam ederse; hem Hükümete duyulan güven duygusunun aşınmasına yol açabilir, hem de naz yapıyor iddialarının yaygınlaşmasına!..
BİTSİN BU HASRET
Ben, önceki gece Arena Stadında şunu gördüm: İnsanlar, Fethullah Hocaefendinin dönmesini gerçekten ve yürekten istiyor...
Erdoğanı çılgınca alkışlamalarının altında da, bu sevgiyi dillendirmesi yatıyor.
Fethullah Hocaefendi, bu davetten sonra artık gelmeli ve ne söyleyecekse, ne gibi bir mesaj verecekse, Türkiyede söylemeli, mesajını doğrudan vermelidir!.. Zira, hangi ifade ne kadar net olursa olsun, araya aracılar ve ikinci ağızlar girince yanlış yorumlara yol açabiliyor!..
Evet, Hocaefendi Türkiyeye gelmeli ve mesajlarını kendi ağzından vermelidir!..
Bu kararı verecek olan, elbette Hocaefendinin kendisi olacaktır.
Biz, sadece merakla soruyoruz;
Olimpiyatın onu
Hasretliğin sonu olur mu?..
Niye olmasın?..