Çavuşesku'ya Kur'an kursu açtırmış

Romanya'nın devrik diktatör lideri Çavuşesku'yla anlaşma yaparak Romanya'da Kur'an kursu açılmasını sağlayan Bediüzzaman Said Nursi'nin talebesi Salih Özcan, bunun olacağını yıllar öncesinden Bediüzzaman'ın kendisine haber verdiğini söyledi.

Aylık genel kültür dergisi Moral Dünyası, eylül ayı sayısında Bediüzzaman Said Nursî'nin talebesi Salih Özcan ile yapılmış bir röportaja yer verdi. Özcan, dergide yer alan röportajda; Bediüzzaman'ı ziyaretini, Bediüzzaman'ın Pakistan Maarif Nâzır Vekili (Milli Eğitim Bakan Vekili) Seyyid Ali Ekber Şah ile görüşmesinde tercümanlık yapmasını ve Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile görüşerek Romanya'da Kur'an eğitimine nasıl başlandığını ve ilk Kur'an kurslarının nasıl açıldığını anlatıyor.

Salih Özcan, Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile görüşerek Romanya'da Kur'an eğitimine nasıl başlandığını ve ilk Kur'an kurslarının nasıl açıldığını şu şekilde anlatıyor: "Üstad Hazretleri bana bir gün, "Sen bizzat, bir devlet reisi ile bir anlaşma yapacaksın" dedi. Ben o zaman kendi kendime, "Yahu, ben kim, devlet reisi ile anlaşma yapmak kim? Ben devlet reisinin yanından, hatta mahallesinden bile geçemem. Herhalde Üstad bana iltifat ediyor veya acaba ne demek istedi?" gibi çelişkilere kapılmıştım. Ben böyle düşünürken Üstad benim kafama vurdu. "Keçeli, ne düşünüyorsun? Sana söylüyorum, sen bir devlet reisi ile bir anlaşma yapacaksın" dedi.

Sene 1976 veya 1977 idi. Bir gün Rabıta'da bir toplantı sırasında şöyle bir karar alındı: Üç kişi Avrupa ülkelerini tek tek dolaşacak. İspanya, Fransa, Portekiz, Romanya, Belçika, Hollanda, Bulgaristan ve diğer ülkeler ziyaret edilecek. Oradaki azınlık Müslümanların durumu hakkında araştırmalar yapılacak ve rapor tutularak değerlendirilecek.

Üç ay kadar sonra bir telgraf geldi. "Uçak biletleriniz ve diğer evraklarınız hazır, hemen geliniz. Ziyaretlerinize başlayınız" deniliyordu. Ben hemen gittim. Gidecek kadro için tekrar istişareler ve tercihler yapıldı. Ben dâhil üç kişi önce Fransa'ya, Almanya'ya, Belçika'ya vs. ziyaretlerimizi yaptık, raporlarımızı tuttuk.

Nihayet sıra Romanya'ya geldi. O yıllarda Romanya devlet reisi olan Çavuşesku'nun zulümleri ve Müslüman halka yapılan mezalim çok fazlaydı. Hatta Romanya'dan geçen işçilerimizin bile arabaları aranır, Kur'an'lara el konur ve yakılırdı. Bir de baktık ki bizi sarıklılar karşıladı ve bizi Lido Oteli'ne götürüp misafir ettiler. Yemek teklif ederek, ne yiyeceğimizi bile sordular. Ben etlerine güvenmediğim için sadece sebze tercih ettim. Yemek, namaz ve hafif dinlenme faslından sonra bize "Yarın, saat 11:00'de Devlet Reisi Çavuşesku gelecek, sizleri kabul edecek" denildi. Biz de peki diyerek, ertesi sabah namazdan sonra erken hazırlanıp sefaretleri (Mısır, Kuveyt, Irak, Fas vs. gibi tüm İslâm ülkelerinin elçiliklerini) dolaştık. Çünkü onlar da toplantıda hazır bulunacaklardı. Taleplerimizin altyapısını oluşturduk. Onlar bize, "Evet çok haklısınız, siz onun huzurunda bu problemler hakkında ne söylerseniz, bizler de evet diyeceğiz" dediler.

Saat 11.00 olunca Dışişleri Bakanlığı'nda yerimizi aldık. Çok büyük bir masa etrafında bizim için ayrılan yere oturduk. Bir sürü sarıklı din adamları ve müftüler hazır bulunuyordu. Diğer yanda da büyükelçiler hazırdı. Bir müddet sonra Çavuşesku içeri girdi ve kendisi için hazırlanmış olan çok büyük ve haşmetli koltuğuna oturdu. Açış konuşmasından sonra bizlere "Buyurun, ne istiyorsunuz?" dedi. Yanımdaki arkadaşım Abdülkadirî bana "Sen cevap ver" dedi.

Ben kalktım, "Efendim, millet sizden çok memnunmuş. Ülkenizde yaşayan 66 bin Müslüman da memnun. (Halbuki illallah diyorlar ama çevresindekiler ona bildirmiyormuş. Fakat bizim, şikâyetlerle başlamamız yanlış olurdu.) Ancak, bakınız Hıristiyanlar dinlerinin gereği olarak Roma'ya serbestçe gidiyorlar. İsterlerse çocuklarını bile orada okutabiliyorlar. Yahudiler, Telaviv'e serbestçe gidiyorlar. Oysa Müslümanlar, dinlerinin gereği olarak senede bir olan toplantılarına bile gidemiyorlar (Haccı kastediyorum)" dedim.

Çavuşesku müftüye dönerek "Müftü efendi, bundan sonra gitsinler" dedi. Müftü efendi, çaktırmadan bana sağ eliyle yazı ve imza işaretleri yapmaya başladı. Ben vaziyeti anladım. "Sonra unutulur gider ve bir hak arayamazlar. Sözleşme yapmak lazım" diye düşündüm. Ben de hızlıca kendimi toparlayarak "Efendim, sizlerin meşguliyetleriniz çok, bunlar unutulabilir. Müsaade ederseniz bir kâğıt versinler de kayıt altına alsak" dedim. Yanındaki devlet bakanına bakarak "Onlara kâğıt verin" dedi. İki tane kâğıt getirdiler. Ben bu ilk maddeyi yazarken, Çavuşesku birden itiraz ederek "Yalnız biz onlara, toplantıya gitmeleri için para mara vermeyiz!" dedi. "Tamam efendim, gerekirse biz veririz" dedim.

Çavuşesku "Tamam o zaman, başka ne var?" dedi. Ben yine "Efendim, Hıristiyanlar İncillerini buradan alıyorlar, Yahudiler Tevratlarını Telaviv'den getirtiyorlar. Oysa Müslümanlara bu hak verilmiyormuş. Hatta ülkenizden geçen işçilerimizin bile Kur'anlarına el konup yakılıyormuş. Onlar da Kur'anlarını istedikleri yerden temin etmelidirler" dedim.

Çavuşesku bu konudaki görevliye dönerek "Bundan sonra serbest geçsinler ve buradakiler de kitaplarını temin etsinler" dedi. Ben kendisine işaret ederek, bunları da kâğıda yazdım. Çavuşesku "Peki, başka bir şey var mı?" dedi. Ben de "Efendim, Müslümanlar da diğerleri gibi Kur'anlarını serbestçe öğrenip, rahatlıkla okumalıdırlar" deyince, buna hemen itiraz etti. "Bu olmaz. Okulları ne olacak?" deyince ben hemen "Efendim, okul tatillerinde okusunlar!" dedim. Çavuşesku "Peki, tamam. Öyle olur. Kendi kitaplarını okusunlar" dedi. İşaret ederek bu maddeyi de sözleşmeye yazdım ve bu kâğıdı yardımcılarıyla göndererek imzalattım."

Salih Özcan'ın bu anlaşmayı imzalamasının ardından bir sonraki yıl Romanya'dan 50 kişi hacca gider. O yıl açılan üç Kur'an kursunda ise 81 öğrenci Kur'an eğitimi alarak Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenir.

CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri