Virüs hızla yayılıyor!

Mikroplar, bünyeye girdiğinde bazen öldürücü bazen süründürücüdür ve bulaşıcı olanı tüm toplumu etkilediği için en tehlikelisidir. 
Fiziksel bedenimizi etkileyen virüsler olduğu gibi bundan daha çok zarar veren, ruhumuzu etkileyen virüsler vardır. Günah en tehlikeli virüstür ve hızla yayılır. Günah işlemede,  insanoğlunun hemcinsini örnek alarak aynı eylemi yapma temayülü bilindiğinden mütevellit, bazı kişiler bu konuda kötü örnek olursa ve bu duruma müdahil olunmazsa önü alınamaz. Hülasa günah virüsü en yaygın, en çabuk bulaşan, vücudu ruhu aklı hemen çürütücü gücüyle ihata eden bir etkiye sahiptir. 

Keşke bu yazımı toplum namına güzel bir örneği temsil eden bir olay için yazmış olsaydım. Ama şu menfur hadisesi için yazmak benim açımdan da hiç hoş değil, bir kere yazmaya dahi teeddüp ettiğim, gayet mahrem bir konu. Evet, ahlaka mugayir bir hareket dinimizde yayılmasın diye açıkça söylenmez, ama fasıkın fücru alenen işlendi, açığa çıktı ise onu aklamaya değil o fiilin ne kadar çirkin, ne kadar kerih olduğundan bahsedilir ve hatta cezai müeyyideler, işlenen cürümün nispetinde uygulanır ki; hem caydırıcı olsun, hem meyli olan, bu cürümü işlemek üzere olanlara ibret olsun. 

Bu mesele, alenen ortaya çıkmış olay kişisel hak ve hürriyetlerden bahsetme sınırını geçmiş, artık duyulmuş binaenaleyh kınanma ve örnek teşkil etmesin diye, maddi manevi ceza safhasına gelmiştir. Bu duruma avukatlık yapmak, toplumun ahlaki dinamiklerine dinamit koymak olur. Kınamalı hatta cezalandırılmalı ki, virüs, bu günaha meyli olanlara azmettirici olmasın. 

Efendim hayretler içerisinde olayın farklı mecralar çekildiğini, hatayı işleyenden çok kınayanların kınanır olduğunu görerek, insanların düşünce yapısının ve ahlaki normların ne derece çarpık hale geldiğini esefle görüyoruz. Yani taşlar bağlanıyor, kirli cife dolu, günah seli akıyor, önüne set çekmek şöyle dursun, ona müdahil olmanın mahrem alana müdahale olduğunu savunuluyor. Su mecrasından taşmış halka ulaşmış, artık bu safhadan sonra set çekmeli, savunmayı bırakmalı, sele kapılmasın diye insanlar uyarılmalı. 

Osmanlı padişahına, garp illerinde dans yapıldığı duyurulunca padişah ferman çıkarıp bir ültimatom verir, ”ülkenizde kadın erkek sarılarak bir takım hareketlerle oynuyorlarmış, tiz bu adet kaldırıla” benim insanıma da sirayet eder, bir gün bu adet benim ülkeme de gelir, diye sınır ötesine müdahil olur. 

Hırsızlık adam öldürme gibi kabahatler şahısları etkiler ama bu tür hadisat tüm umumu etkiler, neden mi? Şimdi tüm nefisler şöyle diyecek “adam ben işlesem ne olacak, 70 yaşındaki Baykal işlemişken, hem bak millet nasılda akladı, nasılda sanki cürüm değil de hamiyetli bir iş yapmış gibi, arkasından ağlayarak yüceltildi…”

Sonra sokağa çıkamayacak kadar güvensiz bir toplumun, için için kaynayan, asan kesen tecavüz eden sapık bir toplumun zuhuratına kimsenin engel olamayacağı bir hal kaçınılmaz olacaktır.

İstanbul’a dünyanın en büyük adliye sarayı yapılıyor demişlerdi, en büyük ilim araştırma merkezi, ya da kültür sarayı değil, yada ne bileyim başka bir kompleks değil, adliye. Buyurun, memnu aşklarla harmanlanan hayatlar, vahşi filimler ve dahi iğrenç canlı örnekler, alın size önü alınamaz bir kabahatler, nüfusu… 

Kimse sokağa çıkamaz, kimse kimseye güvenemez oldu, olacaktır da… Aslında  bu yüzdendir ki, böyle kerih cife işlerin cezası ağır olmalı ki caydırıcı olsun, bizim hukuki konjüktürde cezalar değil caydırıcı, okşayıcı nitelikte; birde toplumun kınamsından çekinmeden kahraman asker edası ile evet, “benim sinmiyorum çekinmiyorum” diye neredeyse güzel bir fiil işlemiş gibi nutuk atmalar… İnsana pes, dayanıklı bir yüz dedirtiyor. İslami kulvarda at koşturan ve olayı mahrem alan ilan edenler artık duyulmuş, gizlisi kalmamış kınama safhasındaki bu menfur vakayı ört bas etme çabasındalar. 

Şimdi  hissi demagojik hamasi nutuklarla kalkan olmaya çalışanlar, başkası işlediğinde dilleri ile linç edenler ( Hüseyin Üzmez olayındaki gibi) şimdi ellerinde bir kova boya, kiri aklamaya çalışıyorlar. Hanım kırar kaza, hizmetçi kırar ceza… Bazı toplumlar avamdan biri bir cürüm işlediğinde ağır ceza verirler, havastan olunca, görmezden gelirlermiş, burjuva ve proletarya arasında farklı hukuk uygulayan akabinde çöken toplumlar gibi. Hak ve adaletin, bihakkın, ihlal edildiği/gasp edildiği yer tamda burası. 

Siz İslam peygamberinden daha mı merhametlisiniz, bu kir arttıkça bu virüs bulaştıkça Allah size de soracak. Bir münkeri elinle düzelt düzeltemezsen dilinle, o da olmadı kalbi buğz ki buda imanın en zayıf noktasıdır. Buğz edemiyorsan da savunma. Kusura kalmayın ama onu ısrarla savunmaya kalkanlar acaba kendi nefislerini mi aklama çabasındalar? Yok böyle kirli bir toplumda yaşanmaz, “kendi kızına anan, bacına yapılmasını ister misin?” diye soruyor ya hani talebini belirten gence peygamberimiz. Bunun asla hoş görülemeyeceğini belirtiyor ya, bizim kalemşörlere ne oluyor anlamıyorum. 

Ahlaksızlığa bela umumi gelir, o yüzden ben Mehmet Akif’in değdi gibi siyaseti kirleten herkese söyle diyerek, üstüme düşeni yapmış olacağım. “ Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırakın kardeşim siyaseti, önce haya öğren” Ve arkasından şöyle dua edeceğim.  Allahım ne olur, içimizdeki azgınlar yüzünden bizi helak etme, başımız bela yağdırma.  Bizi affet Allahım. 

RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri