Balyoz Harekatı, Çarşaf
ve Sakal Eylem Planı
İNSANOĞLUNUN Türkiye’de modernizmin getirdiği kültür değerlerine iman eden ve şahsiyet krizine tutulan bürokratlar; batılı filozofların hurafelerine iman etmekle kalmamış, kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman ilân etmişlerdir. Bu durumun ‘merkez’ ile ‘çevre’ arasındaki mücadelenin sürekli hale gelmesine vesile olduğu malûmdur. Bilindiği gibi Sosyoloğ Şerif Mardin, siyasi hareketlerin keyfiyetini izah ederken ‘merkez‘ ve ‘çevre’ kavramlarını kullanmaktadır. Merkez, silaha ve servete sahip olan, aynı zamanda devleti yöneten kimseleri ifade eden bir kavramdır. Asker ve sivil bürokratların; darbe için ‘cunta’ faaliyetlerini ön plana çıkarmaları, ‘merkez’ ile ‘çevre’ arasındaki münasebetleri zehirleyen bir unsurdur. Son yıllara damgasını vuran ‘Ergenekon Terör Örgütü’ davası’nın, değişik bir safhaya girdiğini söylemek mümkündür. Türkiye’nin zaman zaman içine düştüğü siyasi kaosun sebebi; sivil ve asker bürokratların, her şeyi sadece kendilerinin iyi bildiğini zannetmeleridir. Devlet içinde devlet olan elitlerin; ‘cumhuriyet tehlikede!. laiklik elden gidiyor’ yaygarasını kopardıkları her zaman diliminde, askeri darbe için hazırlandıklarını söylemek mümkündür.
BALYOZ HAREKATI, ÇARŞAF VE SAKAL EYLEM PLANI
Günlük Taraf Gazetesi’nde (20 Ocak 2010) yer alan habere göre ‘ 2003 yılında, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın emriyle hazırlanan ‘Çarşaf ve Sakal ‘ kodlu eylem planları, Türkiye’yi kan gölüne çevirecek bir tuzaktır. Fatih ve Beyazıt Camilerine, bir cum’a günü düzenlenecek bombalı saldırı siyasi kaosa sebeb olacak ve ‘balyoz Harekatı’ başlatılacaktır. Tutuklanacak kanaat önderleri ve gazetecilerin isim listesi hazırlanmış, hatta kurulacak ‘Darbe Hükümeti’nde’ yer alacak sivil bürokratlar tesbit edilmiştir. Taraf Gazetesi’nde yer alan bu haberi tahlil eden ve şaşırdıklarını söyleyen medya aydınlarının samimiyetine inanmak kolay değildir. Hatta bazı köşe yazarları; ‘Balyoz Harekatı’nın’ gerçekleşmesi için, üzerlerine düşen görevi yerine getirmişlerdir. O tarihlerde; ‘Misak Dergisi’nin haber yorum bölümünde yer alan bir tesbiti aynen iktibas ederek, niçin samimi olmadıklarını ortaya koyalım: ‘Ak Parti’nin genel seçimlerden zaferle çıkmasından sonra; ruhi açıdan “paranoid- şizofren” hastalığına tutulan bazı gazeteciler, postmodern askeri darbe senaryolarını gündeme getirmeye başlamışlardır. Devletin “AK Parti iktidarını gözetim altına aldığı” iddiasını, temcid pilâvı gibi vatandaşların önüne koymaktadırlar. Hukukun üstünlüğünü esas alan demokratik bir devlette; sivil ve asker bürokratların milletin temsilcilerini (TBMM üyelerini) tehdit etmeleri, affedilmesi mümkün olmayan bir suçtur. Yüksek Askeri Şura Toplantısı’nın gizli kalması gereken görüşme tutanakları, geçtiğimiz ay bazı gazetelerde, “Hükümete Muhtıra Verildi!.. Başbakan Uyarıldı” gibi başlıklarla yayınlanmıştır. Cumhuriyet Gazetesi’nin (4 Ağustos 2003) manşetten verdiği habere göre; Birinci Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan, Yüksek Askeri Şura Toplantısı’nda, Başbakan’a hitaben şöyle demiştir:”Başbakanım! bütün yaptıklarınızı ve amacınızı, bir asker olarak iyi biliyorum. TSK’nın etkinliğini ortadan kaldırmayı, TSK’yı rencide etmeyi ve yönetim biçiminde köklü değişiklikler yapmayı plânlıyorsunuz. Türk halkının AB sevdasını da arkanıza alarak bu yolda ilerliyorsunuz. Günü geldiğinde bu yaptıklarınızın ayırdımına varacak ve bunun hesabını soracak güçler mutlaka çıkacaktır. Bu Türk halkının kendisi olacaktır. TSK, Türk halkının sahip çıktığı bir kuruluştur. Türkiye’nin lâik yapısının bozulmasına izin vermeyecek güçler, birlikte hareket edeceklerdir. Gerekirse Ordu-Millet işbirliğiyle sonuç alınacaktır .” (..)
Cumhuriyet Gazetesi’nin yorumuna göre; ”Bu konuşmadan sonra komuta kademesi dışında olan ve Şura’ya katılan bütün subaylar, değerlendirmeye katıldıklarını” ifade etmişlerdir. Bilindiği gibi Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura Toplantısı’nda yapılan konuşmaların tamamı, resmi mevzuata göre gizlidir. Dışarıya sızdırılması ve yayınlanması, cezayı gerektiren bir suçtur. Bu konuşmalar Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandığına göre; ya tekzip edilmesi, ya da sızdırıldığının kabul edilmesi gerekir. Her ikisi de yapılmamıştır.” (1)
Adaleti hafife alan, hukukun üstünlüğüne inanmayan ve tuğyan eden devlet adamlarının zulümlerine karşı, mazlumların safında yer almak her müslümanın vazifesidir. Allah’a emanet olunuz.
MİSAK YAYIN HEYETİ
AYIN KONUSU
04 Medeniyet Transferi, Herodian Tavır ve Darbe Tarışmaları
HABER-YORUM
07 “Devlet Sırrı, Özel Harp Dairesi ve Kozmik Oda” Tartışmaları
HABER-YORUM
08 A. Öcalan’ın iddiası: “Ergenekon Çetesi, Türkiye’yi İç Savaşa Sürükleyebilir”
09 Cezayir Hayır Cemiyeti Eski Başkanı İmam Şemsüddin Burubi’nin Tesbiti:“Neo-Selefiler, İslâm Düşmanlarının Emellerine Hizmet Ediyorlar”
10 Suudi-Selefi Ulema Konseyi’nin Yeni Fetvası:“İntihar Eylemi Yapmak Haramdır”
11 Ankara Filistin Dostları Platformu’nun düzenlediği Panel
’Gazze İşgali ve Mescidi Aksa’nın Ümmet İçin Önemi’
İKTİBAS • Taha AKYOL
14 İslami Kesimde Değişme
İNCELEME • Mustafa ÇELİK
15 Tefrika Şeytan’dan Vahdet Rahman’dandır
MAKALE • Halil ATALAY
21 İnsanın Duygu ve Niyet Merkezi Olan Gönül Nerededir?
AKAİD • Fikret KAYA
24 Gaybi Varlıklardan Olan Cinlerin Mahiyeti
TEFSİR • N. Mehmet SOLMAZ
31 Tahrif Edilen Kitab-ı Mukaddes’in Tasnifi:‘Eski Ahid, Yeni Ahid’
HADİS • A.Hikmet BİRCANLI
39 Bütün İbadetlerin ve Salih Amellerin Batıni Şartları
FIKIH • Yusuf KERİMOĞLU
42 İslam Alimlerine Göre Hükümetin Vazifeleri
KİTAP • Nizamettin DEMİR
45 İlim, Hikmet, Kültür ve Medeniyet Dergisi: Rıhle