'TRT babama dava açtı'

Dün ilk bölümünü yayınladığımız röportajda, dünyaca ünlü neyzen Kudsi Erguner, tasavvufun temelinin Kur’an-ı Kerim olduğundan Atatürk’ün bir müzik şahsiyeti olmadığına kadar ilginç konulara temas etmişti. Röportajın bugün yayınlayacağımız kısm

Musiki nedir?
Musiki bir zevk mevzuudur. Bir politik mevzu değil. Yani insanların ‘Ben milliyetçiyim, dolayısıyla tasavvuf müziği dinlemem lazım’ demesi mümkün değil. Sizin zevkinizin ondan etkilenecek kadar incelmesi lazım. Bu zevki insanlar serbest olarak yaşamalı. Bir devletin, bunu insanlara empoze etmemesi lazım.
Bunları konuşmamıza da o politik nedenler sebep oluyor ama...
Bu bir hatadır. Tabii hataları düzeltmek lazım, fakat düzeltirken intikam alırcasına değil. Sadece ‘biz de varız’ diyebilmek...

Sizce ‘varız’ diyebiliyor muyuz?
Dememiz lazım. İşte konuşuyorum ben, söylüyorum. Az önce bana sordular; ‘Kutlu Doğum Haftası’nda senfonik müzik yapıyorlarmış. Ne düşünüyorsunuz’ dediler? Dedim ki; ‘Müslümanların Hz. Peygamber’i hatırlamaları için senfonik müziğe ihtiyaçları olduğunu zannetmiyorum. Bu yapay bir şey. Ama bir gün bütün Müslümanlar iyice Avrupalılaşırlar. O zaman belki...’

KADIN SEMAZEN OLMAZ

Kadın semazen olur mu?
Olmaz. Eğer geleneğe bağlı düşünüyorsak. Kadının toplumdaki yeri ayrıdır. Bir tarikat ayini içerisinde kadın erkeğin bir arada olması böyle bir şey mevzu bahis değildir. Yani bir arada dönmesi diye bir şey yok. Bu, son zamanda icat edilen bir şeydir. Bazı insanlar diyorlar ki; ‘İşte bu Mevlana zamanında da vardı.’ Gelenekte böyle bir şey yok. 700 senedir böyle bir şey yok...

Kaldı ki Mevlana’ya iftira atılıyor olabilir.

Elbette. Herkes kendi fikrini teyit etmek için ‘Mevlana da böyle dedi’ diyor. Yıllardır Hıristiyan misyonerlerin, CIA ajanlarının topluma dikte edemediği şeyi biz kendi kendimize Mevlana’nın ağzından dikte ediverdik. Hz. Mevlana’nın bir sözü var; “Fikirler, gökte uçan kuşa benzerler. Sen onları senin zannedersin; fakat o kuşların hiçbiri senin değil. Ancak bir tanesini tutup aldığın vakit elinle, o senin kuşun olur.” Şimdi bir fikrin bir insana maledilebilmesi için o fikrin neşredilmesi lazım. Başkaları tarafından da paylaşılmalı. Fakat kitap yazıyorsunuz, insanlar okumuyor. Söylüyorsunuz, dinlemiyorlar. Yani aynı ayet-i kerimede olduğu gibi…

Mussogorski’yi biliyorsunuz Rus besteci, “Kars’ın Fethi” marşını yazan kişi..
(Gülüyor) Onu da burada çalıyorlar.

Bir Türk generali diyor ki; ‘Mussogorski’yi çok beğendim, harikaydı.’ Vakit gazetesindeki bir yazarımız da diyor ki; ‘Sen ne yapıyorsun? Mussogorski düşman askerine, Ruslara marş yazan bir adam.’ Bunun üzerine Mussogorski’yi öven komutan Aytaç Yalman’a yönelik eleştiri sebebiyle, 312 general kendileri eleştirilmiş gibi dava açtı.

Tahir-ül Mevlevi Hazretleri’nin “İstiklal Mahkemeleri” diye bir kitabı var. Onu okuyun. Bazı anıları var, hatta neşredilebilir gazetenizde. Şimdi herkes istiyor ki bir doğru olsun, herkes ona inansın. Ona aykırı olan sesleri biz pataklıyoruz. Ama yarın sizin fikriniz iktidarda olsa, siz de ötekileri pataklarsınız. Herkes düşündüğünü en güzel şekilde ifade edebilmeli. Ya da edebilecek insanları bulup onları konuşturmalı.

ASKERLER SİZE KIZMAMALI

Mussogorski için ne diyorsunuz? Oraya dönelim isterseniz tekrar?

Askerlerin buna kızmaması lazım, doğru. ‘Afedersiniz, biz bunu sanatsal olarak dinledik’ diyebilmeleri lazım. O olgunlukta olmak gerekir. ‘Vay sen bana hakaret ettin’ denilmemeli..

Sabetayistlerin Bektaşiliğe ve Mevleviliğe girişi sonrasında bir bozulma var. Mevleviliğin Kemalizme kayması da o döneme denk geliyor... Bunun Mevleviliğe bir zararı oldu mu?

Fransızca’da Prozedantasyon diye bir tabir var. Yani niyetin mahkemesi olmaz. Yani insanın ne niyetle ne yaptığını bilemezsiniz. Bunu Allah bilir. İnsanın Sabetayist olması, Hıristiyan olması, İngiliz olması onun maksadının kötü olduğu anlamına gelmez. Onun için niyetler üzerinde hüküm yürütmeyin.

Tarikatlar kapalıdır

Tarikatların bugünkü durumu?..

Tarikatlar kapalıdır bugün. Açılsa dahi bu tarikatleri açacak insan yoktur. çünkü tarikat bir gelenektir. Bir cemaatin ortak yaşantısıdır. Bunun matematiksel izahı var. Bir insan 25 yaşındayken tekkeler kapanmışsa bugün 100 yaşını geçmiş olması lazım. Bir nesil kopukluk var arada en az. O nesli tanıyan insanlar. Yani bizim gibi ortada kalan insanlar..

1925’te tarikatler kapatılıyor, fakat Cizvit tarikatlerine dokunulmuyor. Bu sadece Müslümanlara yönelik bir durum mu?

Orada dediğiniz gibi mason locaları da kapanmıştır ve sonra tekrar açılmıştır. O hiç kimse için bir skandal olmamıştır. Cizvit mezhebi patrikhane gibi, Türk toplumunun dışındaymış gibi o dönemdeki yasaklardan etkilenmeden yaşadılar. Evet, buradan meselenin İslam’a karşı olduğu gibi bir sonuç da çıkabilir. Ama ben temelde şuna inanıyorum. Bilgi çağı endişesi ortaya atıldı İttihat ve Terakki’den beri. Fransa’da başladı bu. Pozitivizm vs..

Buna inanan insanlar oldu. O insanlar aynı Batı’da olduğu gibi ‘Batı’daki din kurumlarının halka olan baskısından kurtulursak, biz bilgi çağına erişiriz’ sonucu çıkardılar. Ve bundan hareket ederek bizim teokratik olan eski toplumumuzun bütün verilerinden kurtulmamız gerekir iddiası ortaya çıktı ki, cumhuriyet de bu baz üzere kurulmuştur.

GAYRİMüSLİMLERE DOKUNULMADI

Yani o zaman teokratik dönemdeki en önemli kurumlar tekkeler ve tarikatlerdir. Dolayısıyla bunların kalkması gerekiyordu. Bu anlamda Hıristiyan kökenli kuruluşların, patrikhanelerin bu kapatılmaya tabi olmamalarının nedeni Batı’ya bağlantılı olmalarıdır.

Dedeniz, Itri’nin Segâh Ayini’ni radyoda enstrümantal olarak çaldığı için, dönemin valisi “Ayin çalıyor, bu herif” diye telefonla programı kapattırıyor.

ALATURKA MüZİK HOR GöRüLüRDü
Şimdi ne kadar çok var genç neyzen bakın. Benim yaşımda bugün üç tane neyzen var.

Sizin zamanınızda yasak mıydı neyzenlik?

Biz çocukken bize deniliyordu ki okullardaki yönetmeliklerde ‘Gençler alaturka müziğe heveslendirilmemeli. Batı müziğine ve halk müziğine yönlendirilmeli.’ çocuk saati vardı o dönemde, kitabımda anlatmıştım. Orada ney çalınması yasaktı. Rahmetli babam İstanbul Radyosu’nda Ramazan programını ilk yapan kişidir 1963 senesinde. Eski ilahiler okutuyor radyoda kendi inisiyatifini kullanarak. Ve bu yüzden dava açtılar. Mesela 60’lı yıllara kadar gece Türk müziği yayınlanmıyordu. Bunu ilk kaldıran babamdır. Trt o dönem babama dava açtı. Gerekçeleri “vakt-i kerahat müziği yapıyorsunuz”. Yani insanlar akşam rakı içsinler diye müzik yapıyorsunuz denildiğinde babamın, ‘Siz de caz müziği yayınlıyorsunuz. Biz de onu viskiyle mi bağlandıracağız’ diye bir cevabı vardır. Bir röportajımda anlattım bunu da. Size de anlatayım. Plağım çıkmıştı. O zaman kültür ataşesi Cevdet Anday’a hediye etmiştim. Halen unutmam; “Böyle saçma şeylerden kendini kurtar” dedi. Şimdi bakın maşallah her taraf neyzen kaynıyor. Ne güzel bir şey, ne var yani bunda?..


Vakit

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri