Astık biz astık!

Bu millet nelere şahit olmadı, ne badireler atlatmadı, ne günler yaşamadı ki… Savaştan yeni çıkmış aç, sefil zavallı ama her zaman, iman gücü, feraseti ile iyiyi kötüden tefrik edecek manevi teçhizat ile donatılmış millet…

Astık biz astık… 

Bu millet nelere şahit olmadı, ne badireler atlatmadı, ne günler yaşamadı ki… Savaştan yeni çıkmış aç, sefil zavallı ama her zaman, iman gücü, feraseti ile iyiyi kötüden tefrik edecek manevi teçhizat ile donatılmış millet…
Dünyanın cadı kazanı gibi kaynadığı dönemler… Savaş ertesi yıllar… Batı, Rusya’ya karşı direnmek için İslam’a eyvallah dönemini BAŞKAN Kendyy’ nin ölümü ile kapatıp “artık İslam’ı yanımız alma değil karşımıza alma dönemindeyiz” dercesine, İslam dünyasına sinsice saldırmakta. Rusya ile değil artık İslam coğrafyası ile mücadele etmekte ve Pakistan gibi, Türkiye gibi, birçok İslam ülkesinde arka arkaya ihtilallar, kargaşalar yaşanmakta. Ve bu ülkelerdeki piyonları/yandaşları ile ortaklaşa çalışanlar iş başında.
Türk halkı, eski partiye “hayır!” Deyip Demokrat Partiyi kahir bir oy çokluğu ile seçtiği dönemde… Halk ikinci seçimde de, ezanı Türkçe okutacak kadar kukla olan bir düzene, daha güçlü “hayır!” demekte… Fakat hemen akabinde on yıllık, atılım, gelişme yolunda çabaların yine akamete uğratmak için çeşitli oyunlar/desiseler devrede…
Astık biz başbakanımızı astık…
27 mayıs 1960 darbesi nedir? Yüz küsur yıldır, halkı sindirip korkutup konuşanı idam sehpalarında sallandırarak, tek erk olma ihtirasından ödün vermeyen faşist sistemin sahnelediği film. Tarihimiz boyunca hiç kapanmayan bu film, dönem dönem yine perde diyecektir. Başrollerde, muhalif hiçbir sese tahammülü olmayan, hegomanik eller, asmaktan kesmekten yıllarca içtinap etmeyen, tek ses olma yolunda her şeyi mubah gören beyinler… Tek erk olmak için entrikanın envai çeşidini uygulayan karanlık güçler…
1950 yılında iktidara gelen demokrat partinin, oy çokluğu ile gelmesi, Bağdat paktını kurması, dışarıdan kredi alımını azaltmak iç iç kaynaklara yönelmesi, tahkikat komisyonu kurması, halktan hüsnü kabul görmesi, giderek güçlenmesi, birilerini rahatsız etmişti. Bütün bunların üstüne, Menderes’in İnönü için “ İnönü hasta, hastalığı iktidar olma hastalığıdır “ sözünü hatırlayalım, iktidarı olmayı hastalık derecesinde sevenler ekleyince, bu yükselişe dur deyici, ( bu dur deyici ses bugün da hala aynı tonda aynı şeyleri söylemekte) sesler yükselmiş, yine kendi yöntemlerince halk ve halkın seçtikleri susturulmuştur.
27 mayıs’ı kronolojik olarak çok dinlemişsinizdir, gayemiz kuru tarihi bir olay olarak okumak değil, içindeki mahfuz entrikalara dikkat çekmek, bütün vicdan sahibi olanların hissiyatına hitap etmek ve bu olayda akıllara takılan pek çok cevapsız istifham olduğunu bildirmek. Mesela Cemal Gürsel’in mektubu, mektubun orjinalinde Menderes’in başa geçmesini, uygun gördüğü yer daha sonra dönemin bütün matbuatı tarafından o kısmının kesilerek intişar edilmesi. Menderes’in uçağının düşürülmesi var, komplo olduğuna dair hiçbir vesika yok, ama insan, neden bu tür olaylar, Ziya Ülhakları, Eşref Bitlisleri, bulur diye sormadan edemiyor. Ve dış mihraklarla birlikte film çevirenler kendi işbirliklerini karşı tarafa atmakta, kör dövüşü fıkrasında olduğu gibi. Her şeyi o dönemde masonlardan, dış mihraklardan bilme hastalığı vardı, diye itiraz edenlere Cemel Gürselle Amerikan büyük elçisi Fletcher Voron ‘un tarih sayfalarına düşmüş konuşmasını okumalarını tavsiye ederiz.
Menderes’in ipi boynuna geçirilmeden önceki sözleri: “size kırgın değilim sizin arkanızda olanları biliyorum” diyor kim onlar? Hele muhtırayı okuyan Türkeş’in (okutturulan Türkeş’e demek gerekir), böyle devlet içi bir meselede, NATO VE SENTOYA bağlıyız kelimesini vurgulayarak söylemesi???
Sonra yine o dönemlere denk gelen, esir kampı mesabesindeki Sivas Kabakyazı da tutulan 485 kişi, işkence gören aç kalan bu kişiler anılmıyor bile… Yüzlerce İskilipli, onlarca Fatin Rüştü Zorlu ve nihayetinde Menderes var, tarihin açıklanması yasak sayfalarında, hangisinden özür dilemeye güç yeter ki, arzı titreten Allahın mühlet denizini dolduran, işkenceler, idamlar, ölümler… Sayın Baki Tuğ konuşmalı babası neredeydi?
Olayın baş aktörü Menderes gibi gözükse de asıl aktör, CHP…Chp zihniyeti, cunta mantığı ile geldi aynı mantık ile sürgit devam ediyor. CHP: C=Cunta, H=Hegomanya, P=Partisi. Cunta Hegomanya Partisi, o günlerde milli birlik komitesini yani maşasını, kullanarak öğrencileri ayaklandırır. Sonra birde İnönü’nün trenin taşlanması var, bu olayı da şöyle okuyorum. Koca trene iki çocuk taş atsa trenin içindekine değer mi? Ama bu olay o kadar abartılı anlatılır ki, tabii darbe yapacaklar ya halka “ bakın trenimizi bile taşladılar, can güvenliği yok bizde silahla bastırıyoruz” diyecekler. Hele halka yassı adadakilerin durumlarının iyi olduğunu göstermek için, o yaşlı başlı ihtiram görmeye alışık devlet erkanından zatlara film çektirmeleri? Yapılan işkencelere hiç girmiyoruz. Halkın gözünü boyamak için yaptıkları şeyler bile tüyler ürpertici iken, varın işkenceleri siz düşünün.
Bir de, mahkemedeki komik gerekçeler… Bebek meselesi, köpek meselesi, Menderes’i asmak için, Kırşehir’ in ilçe yapılması gibi absürt konular… CHP mallarına el koydunuz diyerek Demokrat Partinin sermayesini CHP’ ye aktarmalar.
VE İDAM.
Maddi olarak Menderes’in bedeni, manevi olarak, ezilmiş, sindirilmiş zavallı milletin nefesi boğulmaya çalışılıyordu. Ama Allah o milleti öldürmedi nice darağaçlarından nice tuzaklardan kurtuldu, öldürmeyen darbe kuvvetlendirir, sözü mucibince halk, daha kuvvetli, daha bilinçli olacaktı. Her zirvenin bir inişi olacak, zulümde başbakanı asacak kadar zirve yapanlar, “her şeyin fazlası zıddına tebeddül eder” kaidesince şimdi kendi dilinin kanını yalayan kedi gibi kendilerini bitiriyorlar.
Astık biz başbakanımızı astık…
Ey demokrasi diyerek demokrasiyi boğan mülevves eller, bekleyin bu milletin evlatları size bir gün son sözü söylerler. Sus Rukiye, Burada Akif konuşsun yine,
Geçenler varsa İslam ‘ın şu çiğnenmiş diyârından;
Şu yüzbinlerce yurdu kanlı , zâirsiz mezarından,
Yürekler parçalar bir nefha dinler, reh-güzârından,
Bu matem, kim bilir kaç münkesir kalbin gubarından
Bu ıssız aşiyanlar bir zamanlar candan muazzzezdi
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi
Şu kurbağalar seken vadide ceylanlar koşup gezdi
Şu çoşmuş ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi
Bütün maziyi bir tufan fakat hep BOĞDU HEP EZDİ.
İlahi, alt yüz bin Müslüman birden boğazlandı
Ne bi- kes hanümanlar işte yangın verdiler yandı
( O iplerde sallandırdıklarınızda birer candı, insandı hem de başbakandı)

Rukiye YILDIZ ERDOĞMUŞ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri