MÜ'de Kutlu Doğum konferansı!

Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi İbrahim Üzümcü konferans Salonu’nda Kutlu Doğum programı gerçekleştirildi.

Marmara Üniversitesi Ata Sporları Kulübü tarafından organize edilen program, başta AGD Göztepe Üniversitesi icrası ve mensupları olmak üzere yoğun öğrenci katılımıyla gerçekleştirildi. Konferansa gelenler güllerle karşılandı. Gülsuyu ve lokum ikram edildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda Kur’an tilaveti, şiir ve sinevizyon ile devam etti. Programın hâtibi ise,eğitimci-yazar Dr. Şerafettin KALAY’dı. Konferansı dikkatle dinleyen öğrenciler konferanstan sonra Kalay’la birlikte fotoğraf çekildiler. Konuşmasında Efendimiz (sav) ve sahabelerin hayatından kesitler sunan Kalay şöyle devam etti:

Peygamberimizin mucizesi: “O bir milleti cahiliyetin bataklığından çıkararak hayran olunacak bir seviyeye getirdi. O saf saf olan mü’minleri gördü. Dünyadan gözü açık gitmedi, geride bir ümmet bıraktı, geride dillere destan sahabiler bıraktı. Asırlar ötesine uzandı, bugüne kadar geldi. Bu basit bir hadise değildir. O dünyada gerçekten büyük bir eser bıraktı.” Alim ve Zahid bir insan sonraki yıllarda diyor ki.” Allah rasulü hayattayken hiçbir mucize göstermeseydi geriye bıraktığı sahabiler mucize olarak yeterdi.”

Peygamberin Merhameti: “Efendimiz; işkence gördüğü, dışlandığı Mekke’ye On bin mücahitle geri döndüğünde Mekke silah bile kaldıramadan teslim olmak zorunda kalmıştı. O yılların acısına yeni acı eklemedi. Kan dökmedi ve dökülmemesi için bütün tedbirleri almıştı. Sadece kan dökmemekle kalmadı yılların acısını sızısını kimsenin başına kakmadı. “Sen bana böyle yapmıştın. Siz Bilal’i kumlar üzerinde sürümüştünüz, bağrına kızgın taşlar yığmıştınız, siz Habbaları kızgın ateşlerin üzerine yatırmıştınız, Sümeyyeleri parçalamıştınız. ” demedi. “Bugün af günü, kardeşlik günü, bugün insanlık günü, bugün merhamet günü.”dedi. Muzaffer bir komutan edalı değildi. Başını önüne eğmişti. Yılarca ona zulmedenler: ”O bugün büyüklüğün en güzel numunelerini gösterdi. Gerçek bir kardeşmiş, gerçek bir büyükmüş.” dedi. 

Sahabilerin sadakati: Yermük’te 40.000 mücahide karşı mağlup olan 240.000 kişilik Bizans ordusunun komutanlarını karşısına alan Bizans Kralı Heraklius öfke ile: ” Bu savaşı nasıl kaybettiniz? Bir imparatorluk ordusu daha çekirdek sayılan bir devletin önünde eğilir mi, yıkılır mı, parçalanır mı? Bu arla önüme nasıl geldiniz!

Bir komutanı cevap veriyor : ”Efendim bir Şamlı Hristiyan’ı onların aralarına gönderdik. Onların dilini örf ve adetini bilen birini. Üç gün onlarla yaşadı. Getirdiği haber şöyle: “Bu insanların hepsi gece birer rahip, ibadetten ayrılmıyor, Gündüz olunca hepsi birer şövalye, atından inmiyor, hatta yemek yemeye bile fırsatları yok ellerinde bir odun parçası onu kemiriyorlar.-Şeker kamışı kemiriyorlardı sahabiler enerji alabilmek için- at sırtında düşman gözetliyorlar. Onlar Allah’ın emirlerini asla terk etmiyorlar, peygamberin izinden asla ayrılmıyorlar. Hatta peygamberleri onlara bir odun ağaç köküyle diş fırçalamayı öğretmiş onu bile terk etmiyorlar. “ Asla harama el uzatmıyorlar, onlar insanı insan yapan değerlerden hiç vazgeçmiyorlar. Onlar Allah yolunda ölümü şehadet biliyorlar, izzet biliyorlar, şeref biliyorlar. Hiçbir zaman “kim ölürse ölsün ben hayatta kalayım duygusu” taşımıyorlar. Gerekirse ben şehit olayım davam yaşasın, kardeşim yaşasın duygusu taşıyorlar. Biz ise haramı helali unuttuk. Allah’ı unuttuk, peygamber nedir bilmiyoruz. İçki içiyoruz haramın her türlüsünü yerine getiriyoruz. Bizden hiçbirisi ben öleyim kardeşim yaşasın duygusu taşımıyor. Ben canımı kurtarayım da kime ne olursa olsun diyoruz.

Özlenilen Haslet: Heraklius cevaben: Bilin ki onlar o hasletini devam ettirirse şu ayağımı bastığım topraklar da (Antakya) onların olacak bilesiniz diyor. Allah’a hamdolsun Antakya da bizim oldu sarayının olduğu İstanbul’da. İnşallah bu hasletler bu duygular tazelenirse, açılan yaralar sarılırsa, o komutanın tarif ettiği İslam ruhu bütünüyle geri dönerse, bütün aletler ilerlerken insanoğlunun kendisi gerilemez, insanı insan yapan değerler yan yana gelir ve insan kalesi sağlam olursa inanın yeni ufuklar açılacak İsm-i Celal çok daha ötelere gidecektir.

Abdullah ibn-i Mes’ud’un duası: “Ya rab! Beni dünya hayatında rasulünden hiç ayırmadın. Nolur beni ahirette de ayırma.”

Biz de dua ediyoruz: Ya rab! Bizi rasulüne ümmet olma şerefine erdirdin. Bu şerefi bize verdin. N’olur kıyamette de ümmeti olarak haşret. Onun bayrağı altında bir araya gelenlerden eyle. Zalimlerin safında eyleme. Mü’ümin gönüller olarak bir araya gelenlerden eyle. Onun yanında eyle. Asırlarca gelip geçen hak davaya hizmet edenlerle buluşmayı nasip eyle. Dünyamızı güzel eyle ahretimizi güzel eyle. Hak davayı muzaffer bizleri de hizmetkarı eyle. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri