Hac rezalet midir?

Mecazı hakikat zannedenlerin çok cahil kimseler oldukları ve bu tür insanlara ve sözlerine itibar edilmemesi gerektiği hususu bilginlerin ortak kanaatidir. Zira âlimler: “mecaz cahilin dilinde hakikat kesbeder” diyerek bu gerçeğe işaret

Dr. Ahmet Emin Seyhan

Mecaz, Hakikat ve İslam’a Saldıranlar

Mecazı hakikat zannedenlerin çok cahil kimseler oldukları ve bu tür insanlara ve sözlerine itibar edilmemesi gerektiği hususu bilginlerin ortak kanaatidir. Zira âlimler: “mecaz cahilin dilinde hakikat kesbeder” diyerek bu gerçeğe işaret etmişlerdir.

Âlimlerin bu ortak kanaati günümüzde de geçerliliğini aynen korumaktadır. Ancak bazen bu tiplerin veya onları iyi niyetle takip edenlerin bazı şeyleri doğru düşünmesini ve anlamasını sağlamak maksadıyla bir takım hususların açıkça ifade edilmesinde yarar vardır.

Mesela konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Allah yolunda kurban kesen insanların kazanacakları yakınlık, takva ve sevaplarla sırat köprüsünü kolayca geçebilecekleri mecazî ifadesini anlamamakta ısrar eden bir köşe yazarı, bir ineğin sırtına 7 kişiyi bindirmekte ve mecaz ile hakikati bilerek birbirine karıştırmakta ve dini bir emirle rahat bir şekilde alay edebilmektedir. Böyle düşüncede olanların biraz daha mürekkep yalayarak önce fikir sahibi olmaları uygun olacaktır. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmaya kalkışanların ne kadar gülünç durumlara düştükleri bu örnekte açıkça görülmektedir.

Aslında bu tipler kalplerinde dine ve dini değerlere karşı bir öfke beslemektedirler. Bunu doğrudan ifade etmekten çekindikleri için de bir takım simgeler, semboller ve mecazlar üzerinden amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadırlar. İslam’ın bir şiarına alay ederek dil uzatmak, İslam’ın sembollerini küçümsemek, mecazî olarak ifade edilmiş hususları gerçekmiş gibi sunmak ve bu değerlerle dalga geçmek bu zevatın daima yapageldikleri işlerdendir.

Kendilerinin de Müslümanlardan olduklarını söyleyerek bazılarını kandırmayı amaçladıklarında, dinin gizli olması ve Allah ile kul arasında kalması gerektiğini savunduklarında onların samimi ve dürüst olmadıklarını belki anlamayabilirsiniz. Ancak söz konusu mecaz, simge, semboller, bir takım kelime ve kavramlar olduğunda, kısaca iş ciddiye bindiğinde bu tipler gerçek niyetlerini o zaman derhal belli ederler. İnsafsızca ve acımasızca İslam ve onun emirleriyle alay ederler. Namaza, oruca, hacca, kurbana, zekâta fırsat buldukça saldırırlar. Bu ibadetlerin yerine getirilmesine engel olmaya çalışırlar.

Mesela hac ibadeti esnasında şeytan taşlanırken yaşanan bir izdiham nedeniyle ölenleri haberleştirirken, olayın vahametine odaklanmak ve doğru bilgi vermek yerine doğrudan gazetelerinin manşetinde “hac rezaleti!” diye hacc ibadetinin kendisine saldırırlar. “Hacta yaşanan rezalet” deseler kabul edilebilir belki, ama onlar doğrudan ve açıkça “hac rezaleti!” diye hacc ibadetinin kendisine saldırmaktan kaçınmazlar. Hala bu manşeti okudukları halde, onların verdikleri diğer haberlere güvenenler varsa bunların biraz Kur’an’da bu tipleri ve özelliklerini anlatan ayetleri okumaları uygun olacaktır.

Yine benzer şekilde Kur’an-ı Kerim’in indirilişinin 1400. yılı münasebetiyle her akşam yarım saat bir Kur’an’ın tefsirinin açılıp ailece okunmasını tavsiye eden bir Diyanet İşleri Başkanına bu adamlar ertesi gün manşetten “bu çağda bu kafa!!!” diye saldırmakta ve hakaret etmekte hiçbir beis görmezler.

Yine alkolün zararları ortada iken ve aklı başında ülkeler bununla mücadele etme yolları ararken onlar alkollü içecekleri ısrarla savunurlar. Alkollü birisi trafik kazası yapar, alkol almayan başka insanların hayatlarını tehlikeye atar ya da ölümlerine sebebiyet verirse, hiç alkolün kötülüğünden bahsetmezler ve suçu ne idüğü belirsiz “trafik canavarı” gibi soyut bir kavrama atarak insanların gerçekleri görmesini engellemeye çalışırlar.

Veya alkol yüzünden işlenmiş cinayetlerde alkolün kötü sonuçlarına odaklanmak yerine izleyiciye, o cinayette öldürülen kişilerin hayat hikâyelerini anlatarak meseleyi başka yerlere çekerler, alınması gereken mesaja asla odaklanmazlar ve insanların da düşünmesini istemezler. Sadece yaptıkları duygu sömürüsüdür, döktükleri yaş ise sadece timsah gözyaşlarıdır.

Zira bunların amacı haber vermek ya da toplumu bilgilendirmek değildir. Duyguları harekete geçirerek buradan rant elde etmektir. Alkol yüzünden işlenen cinayetleri, kazaları ve olayları haber yaparak reyting kazanmaktır. Alkolün zararlarından bahsedenleri susturmak ve açıkça dini değerlere cephe almaktır. İslam’ın emirlerinden duydukları rahatsızlığı bu şekilde ortaya koymaktır.

Bir başka ifadeyle, bu tipler bütün bu acılara ve gözyaşlarına neden olan alkollü içki tüketiminin yanlışlığına odaklanmak ve insanların dikkatini oraya teksif etmek yerine lüzumsuz ayrıntılara takılarak insanları oyalarlar ve gereken dersi almalarına engel olurlar. Bu; bir anlamda gerçekleri perdelemektir. Bu; aslında o toplumun yararına değildir. Ama toplum bunu anlamaz ve haber dinlediğini zannederek beyninin yıkanmasına bilerek ve isteyerek izin verirse, şartlandırılmışlığını fark etmeksizin kendisine öğretilenleri ertesi gün papağan gibi tekrarlamayı marifet zannederse, bilinçaltına zerkedilmiş bir sürü yanlışı düşünmeksizin bir de savunmaya kalkarsa, bu gibi kimseler sadece kendilerine zarar vermeyecekler, aynı zamanda dünyayı paylaştıkları başka insanların da yaşamlarını tehlikeye atabileceklerdir.

Aynı şekilde bu tipler TV’lerden ve gazete sayfalarından nikâhsız birlikteliklerin ne kadar iyi olduğunu anlatmaktan ve örnek göstermekten utanmayacaklardır. Filmlerde ya da söz sanatçılarla yaptıkları röportajlarda “evlilik aşkı öldürüyor en iyisi bu şekilde nikâhsız yaşamak” diyerek gençlerin beyinleri yıkayacaklardır.

Nikâhsız birlikte olduğu erkek arkadaşı tarafından boğazı kesilerek öldürülen bir genç kızın hayat hikâyesini ibretli bir şekilde izleyiciye vermek yerine meselenin bu yönüne hiç odaklanmayacak ve “vahşi cinayet!” diye olaydan prim toplamaya bakacaklardır. Bu olayın nedenlerine ve niçinlerine yoğunlaşıp aynı yanlışa başka kızların düşmemesi için toplumu gerçek anlamda bilgilendirmek yerine, sahte gözyaşları dökerek reyting peşinde koşmaya devam edeceklerdir. Gayr-i meşru iş ve eylemlerin kötü sonuçlarını gençlere göstermek yerine her türlü ahlaksızlığın yaygınlaşması konusunda bir çaba ve gayret sarf etmekten de utanmayacaklardır.

Dolayısıyla bu ve benzeri insanların tavır ve davranışları dikkatle değerlendirilmek durumundadır. Bu tipler ciddiye alınıp cevap verilmediğinde meydanı boş bularak çok daha büyük yanlışlara imza atmaya devam edeceklerdir.

Bu itibarla konu üzerinde düşünen sorumluluk sahibi sağduyulu kimselerin bu tür kimselere karşı samimi müminleri uyarıp aldatılmalarını engellemeye çalışmaları bir görevdir. Bu görevi her zaman yapacak birileri olmuştur ve bundan sonra da olacaktır.

Bu cümleden olarak, mecaz ile hakikati bilerek ve maksatlı olarak karıştıranlara, esas konular yerine ayrıntılara dalarak gerçekleri perdeleyenlere ve sulandıranlara, insanların gerçekleri öğrenmesine engel olanlara karşı çok dikkatli olunması gerekmektedir.

Bir takım kavramların, olayların ve tartışmaların arkasına sığınarak her fırsatta İslam’a olan kinlerini kusan bu kimseler görüldüğü üzere her asırda vazifelerine devam etmektedirler. Bu nedenle aklı başında bir mümin bir delikten iki defa ısırılmamalıdır ki, bu da Hz. Peygamber’in bir sünnetidir. Peygamber’in bu sünnetini unutup hep aynı yalanlara ve demogojilere kananların suçlamaları gereken aslında bu tipler değildir, onların oyunlarına kanan ve gaflet uykusundan uyanmak istemeyen Müslümanların bizzat kendileridir.

Özetle, herkes kendi dini ile alay eden bu kimseleri ve özelliklerini çok iyi tanımak, değerlendirmek ve İslam’ın mesajını iyi bilmek ve savunmak zorundadır. Zira biz dinimizi koruyamazsak o da bizi korumayacaktır. İslam medeniyetini ihyasına engel olan, Batılı ülkelerin cevherlerinden ziyade cüruflarını alarak modernleştiklerini zanneden, İslam’a iyi gözle bakmayan, namaza, tesettüre, kurbana, içki ve uyuşturucu yasağına, zinaya, Kur’an’ın okunmasına ve anlaşılmasına vs. çok farklı gözle bakan, bu gibi dini emirleri hafife alarak İslam’a saldırmayı kendilerine görev sayanlara karşı uyanık olmak gerçek bir dindarın vasıflarından olmak zorundadır.

Bu vasıflarını öğrenmek yerine bu adamlara göz ve kulak verenler sadece kendilerine yazık etmekle kalmayacaklar, şartlandırılmışlıklar sonucu aldıkları yanlış ve isabetsiz kararlarla da İslam’ın ve ülkenin geleceğini tehlikeye atabileceklerdir. Çare; herkesin dönüp kendisine bakması ve nerde yanlış yaptığını sorgulayarak işe kendisinden başlamasıdır.

diyanethaberler.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri