El Ahram okur musunuz?

El Ahram okur musunuz?

El Ahram, Mısır’da yayınlanan... Günde bir buçuk milyon tirajı olduğu söylenen. Arap dünyasının en büyük ve etkili gazetelerinden biri. Okur musunuz diye sordum ama. Baştan söyleyeyim, ben de okumam.


Ama gençliğimde adını daha fazla duyar, etkisini daha fazla hissederdim... Çünkü bir dönem Orta-Doğu’nun en karizmatik ve tartışılmaz lideri olarak kabul edilen Mısır lideri Nasır’ın en yakınındaki isim olan Muhammed Hasaneyn Heykel, uzun yıllar yarıresmi El Ahram gazetesinin genel yayın müdürlüğünü de yaptı.

Heykel’in yazdığı her kelime, söylediği her söz Nasır’a atfedildiğinden, daha sıkı izlenir, daha çok tartışılırdı...

* * *

Geçen gün...

Türkiye’deki medyayı ‘benim gözüm ve kulağım’ olarak takip eden ‘İnterpress’den gelen günlük zarfların birinden bir kupür çıktı...

Baktım, haftalık ‘Dünya Gündemi’ adlı derginin 17 Ağustos tarihli nüshasından kesilmiş...

23 Temmuz’da El Ahram Gazetesi’nde İbrahim El Beyyumi Ganim imzası ve ‘Türkiye’de İkinci Cumhuriyet Hakkında’ başlığıyla yayınlanmış bir yazı...

* * *

Yazıyı sizle paylaşmaya karar verdim.

Neden mi?

Nedenini de söyleyeceğim ama önce yazıyı beraberce okuyalım:

‘Türkiye’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, yaşanan demokrasiye geçiş sürecinde ikinci cumhuriyet döneminin başlamasına yaklaşıldığı yönündeki umutlar tazelendi.

Türkiye’nin yaklaşık 10 yıldır başlattığı bu süreçte, iktidar partisi AKP’nin Ekim 2007’de yaptığı anayasal değişikliklerle, ikinci cumhuriyet taraftarlarının beklentileri de arttı.

İkinci cumhuriyetten beklenen en üst sıradaki ilke tam demokrasidir.’

* * *

‘Türkiye durumunda bunun pratik anlamı, ikinci cumhuriyetin teorisyeni Prof. Mehmet Altan’ın deyişine göre İttihat Terakki zihniyetinden kurtulmaktır. Yani, reformcu bir demokrasi vizyonunu benimsemektir.

Yine bunun anlamı birinci cumhuriyetin laiklik anlayışının kamu ve kişi özgürlüklerine koyduğu kısıtlamaları kaldırmak, ordu ve Genelkurmay Başkanlığının geniş yetkilerini sınırlandırmak, yargı denetimi ile Parlamento sorgulanması altına alınmasını sağlamak ve Anayasa Mahkemesi ile Parlamentonun yetkileri arasında mümkün olduğu kadar denge kurmaktır.

İkinci cumhuriyet özet olarak, tüm otoritelerin yegane kaynağı sayılan millete hákimiyetin geri verilmesi demektir.’

* * *

‘Durumun bu yönde gelişeceği beklenirken, Anayasa Mahkemesinin son anayasa değişikliğini iptal etmesinden bu yana peş peşe gelen olaylar karşısında, bazıları ikinci cumhuriyet umudunun giderek azalmaya yüz tuttuğu kanısını taşımaya başladı.

Oysa iptal edilen anayasa değişikliği, vatandaşlar arasında, devletin bütün kurum ve kuruluşlarında işlerin ve hizmetlerin görülmesinde eşitliğin sağlanmasını ve kıyafet nedeniyle ayrımcılığın kaldırılmasını amaçlıyordu.

İkinci cumhuriyet konusunda artık kötümserliğe kapılan kesim, Anayasa Mahkemesi’nin, TC Anayasası’nda yer alan laikliğe karşı odak durumuna gelme iddiasıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının iktidar partisinin kapatılması için açtığı davaya ilişkin gelecek ağustos ayında vermesi beklenen karar gününün yaklaşmasıyla ümitlerinin yok olmaya yüz tuttuğunu vurguluyor.’

* * *

‘Buna rağmen, birinci cumhuriyetçilerle ikinci cumhuriyetçiler arasında cereyan eden kavgadan ötürü iyimser olan bir kesim de var.

Bu kavgayı kaçınılmaz olarak gören söz konusu kesim, olumsuzluktan çok olumlu yanları olan bu kavganın özünün, birinci cumhuriyetin eski bekçilerinin temsil ettiği pasif laik güçlerle, yeni kuşak politikacıların oluşturduğu ve laiklik konusunda yapıcı bir anlayış benimseyen demokratik güçler arasında kendini kanıtlama mücadelesi olmakta yattığını savunuyor.

Bu yeni kuşağın yansıması olan AKP böylece, Türk halkının çoğunluğunun, 80 yılı aşkın bir süredir kalkınma ve Batı standartlarının yakalanması hususunda sözlerini yerine getirmeyen eski bekçi Kemalist elitin dayattığı vesayetten kurtulmak isteyen beklentilerini dile getiriyor.

Demek ki, kavga bir yanda yapıcı bir laiklik anlayışına sahip demokratik güçlerle pasif bir laiklik anlayışına sarılan ve bir tek ben varım diye dayatan güçler arasında bir ölüm kalım mücadelesidir.

Bugün Türk siyaset sahnesinde tutuşan çatışmanın özü budur.’

* * *

Yazıyı neden sizinle paylaştığım konusuna gelince...

Eğer bir gün, bir Pazar günü karşınıza biri çıkar da, ‘El Ahram okur musunuz?’ diye sorarsa, en azından ‘evet, ara sıra okurum’ diyebilmeniz için.

‘El Ahram okur musunuz?’

Siz okumasanız da...

El Ahram, Türkiye’yi okumaya çalışıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi