PKK ve Apo... Bahçeli, niye bu kadar agresif?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, her zaman “gergin”, her zaman “öfkeli” ve her zaman “agresif” bir görüntü verse de, dünkü MHP Grubu’nda “fevkalâdenin de fevkinde” gergin, öfkeli ve agresif görünüyordu... “Hükümete vurma” konusunda öyle istekli, öyle arzulu ve öyle hırslı idi ki, düşünmeden edemedim... Devlet Bahçeli, “Hükümet Ortağı” olduğu Bülent Ecevit veya Mesut Yılmaz’a karşı, acaba niye bu kadar “sert muhalefet” yürütmedi?.. Bırakın “sert muhalefet” yürütmeyi; bugün Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı “arslanlar gibi kükreyen” sayın Bahçeli, o günlerde Başbakan Bülent Ecevit’e karşı “süt dökmüş kedi” kadar sessiz ve “son derece saygılı”ydı... O kadar saygılıydı ki, “önünde ceketinin düğmelerini ilikleyecek” ve hatta “Ecevit’in yanında sigara içmeyecek” kadar!.. Bu saygıyı, o günlerde; “Ecevit, bu ülkenin başbakanı... Ona elbette saygı göstereceğim” şeklinde izah ediyordu... Peki, Tayyip Erdoğan; Türkiye’nin değil de “Patagonya’nın Başbakanı” mıdır ki, Devlet Bey, “sesinin en gür hali”yle bağırıyor?..
Demek oluyor ki, Ecevit’e gösterdiği saygının “makam”la ilgisi yokmuş... O saygı, “Ecevit’in şahsı”na imiş!.. Ne garip değil mi; işte bu Ecevit’in karısı Rahşan Ecevit, MHP; daha “Hükümet ortağı” olmadan önce, “ülkücüler” için “Eli kanlı katiller” demişti!..
Ki, Bahçeli; bu “eli kanlı katiller” suçlamasına cevap vermeyip, belki de “hükümet ortağı”nın hatırına sineye çekmişti!..
Şimdi, aynı Bahçeli AK Parti ve Başbakan Tayyip Erdoğan için en ağır suçlamaları yöneltmekten çekinmiyor, iyi mi?..
TAMPON BÖLGE TEKLİFİ REDDEDİLİNCE!
Devlet Bahçeli, dünkü MHP Grubu’nda AK Parti ve Başbakan Erdoğan’a yüklenip, demiş ki; “AKP, Irak’ın kuzeyindeki mevcudiyetini Türkiye’ye onaylatmak ve meşru hale gelmek isteyen Barzani’nin yeni bir tuzağına daha düşmüştür... Oyun artık belli olmuştur; terörün beyni Barzani, yönetimi Kandil, destekçisi bölücüler, mihmandarı AKP’dir!!!”
Bunlar, gerçekten de çok ağır sözler!..
AK Parti’yi “terörün mihmandarı” ilân etmek, MHP’yi “pir-ü pak” göstermek demektir ki, Bahçeli’nin eli o kadar da temiz değildir!..
Peki, Bay Bahçeli, niye bu kadar “öfkeli”dir, niye bu kadar “agresif”leşmiştir?..
Öyle sanıyorum ki;
Bu “öfke”nin altında, yaptığı “tampon bölge” teklifinin kabul edilmemesi ve Erdoğan’ın bu teklifle ilgili olarak; “Bilen de konuşuyor, bilmeyen de!” demesi etkili olmuştur!..
Peki, Bay Bahçeli’nin “tampon bölge” teklifi, uygulanabilir bir teklif midir?..
Her şeyden önce, bu teklifin “Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ tarafından reddedildiği” gerçeğini hatırlatalım...
Org. Başbuğ; eğer “tampon bölge” oluşturmaya kalkarsak, “yeni askeri birliklere ihtiyaç duyulacağını”, bunun da “uygulanabilir olmaktan uzak” olduğunu ifade etmiştir.
Bu bir... İkincisi, Kuzey Irak’ta “tampon bölge” oluşturup, güya “terörist sızma”ları önleyeceğimize, niye kendi sınırlarımız içinde “tampon bölge” oluşturmuyoruz?..
Bırakalım “tampon bölge”yi... Kendi topraklarımızda bir sürü “karakol, bölük ve tabur” var... Buna rağmen teröristler; sınırdan kilometrelerce içeride olan Tunceli’ye, ya da Diyarbakır ve İstanbul’a kadar gelip, “kanlı eylemler” gerçekleştirebiliyor!..
Demek oluyor ki;
Tampon bölge, çözüm değil!..
Gelelim, “üçüncü gerekçe”ye.. Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın da ifade ettiği gibi; “tampon bölge” demek, Kuzey Irak topraklarında “etten duvar” oluşturmak demektir ki, bunun anlamı; “duvarın ötesini yok saymak”tır!..
Yani, hem “Kuzey Irak yönetimini yok sayıyor”sun, hem de onlardan “terörist sızmaları önlemesini” istiyorsun!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu!..
“Tampon bölge” oluşturarak, bir anlamda “tanımıyorum” dediğin yönetimden nasıl “tedbir” veya “işbirliği” istersin?..
Hiç, olacak şey mi bu?..
Öyle sanıyorum ki;
Devlet Bahçeli’nin dünkü “öfke” ve “agresif”liğinin altında, işte bu “tampon bölge teklifinin kabul görmemesi” yatıyor!..
GAVURDAĞLI OLMA HASSASİYETİ Mİ?..
Ancak, Bahçeli, “teklifini savunmak” yerine, dün “yeni bir iddia” ile çıkmış ortaya... AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün’ü hedef alıp, demiş ki;
“İktidar partisi adına konuşan bu milletvekilinin (Nihat Ergün), Gavur Dağı ile Sivas ekseninde çizmeye çalıştığı hattın, PKK belgelerinde, Barzani haritalarında, Amerikan raporlarında ve uluslararası ihanet toplantılarında da yer aldığı gerçeğidir... AKP, PKK ve Barzani aynı çizgide, asırlık Sevr zihniyeti ile bir kez daha buluşmuş ve maalesef bunun için yüce Meclis kürsüsü alet edilmiştir... Bize göre böylesi bir kirli zihniyet, en az PKK kadar bölücü, alçak ve ahlaksızdır.”
Bu sözler ne mânâya gelir, bilir misiniz?.. Bu sözler, AK Partili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, “bir Kemal Kılıçdaroğlu portresi” çizmek için anlattığı “fıkra”ya benzer...
O fıkra, şöyleydi:
Karı-koca karşılıklı otururken, aynı sırada hamur yoğuran kadın, gaz kaçırır... Bunun üzerine eşi; ‘Hanım ayıp olmuyor mu?’ diye serzenişte bulunur... Karısı da “Sen geçen sene kırdığın baltanın sapının hesabını ver” demiş!..
Bay Bahçeli’nin yaptığı da, fıkradaki olaydan farksız... “Gaz kaçırma” ile “baltanın sapının kırılması” arasında nasıl ki hiçbir bağlantı yoksa; “Nihat Ergün’ün sözleri” ile “Bahçeli’nin suçlamaları” arasında da hiçbir bağ, hiçbir ilişki yok.
Çünkü efendim;
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün’ün, geçen hafta “tezkere oylaması” esnasında sarfettiği sözler aynen şöyleydi:
“Yapılan demokratik açılımların, terör örgütünün istismar alanlarını ortadan kaldırdığını ve çağdaş demokrasinin sunduğu imkanlar, insan hakları ve özgürlükler alanındaki ilerlemelerin, ekonomik ve sosyal politika yatırımlarıyla birleştiğinde gün geçtikçe istismar alanları ortadan kalkmaktadır.
Özellikle son 5 yılda eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, su ve elektrikte, konutta büyük hamleler, GAP’ın hızlandırılması, KÖYDES, BELDES projelerinin hayata geçirilmesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da toplumun gücünü yeniden kendi devletine ve Türkiye’nin normal siyasetine çevirmesine yol açmıştır.
Terör örgütü ve yandaşlarını da en çok rahatsız eden budur. Bunu görmek için Gavur Dağı’ndan ve Sivas’tan öteye gitmek, oralarda siyaset yapmak, rey almak, belediye kazanmak, milletvekili çıkarmak, oraların da Türkiye olduğunu idrak etmek lazımdır.”
Evet, Nihat Ergün’ün sözleri, bu mealde sözlerdi... Yani, bu sözlerde ne “harita” iması vardı, ne de BOP’a bir gönderme!..
Açıkça diyordu ki;
“Tıpkı bizim gibi; siz de Gavur Dağı’ndan, Sivas’tan öteye gidin!.. Oralardan siz de oy alın!”
Ergün’ün bu sözünün hedefinde yalnız Bahçeli değil, aynı zamanda Baykal da vardı... Niye Baykal değil de, Bahçeli bu kadar alınganlık gösterdi ve niye “yellenme” hatırlatılınca, aklına “baltanın sapı” geldi, anlayamadım!..
Acaba, Bay Bahçeli, “Gavurdağlı olmakla övündüğü” için mi bu kadar alınganlık göstermiştir?..
APO’YU İPTEN ALAN ADAM!
Kaldı ki; Devlet Bahçeli, “PKK, terör ve Apo” konusunda konuşması gereken “en son kişilerden biri”dir!..
Zira Apo “ipten alındı” ise, onu ipten alan kişi, Devlet Bahçeli’den başkası değildir!..
Hele hatırlayın o süreci;
¥ 15 Şubat 1999: Öcalan Kenya’da yakalandı ve İmralı Adası’na hapsedildi.
¥ 31 Mayıs 1999: Öcalan’ın İmralı Adası’nda yargılanmasına başlandı.
¥ 29 Haziran 1999: Mahkeme, tarihi davada Öcalan’ın idamına karar verdi.
¥ 25 Kasım 1999: Öcalan için yargı son sözünü söyledi... Yargıtay, idam kararını oybirliğiyle onadı... Gözler TBMM’ye çevrildi. Yargıtay Daire Başkanı Demirel Tavil, idam cezasının tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak onandığını açıkladı.
¥ 25 Kasım 1999: Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Hasip Kaplan, idam kararının onandığının açıklanmasından 5 dakika sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak ‘idamın durdurulması’ için tedbir kararı istedi. Kaplan, “Benim, Öcalan’ı Avrupa’da savunmak için yetkim var. Yargıtay kararını 09.15’te açıkladı ve idam süreci başladı. Ben de saat 09.20’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunarak, idama karşı tedbir istedim” dedi.
¥ 1 Aralık 1999: AİHM’in, Öcalan’ın idamının ertelenmesi isteğine Ankara, iç hukuk yolları tükenmediği gerekçesiyle itiraz etmedi.
¥ 3 Ocak 2000: Apo dosyası, infaz için Adalet Bakanlığı’ndan Başbakanlığa gönderildi. Dosyanın gelmesiyle birlikte hükümet de; hem Af Yasası, hem de Öcalan’ın idamı konusunda çifte krizin eşiğine geldi... Yılbaşından hemen sonra yapılacağı bildirilen liderler zirvesi 12 Ocak’ta gerçekleşecek.
¥ 12 Ocak 2000: Apo’nun idam dosyasının akıbeti, 7,5 saat süren liderler zirvesinde belli oldu. Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz, Öcalan dosyasının, AİHM kararı gereği Başbakanlık’ta bekletilmesi kararını verdiler. Zirveden sonra kararı açıklayan Ecevit, “Ancak erteleme süreci, Türkiye’nin aleyhinde kullanılmaya çalışılırsa, idam kararı Meclis’e gönderilecektir” dedi.
Evet; 15 Şubat 1999 ile 12 Ocak 2000 yılları arasında geçen “11 aylık süreç” böyle...
Bu sürecin her aşamasında Devlet Bahçeli var... “Apo’nun ipten alınması”nda da “Bahçeli’nin imzası” var!..
İşte bunun içindir ki;
“PKK, terör ve Apo” konusunda “en son konuşması” gereken bir kişidir Bahçeli!..
Hemen herkes biliyor ki;
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyerek iktidar olmuş, “İmralı Apo’ya mezar olacak” sloganlarıyla da iktidarını sürdürmüştür!..
Ancak İmralı, Apo’ya “mezar” değil, “köşk” oldu!..
Bunu da, Bahçeli sağladı!..
Bana öyle geliyor ki;
Bay Bahçeli, “Apo’nun rantı”nı eskisi kadar yiyemediği içindir ki; bu kadar “öfkeli ve agresif” olmuştur!..
Daha başka sebep varsa, onu bilmem!..
Mertek, çöp, çöplük!
Malûm, bir insanın, bir başkasını; "Senin gözünde mertek var" diye suçlayabilmesi için, "kendi gözünde çöp olmaması" gerekir!.. Öyle ya; birisi çıkıp; "Sen, benim gözümdeki merteği bırak da, kendi gözündeki çöpe bak" deyiverir!..
CHP'nin durumu da, aynen böyle...
"AK Parti'nin yolsuzluk ve usûlsüzlükleri" ile meşgul olan CHP'nin başı, Çankaya Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi'ndeki "yolsuzluk"lardan dolayı dertte!..
Alman Ebert Vakfı'ndan aldığı "dış yardım"lardan dolayı "inceleme"ye tâbi tutulan CHP'nin; Çankaya Belediyesi'ndeki "rüşvet, peşkeş, kayırma ve yamyamlar"la gündeme gelmesinden sonra, şimdi de Kadıköy Belediyesi'nden dolayı gündeme gelmesi, an meselesi!..
İster misiniz; "CHP'li Belediye Başkanları"ndan sonra, sıra "CHP'li başkan adayları"na gelsin!..
Meselâ, Büyükçekmece Belediyesi ile ilgili iddialar!..
Ben, onu-bunu bilmem...
Ben, bilirim ki; "mertek"le uğraşanların gözünde "çöp" olmamalıdır!.. Ama, CHP'li belediyeler, "çöplük"ten farksız!..