Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dürüst olmak ve kalmak genetik yapıyla ilgilidir

Dürüst olmak ve kalmak genetik yapıyla ilgilidir

Bir fakirin başını okşamamış, bir muhtacın evinin kapısını çalmamış, bastonu düşen bir ihtiyarın bastonunu alıp eline vermemiş, yaşlı insanları, “tüketen varlıklar” olarak görüp, horlamış kişi ve kişilerin, Almanya Deniz Feneri üzerinden, Türkiye Deniz Feneri’ne saldırıları devam ediyor.

Sol kesimde bulunup da muhafazakar kesimin bir kısmı tarafından “zararsız” olarak kabul edilen isimlerden biri de ZÜLFÜ LİVANELİ adlı yurttaşımızdır. Yumuşak huylu gibi gözükür ama tekmelerinin sert olabileceğini tahmin etmek zor değildir. Kimyasında CHP’lilik olan hiç kimseden ama hiç kimseden, bu memlekete ve millete fayda gelmeyecek, gelmez de.

Bu sebeple; bir kısım muhafazakar kesimin ilgili şahsa inanmasına hep şaşırmışımdır. Önceki gün yazdığı bir köşe yazısını göndermişler. Yazısında Deniz Feneri’ne ve bağışçılarına öyle kibar ve inceden hakaretler ediyordu ki, “Yumuşak huylu atın tekmesi yeğin olur” sözüne cuk diye oturuyordu.
Her zaman söylerim, değişmez bu adamlar, değişmeleri de mümkün değildir. Allah bir değil, milyonlarca defa mucize gösterse, yine de “büyü ve hile” diye reddedecek kadar inkarcılıklarını sürdürürler. Dilleri fitne ve fesattan başka bir şey zikretmeye müsait değildir.

Yazıyı gönderen arkadaşım not düşmüş. Diyor ki; “Z.L’nin yazısının sonunda sizin daha önce defalarca yazdığınız CHP’li vekil ve ihtiyar kadının hikayesi var.” Doğru, o hikayeyi ben de Devlet eski Bakanlarından Hasan Aksay’dan dinlemiştim. O zamanlar bir kısım CHP’liler çıkıp; “Yok böyle bir şey” demişlerdi de vekilin adını ve hadisenin yaşandığı yeri söyleyince susmuşlardı.
Z.L adlı yazar da aynı hikayeyi “arkadaşının yaşadığını” yazmış. Olabilir, arkadaşı olabilir ama arkadaşı olabilmesi için Z.L’nin biraz daha yaşlı olması gerekir. Hatta tanıştıklarını bile sanmıyorum, eğer tanışıyorlar ve kim olduğunu söylerse sevinirim.

Şimdi diyeceksiniz ki, hikaye neydi? Kısaca anlatayım. 77 seçimleridir, siyasi partiler yurt gezilerindedir. Diğer partililer olduğu gibi, CHP’liler de Karadeniz civarındadır. Bir köyden diğer köye geçerken, dereden su taşıyan ihtiyar bir kadına rastlarlar. CHP’den olan ilgili şahıs, ihtiyarın suyunu taşır ve son noktaya gelince elindeki bakraçları bırakarak, kendisinin CHP’li olduğunu ve oy vermesi gerektiğini söyler.
Bunu duyan ihtiyar kadın; “Sen CHP’li vekilsin öyle mi” diyerek hayret ettikten sonra şöyle der: “Be oğlum bana niye eziyet ettin, ben bu suyla abdest alıp, yemek yapacaktım. Şimdi bunların hiçbirisini yapamam, bu suyu dökeceğim ve yeniden su getireceğim. CHP’lilerin taşıdığı suyla hayır işleri yapılır mı? Keşke taşımasaydın ya da baştan kim olduğunu söyleseydin.”

Bunların dünyadan haberi yoktur. Şimdi Deniz Baykal’a, “Milletvekillerinizin adlarını ve nereden milletvekili olduklarını söyleyiniz” deseniz, eminim pek çoğunu tanımayacaktır. İnanmazsanız işte size bir örnek ama Deniz Baykal ile ilgili değil, onunla ilgili çok ilginç başka bir hikaye yazacağım.
Önceki gün “habervaktim.com” sitesinde okudum. Türkiye ve dünya gerçeklerini öğrenmek için bu siteyi mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Habervaktim.com’da şöyle bir haber vardı; “CHP’li Öztürk, Cemil Çiçek’i hâlâ Adalet Bakanı zannediyor.”
“CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, bir yılı aşkındır Adalet Bakanlığı'ndan ayrılmış olan Cemil Çiçek'i hâlâ aynı görevde sanıyor. Deniz Feneri ile ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazılı soru önergesi veren CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, cehaletiyle herkesi kendine güldürdü.
Ali Rıza Öztürk'ün kısacık önergede sergilediği cehalet, kendisini şu soruda gösterdi. Öztürk, 2007 Ağustosu'nda yeni kurulan hükümette Adalet Bakanlığı'ndan alınarak Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevine gelen Cemil Çiçek'in hâlâ Adalet Bakanı olduğunu zannederek; ‘Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Alman Büyükelçi ile yaptığı görüşme’den bahsetti.”
Ben ne yapayım a dostlar, bu adamlar dünyayı ve Türkiye’yi bu kadar tanıyorlar işte. Bir siyasetçi hiç olmazsa bakanların adlarını ve soyadlarını bilir, bu kadar da aciz olunmaz ki. TBMM’ye “Yurttaşlık Bilgisi” dersi mi konulmalı yoksa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi