Nerde kaldı din ve vicdan özgürlüğü?

Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve eşitliği dilinden düşürmeyen bazı sosyal demokratların ve liberallerin konu İmam Hatip Lisesi mezunlarının isterlerse, şartları tutarsa ve de kazanabilirlerse “polis memuru” olabilmelerine imkan sa

Çünkü, onlar bunu her zaman yapmaktadırlar. Seslerini çok çıkartınca haklı olduklarını zannetmektedirler. Oysa haklılık sesin çok çıkması ile değil, evrensel standartları özümseyip içselleştirmekle mümkün olacaktır. Oysa bu tipler buna hazır değillerdir ve bu gidişle de olamayacaklardır.

Çünkü, onlar daha fazla eşittirler ve eşitliğin ancak eşitler arasında olduğuna inanırlar.

Onlara göre “köylü çocukları” hep “köylü” kalmalıdır. İşçilerin çocukları da “işçi” olarak yaşam sürmelidir.

Onların kurdukları kast sistemine göre, bu milletin çocukları asla yönetime heveslenmemelidir. Üst düzey bürokrat olmamalıdır. Her daim emir almalıdır. Sesini de çıkarmamalıdır.

Çünkü bu seçkinci, statükocu, pozitivist, jakoben, darwinist ve antidemokrat zihniyet her zaman “gerçek demokrasi”den nefret etmiştir ve etmektedir. Onlar sadece “sanki demokrasi”yi sevmektedirler. Hak edenin hak ettiği yere gelmesini değil, kendi yandaşlarının o koltuklara oturmasını istemektedirler. Zira yaklaşık bir asırdır hep böyle olmuştur ve onlara göre bundan sonra da hep böyle devam etmelidir.

Çünkü onlar ayrıcalıklıdır. Çünkü onların oyları ile dağdaki çobanın oyu bir değildir. Çünkü bu millet “bidon kafalı”dır ve “göbeğini kaşıyan adamlar”dan oluşur. Zaten bu milletin % 70’inin kafası da çalışmaz ve onlara göre bu millet zaten aptaldır. Çünkü İslam’a inanırlar ve muhafazakardırlar. O yüzden bunları ezmek lazımdır. Kafalarını kaldırmalarına engel olmak gerekmektedir. Bunlar çiftçilik ve hayvancılık yapmalıdır. Ya da işçi kalmalıdır.

Evet, bu sözde demokratlar istemese de bu milletin çocukları özgürlüklerden yana olmaya devam edecektir ve herkesin hak ettiği göreve gelmesini savunacaktır. Her zaman eğitimde fırsat eşitliğinden ve özgürlüklerden yana olacaktır.

Çünkü evrensel değerlere göre kimseye zorlama yapılmamalıdır. Bir genç kazanabiliyorsa üniversiteyi de okumalı ve olmak istiyorsa “polis memuru” da olabilmeli, başka bir mesleğe de yönelebilmelidir.

Artık bu baskıcı, dayatmacı, zorba, totaliter ve çağdışı yönetim anlayışı geride kalmak durumundadır. Çünkü halkın % 58’i referandumda “daha fazla özgürlük” demiştir. Bu nedenle, artık bu özgürlüklerin önünde hiç kimse duramayacaktır.

İmtiyazlarını kaybetmenin verdiği hırçınlıkla sağa sola saldıran ve “İmam Hatip düşmanlığı yapan” bu gibi kimseleri biz “aklı selime, demokrasiye, eşitiğe ve özgürlükleri içlerine sindirmeye” çağırıyoruz.

Çünkü bir arada huzur içinde yaşamanın yolu hukukun üstünlüğüne inanmaktan geçmektedir. Ölçü, evrensel hukuk ve ahlak kuralları olmalıdır. Bu ülkede üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü egemen olmalıdır. Hala bu standartların ülkede olmasını istemiyor ve eski düzenlerini özlüyorlarsa bilsinler ki, o, artık 12 Eylül 2010’da tarihin çöplüğüne atılmıştır. Halk “yeter artık, daha fazla demokrasi ve özgürlük” demiştir. Bunu artık anlamaları ve onlar için zorda olsa kabullenmeleri gerekmektedir. Çünkü onlar imtiyazlarını kaybedeceklerdir. Bağırmalarının, kavga çıkarmalarının ve sıkıntılarının asıl nedeni budur.

Çünkü, çıprındıkça batmaya devam eden, yaramaz çocuklar gibi bağıran, huysuzlaşan, kendi yerli ve mağdur kimliğinden nefret eden, kimliğini sömürgeci ve emperyalist Batı'nın kimliğiyle özdeşleştirmeye çalışan, Batı medeniyeti dışında kalan ezilmiş ve sömürülmüş uluslara neredeyse tiksinerek ve iğrenerek bakan, dayatmacılığı savunan, empati nedir hiç bilmeyen, cahil olduğu halde kendini 'aydın'(!) zanneden, iki yüzlülüğü ve omurgasızlığı kendine şiar edinen ve dini değerlere karşı da son derece saygısız olan bu kimseler artık gaflet uykusundan uyanmalı ve gerçekleri görmeye başlamalıdırlar.

Kendi milletinin değerlerinden nefret eden bu sözde aydınlar artık şu gerçekleri görmelidir. Artık güneş balçıkla sıvanmamaktadır. Yolun sonu görünmüştür. Millet artık uyanmıştır. Artık milleti “höt”, “hadi ordan”, “söyletmen vurun”, “susturun ya da kan kusturun”, “atın içeri” “kes sesini” vb. diyerek susturamayacaksınız ve sindiremeyeceksiniz.

Öyleyse demokrasi dışı yöntemlerden medet uman ey bazı sosyal demokratlar! Siz de uyanınız ve demokrasiyi artık hazmediniz. Unutmayınız ki, bu milleti kazanan mücadeleyi kazanacak, milleti kaybeden ise kesinlikle kaybedecektir. Siz bu aziz milletin kalbini kazanmaya bakınız. Zorbalıktan medet ummayı artık bırakınız. Eşit vatandaş olmayı artık lütfen kabul ediniz.

Sonuç olarak, bu ülke hepimizindir ve herkes hak ettiği yere gelmelidir. Kimse kimseye tepeden bakmamalıdır. Bu cumhuriyeti tek başına birileri kurmamıştır. Bu cumhuriyeti millet, güçlü iradesiyle hep birlikte kurmuştur. Kurtuluş savaşı birlikte kazanılmıştır. Bu nedenle, egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Artık egemenlik seçkincilerin ve elitistlerin olamayacaktır ve bu cumhuriyet “demokratik bir cumhuriyet” olarak yaşamaya devam edecektir.

Hala geçmişte yaşayan, dünyanın gittiği yeri göremeyen, baskıcı, diktatör yönetimleri arzulayanlar da artık bu uykularından uyanmalıdır. Bu çağdışı görüş ve düşünceleri savunanların hali bugün dünyada nasıldır ve başlarına neler gelmektedir bunlara (Tunus örneğine) yakından bakmalı ve bunlardan da gereken dersleri bir an önce almalıdır.

DİYANETHABERLER.COM

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri