Say’ılı piyanist!
Bu sefer hayatının “performans”ını gerçekleştirdi!
Bin yıl piyano tıngırdatsa, hatta amuda kalkarak tuşları burnuyla kullansa, zerrece hükmü olmazdı. Müzik ansiklopedilerinde adı geçer, kısa bir iki cümle en fazla…
Şimdi çok meşhur!
Zemzem kuyusuna bevleden ismi lazımgelmeyen zat gibi! Hem de Mekkke’ye kadar zahmet çekmeden bunu başardı!
Bana kalırsa, bu ceza onun için reklamların en büyüğü. Bin radyo televizyon reklamı, bir o kadar gazete dergi reklamı hazırlatsa, dakikalarca, sayfalarca yayınlatsa, bu tesiri uyandıramazdı.
Değmezdi bu çalgıcıya ceza vermeye! Her hezeyan cezalandırılsa, mahkemeler meşguliyetten başını alamaz. Bu da öyle bir şey.
Hemi de ne yapmış?
Kendi pisliğini Ömer Hayyam’a yamamış!
Güya Ömer Hayyam söylüyor! Hayyam kim, sen kimsin! Daha onu okuyup anlayacak kültürel donanımın yok.
Evet, Hayyam rindmeşrep bir şair. Fakat bu şiirden anlamaz adam, rindliği bilmez pespaye, kendi kusuntusunu Ömer Hayyam diye yutturuyor.
Evet bu ceza, onu ziyadesiyle meşhur edecek, kaymağını katmerleyecek. Başta Türkiye olmak üzere birtakım kalemler, yalan yanlış tefsirlerle o ismi büyütecekler. Hatta sadece onun değil, Ömer Hayyam’ın da cezalandırıldığını yazacaklar. Nitekim yazmaya başladılar bile: Cumhuriyet’e göre yargı Ömer Hayyam’a da ceza vermiş!
Bunlar basın etikçisi-tetikçisi, bunlarda ahlâk aranmaz!
Oysa bu ülkede bütün yeteneksizler, hakaret etmek için ya Neyzen Tevfik’e ya Hayyam’a sığınırlar. Kendi kusmuklarını onlara yamarlar.
Saçmalığı savunmak için kalemine davranan davranana! Bir zamanların cemaatten geçinen general yayın yönetmeni, yeteneksizliğini örtmek için dün bu mevzuyu seçmiş. Bakın şu yeteneksizin herzesine:
“Allah karışmıyor mahkemelere ne oluyor”.
Bu sabırsız Eyüp’ün soyadı “çan” olmalı! Doğan’ın “radikal” gazetesine genel yayın yönetmeni olduğunda sattığı tafraları unutmuş olamazsınız.
Dünyanın en müthiş gazetesini o yayınlayacak. Basında çığır açacak! Bugüne kadar görülmemiş bir yetenek! Sahadan yayın! Bir havalar, bir cıvalar. Ta o zaman yazmıştık. “Bu tatavalara karnımız tok!” diye.
Şimdi bu yeteneksize patronu ne kadar vade biçti diye merak ediyoruz.
Bir gün en radikal şekilde kapanacak gazete, veda yazısını çan çan yazacak tabiatıyla:
“Bize Allah bile karışmıyor, patrona ne oluyor?”
Bu seviyesizlikler nerede ve nasıl biter?
Bir tahminde bulunayım: Büsküvi kıralı, boş bir porte satın aldığında!
(Cumhuriyet okurlarına not: Tahmin ediyorum, “portre” ile karıştırdınız. “Porte” nota yazmaya mahsus paralel çizgi sistemidir. Onun basılmışına da öyle denir. Kısaca, nota çerçevesi)
Şüphesiz bu Say’ılı piyanistin en büyük bestesi olacak!
Tıpkı yetenek yoksunu ressamın boş çerçevesi gibi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.