Aydın Doğan’ın açıklaması baştan-aşağı yalan!
Bilirsiniz; “Biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus, adam sansınlar” diye bir söz vardır... Son günlerdeki gelişmelere bakılınca; özellikle Aydın Doğan’ın bu sözden bir “ibret dersi” çıkarması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü Aydın Doğan; ya “bilmeden” konuşuyor, ya kurmayları tarafından “yanlış yönlendiriliyor” ya da bile bile “yalan” söylüyor... Oysa; bilmediği bir konuda ahkâm kesmeye kalkışmasa, yani sussa, biz onu “adam” sanmaya devam ederiz... “Yalan” söyleyen bir insana “adam” denilir mi, denilmez mi; onun takdirini de sizlere bırakıyorum...
AYDIN DOĞAN NE DEMİŞTİ?
Efendim, olay şu:
Malûm, “Deniz Feneri Derneği” ile ilgili tartışmalardan dolayı, Başbakan Tayyip Erdoğan Hürriyet+Milliyet gazetelerinin sahibi Aydın Doğan’a yüklenmiş ve 6 Eylül 2008 günü Güngören İlçe Kongresi’nde, ona sormuştu: “Bu saldırının sebebi Hilton mu?”
Aydın Doğan, aynı gün yani 6 Eylül’de “yazılı bir açıklama” ile cevap vermişti Başbakan’a ve demişti ki;
“Peki, bu ifadeyi kim dile getiriyor? Anamuhalefet partisi başkanı. Hem de nerede? Televizyonlarda canlı yayında. Tekrarlayayım. İddia sahibi Alman yargısı. İddiayı Türkiye’de dile getiren, anamuhalefet partisi başkanı. Bunu yayınlayan NTV televizyonu. Söyler misiniz, ben bunun neresindeyim? Kendi gazetelerime bakıyorum, hepsi bunu Deniz Baykal’a atfen vermişler. Başbakan bize yükleniyor. Herhalde bu yolla susturmak istiyorlar.”
Evet, Aydın Bey aynen bunları söyledi... Kendi gazeteleri de bunu aynen yayınladı.
Lütfen, bu “yazılı açıklama”da geçen cümleleri, kelimeleri tek tek ve tekrar tekrar okuyun!..
Göreceksiniz ki;
Şu birkaç satırlık açıklamada “yalan” vardır, “Bozacıyı, şıracıya şahit gösterme” vardır!.. Hiçbiri yoksa, “Aydın Bey’in hafıza problemi” vardır!..
Hiçbirinin de hiçbiri yoksa;
“Aydın Bey kendi gazetelerini okumuyor” demektir!..
“Niye?” diyecek olursanız; gelin, Aydın Bey’in açıklamasını cümle cümle irdeleyelim!..
Ne diyor Aydın Bey;
“İddia sahibi Alman yargısı!”
Tamam mı?.. Tamam!..
“İddiayı Türkiye’de dile getiren, Anamuhalefet Partisi Başkanı!”
Doğru mu?.. Hayır, kesinlikle yalan!..
“Bunu yayınlayan NTV Televizyonu!..
Söyler misiniz, ben bunun neresindeyim?..
Kendi gazetelerime bakıyorum, hepsi bunu Deniz Baykal’a atfen vermişler... Ama, Başbakan bize yükleniyor!”
Cevaba geçmeden önce, bir “espri”ye yer vermek istiyorum.
Kendi aramızda veya bir toplantıda bir “haber”den söz edilirken, arkadaşlardan biri “haberden habersiz” olduğunu söylerse, ona takılırız;
“Sen Tan’da mı çalışıyorsun?..”
Çünkü o haber, Vakit’te yer almıştır!..
Ama, arkadaşımız o haberi okumamıştır!..
Bu örnekten yola çıkarak, şimdi Aydın Doğan’a sormak gerekir;
“Sen Tan’da mı çalışıyorsun?”
Ya da;
“Yoksa sen, Tan’ın patronu musun?”
Öyle ya;
“Deniz Baykal NTV’de söyledi, biz de ona atfen yazdık” diyor!..
Yalan!.. Hem de kuyruklu yalan!..
Çünkü efendim; Deniz Baykal, NTV ekranlarına 5 Eylül günü çıktı ve Murat Akgün, şu soruyu sordu Deniz Baykal’a:
“Deniz Feneri dâvâsı olarak bilinen konu var... Milliyet gazetesinde bir başlık var, Alman savcıya atfen, Türkiye’den sanıklar lehine girişimlerde bulunulduğu, Türk hükümetinin sanıkların tutukluluğuna mani olmaya çalıştığına dair savcının ağzından birtakım iddialar yer almış. Bu davayla ilgili görüşleriniz nelerdir?”
Lütfen dikkat!.. Soruyu soran Murat Akgün ne diyor;
“Milliyet gazetesinde bir başlık var, Alman savcıya atfen...”
Demek oluyor ki;
NTV, doğrudan işin içinde değil... Soruyu, “Milliyet’teki habere atfen” soruyor!..
Çünkü, o günkü, yani 5 Eylül 2008 tarihli Milliyet’in manşetinde şu başlık vardı:
“Deniz Feneri dâvâsında Alman savcıdan şok iddia: Hükümet baskı yaptı!”
MİLLİYET’İN ÖTEKİ HABERLERİ
Demek oluyor ki;
NTV Sunucusu Murat Akgün; “Milliyet’in haberi”ni kaynak almış ve Baykal’a bu haber doğrultusunda sormuş soruyu!..
“Baykal’ın söyledikleri” de, “Milliyet’te yazılanlar”ın aynısının tıpkısı!..
Evet; olayın cereyan şekli aynen böyle...
Dolayısıyla Aydın Doğan’ın söylediği hiçbir söz doğru değil!..
Özetleyecek olursak; Aydın Doğan, Deniz Feneri ile ilgili son iftiraları önce Baykal’ın NTV’de gündeme getirdiğini, kendilerinin sadece alıntı yaptıklarını söylemişti.
Baykal da, Doğan medyasından almadığını söyleyerek, Aydın Doğan’ın imdadına yetişmiş, ona arka çıkmıştı. Oysa gerçek böyle değildi.
Baykal NTV’de konuştuğu gün, Milliyet’in manşetinde o iftiralardan biri vardı.
Röportajı yapan Murat Akgün de Milliyet’ten alıntı yaparak sormuş, Deniz Baykal da Milliyet’i referans göstererek konuşmuştu.
Açın bakın 5 Eylül tarihli Milliyet’i... Orada görürsünüz... Deniz Baykal, Aydın Doğan’ın yalancısı, Aydın Doğan da Deniz Baykal’ın...
Yoksa “Sen beni koru, ben de seni korurum” anlaşması mı var aralarında?
Baykal, dün “Ergenekoncuların avukatıyım” diyordu, şimdi medya patronların avukatlığına soyunuyor.
Dahasını da söyleyeyim:
Olay, “5 Eylül”le de sınırlı değil... Çünkü Aydın Doğan’ın Milliyet’i; 4 Eylül’de “Beyaz Holding’e Alman bilirkişi şoku... Kurye trafiği rapora girdi” başlığını manşetten vermiş!.. 3 Eylül’de, “Deniz Feneri sanığından Akman ifadesi” başlığı var!.. 2 Eylül tarihli Milliyet’te ise, “Deniz Feneri’nde usûlsüzlük itirafı” şeklinde bir başlık yer almış!..
Hele söyleyin şimdi;
Milliyet’in “kampanya” halinde verdiği bu haberlere rağmen, Aydın Doğan, nasıl olur da; göz göre göre “Biz yazmadık, Deniz Baykal NTV’de söyledi!” şeklinde palavra sıkabilir?!?..
Bu adam, kendi gazetelerini de mi okumuyor yoksa?..
“Tan’ın patronu mu acaba?”
TAAA 23 MART’TA UYARMIŞTIK!
Bunu, böylece tesbit ettikten sonra, gelelim, “olayın bir başka boyutu”na...
Efendim, ne diyordu Aydın Doğan;
“Bu olayı kim ortaya çıkarmış?
Alman polisi ve makamları.
Kim yargılıyor? Alman yargısı.
Peki bizim gazetelerimiz, televizyonlarımız ne yapıyor? Mahkemenin safahatı hakkında bilgi veriyor.
Başbakan kime kızıyor? Bu haberleri veren gazetelere ve televizyonlara. Hatta onlara da değil, direkt beni hedef alıp bana kızıyor. Bunun bir mantığı var mı?”
O halde ben de sorayım:
Bu olayı “Eylül”de gündeme getirip, “tehdit ve şantaj aracı” olarak kullanmak için geçen “Mart” ayında Almanya’ya “maaşlı silahşör”lerini gönderen kimdi?..
Evet, evet; o “silahşör”ler Almanya’ya niye gönderildi, kim tarafından gönderildi?..
Efendim, olay şu:
Sanıyorum 20-21 Mart akşamında bizim Abdurrahman Dilipak aradı; “Haberin var mı?” dedi, “Kartel gazetelerinden Almanya’ya gruplar halinde gazeteci götürülüyormuş!.. Herhalde yine bir tezgâh peşindeler!”
Abdurrahman, daha başka ayrıntılar da anlatınca, 23 Mart 2008 günkü köşemde “üstü kapalı” olarak şunları yazdım:
“Birlik-beraberlik” görüntüsüne muhtaç olunan şu günlerde, “AK Parti’ye kapatma dâvâsı” açılması, sizce de garip değil mi?..
Ve yine, tam da bugünlerde;
“Ergenekoncu”ların harekete geçmesi, sizce “tesadüf”(!) müdür?..
Ya, “Almanya’da toplanan gazeteciler”e ne dersiniz?.. Beşerli-onarlı veya onarlı-yirmişerli gruplar halinde Almanya’ya “götürülen” kartel gazetecileri, “neyin hazırlığını” yapıyor acaba?..
Bu defaki “saldırı”nın hedefi kim?..
Kimin veya neyin “iz”ini sürüyorlar?..
Amaç, “Erdoğan’ın başına yeni bir çorap örmek mi?..”
Türk halkı; bir yandan “terörist” saldırılarla, bir yandan “journalist” saldırılarla, bir yandan “Şamanist” saldırılarla ve bir yandan da “hukuki kılıflı saldırılar”la mı terbiye edilmek isteniyor?..”
Evet, 23 Mart’ta bunları yazdım...
Demek oluyor ki; o günlerde “iz” sürenler, bugünlerde “saldırı”ya geçtiler!..
Tam da, yazdığım gibi!..
DİLİPAK’IN UYARILARI
Bana bu olayı anlatan Abdurrahman Dilipak da, 24 Mart’ta şöyle yazmıştı:
“Malum medianın tetikçileri, Avrupa’dan dönsünler bakalım, hangi dosyalarla dönecekler..
Köşe yazarları, haber sunucuları mevzilerine yerleştiler.
Ama hatırlatalım; patronunuz gazete ve televizyonunuzun yarıdan fazlasını yabancılara ve borsaya sattı... Siz harekete geçince, Borsa’da hisseleriniz düşer ve yabancı ortaklar bundan rahatsız olur.
Ansızın ipinizi çekerler..
Sonra patronunuz kendi derdine düşeceği için size bakan olmaz, size yazık olur.. Hem öyle yabancılarla çıkar birliği yaparak ulusalcılık olmaz arkadaşlar.
Bir de bu devlete zarar verirseniz, patronunuz günü kurtarabilir, ama siz de bu batırdığınız gemide batarsınız. Dünyanız da ahiretiniz de berbat olur.. Çetenin tetikçiliğine soyunarak, medyayı “topyekun bir savaş”ın aracı olarak kullanıp sizi savaş tarlalarına sürenlerin oyununa gelmeyin.. Daha önce defalarca kullanılmış olabilirsiniz, suçunuzu daha da büyütmeyin..
Bakın deşifre oldunuz. Başarı şansınız yok..”
Hele söyleyin;
Abdurrahman’ın yazdıkları da bir bir çıkmadı mı?.. “İllâ da Hilton” diyen Aydın Doğan; Borsa’da, “bir günde bir Hilton” kaybetmedi mi?..
Ve ayrıca;
Avrupa’dan dönüp “saldırı”ya geçen gazeteler ve televizyonlar “deşifre” olmadı mı?..
Göreceksiniz;
Yakında, bu işin bir “kartel tezgâhı” olduğu da çıkacak gün yüzüne ve o zaman hepten rezil olacaklar!..
“Mum”ları hepten sönecek!..
Zaten öyle değil midir;
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!”
BAYKAL’IN “TARLA”(!)SINI YAZIN!
Son olarak derim ki;
Aydın Doğan, ya “gazetelerini okusun” ya da herkesi cahil ve sersem zannedip, gözümüzün içine baka baka “yalan” söylemesin!..
Aydın Bey; illâ “bağımsız ve objektif” gazetecilik yapacaksa, tavsiye ederim kendisine;
“Deniz Baykal’ın eşinin, 2 yıldır niye mal beyanı vermediğini” sorsun!..
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, eğer aranızda “bozacı-şıracı ilişkisi” yoksa, aynı Deniz Baykal’ın Antalya’da “imar tadilatı” görerek “trilyonlarca rant” sağlanan “tarla”(!)sını yazın!..
Ama, yazamazsınız... Çünkü siz; “Benim hırsızım iyidir” mantığıyla hareket edersiniz!..
Söyleyin, yalan mı?..
Baykal’ın amigoları!
“Objektif” ve “tarafsız” gazetecilik maskesi altında, resmen ve alenen “CHP amigoluğu” yapan Aydın Doğan gazeteleri, aşağıdaki yazıda da sorduğum gibi; Baykal’a “trilyonluk rant” sağlayan “tarla”ya nasıl “imar tadilatı” yapıldığını hiç sormuyor, soramıyor, sormaya maçaları sıkmıyor!..
Tabii, Baykal’a trilyonluk rant sağlayan “imar uygulaması”nın altında kimlerin “imza”sının bulunduğunu da sormuyorlar!..
Almanya’ya gidip, Deniz Feneri’ne dair “uyduruk” bilgiler elde etmek yerine, Antalya’ya gidip “Baykal’ın izi”ni sürselerdi, görürlerdi ki; “tarla”(!)yı trilyonluk ranta çeviren imza; Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen’e aittir... Süleyman Evcilmen de, “Baykal’ın akrabası”dır, iyi mi?..
Ama kartel, bunları yazamaz!..
Çünkü, Baykal “Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatlığı”ndan sonra “Aydın Bey’in avukatlığı”na soyunmuştur!..
Tabiî, Aydın Bey’in gazeteleri de “Baykal amigoluğu”na!..