12 Eylül fıkraları(MİZAH)

İşte 12 Eylül askeri darbesinin Türkiye'ye hediye ettiği ibretlik fıkralar.

12 EYLÜL FIKRALARI

Nur yüzlü Marx
12 Eylül günlerinde yine bir öğrenci evi basılır. Kitaplar potansiyel suç unsuru olarak toplanır. Sonra askerin biri duvarda asılı duran Karl Marx'ın resmine bakar. "Bu kim lan? " der öğrenciye. Öğrenci de "O dedem! Ne olmuş! " cevabını verince asker sinirli bir şekilde bağırır;
-"Ulan, böyle nur yüzlü bir deden var da, ne diye kalkıp komünistlik yapıyorsun"


Hakim işkenceciden özür dilerse…

Darbeden demokrasiye geçildikten kısa bir süre sonra nasıl olduysa büyük uğraşların ardından bir işkenceci adalete teslim edilir.
Hakim: 30 insanın ölümünden, yüzlercesini kaçırmaktan, alıkoymaktan ve iki ödenmemiş trafik cezasından yargılanıyorsunuz. Suçlamalar hakkında ne diyeceksiniz?
İşkenceci: Bir yanlışlık olmalı. Benim arabam yoktur hakim bey.
Hakim: Aaa öyle mi? Özür dilerim. Dava kapanmıştır.


Seni gidi Mozartist!

Üniversiteli genç evde ders çalışırken askerler birden eve girerler. Birileri genci tekme tokattan geçirirken diğerleri de evi ararlar. Ancak ihbar asılsız çıkmış, hiç bir suç aleti bulamamışlardır. Ama komutanları sonunda teypte çalan müziğe dikkat kesilir. Anlamadığı müziğin potansiyel tehlike taşıdığına kanaat getirerek;

-Bu ne lan?der, öğrenci de

- Mozart deyince 'seni gidi Mozartist seni, götürün bunu! " der.

Senin kadar tezek bulamam

Kenan Evren en ünlü günlerinde… Herkesin ona "Paşam" demesinden, "Paşam konuş" demesinden, şakşaklardan çok mutlu. Yine bir memleket gezisindeyken yol kenarında çamura bulanmış tezekle oynayan küçük bir çocuk görür, durdurur kafileyi. Yaklaşır, çocukla sohbet etmeye çalışır.
- Neler yapıyorsun netekim çocuğum?
- Heykel!
- Ne güzel şeyler bunlar. Benim de heykelimi yapar mısın?
Çocuk şöyle bakar Evren'e.
- Yok! Der. "Yapamam"
Evren ısrarlıdır.
- Neden?
- Çünkü senin kadar büyük tezek yok…

Ben tavşanım


12 Eylül döneminde Amerikalı, Rus, ve Türk polisler beraber hizmet-içi kursuna katılırlar. Kursun sonunda bir yarışma yapılacaktır. Yarışma ormana bırakılacak olan bir tavşanın en kısa zamanda kimin tarafından yakalanıp merkeze getirileceğine dayalıdır.
Sabah erkenden, ilk tavşan ormana bırakılır. İlk Amerikalılar gider. 3 saat sonra tavşanla geri gelirler. Sonra Ruslar gider. Onlar da 2 buçuk saatte gelirler. Sonra Türk polisi için bir tavşan salınıverir ormana. Türk polisleri gider. Saatler geçer. Kimseler yok ortada. Hava kararır. Yine kimseler yok ortada. Artık herkes kaygılanmaya başlar. "Başlarına bir şey mi geldi?" diye herkes meraktan yerinde duramazken, bakarlar ki Türk ekibi yanlarında her tarafı yara-bere içinde bir zürafayla geliyor. "Bu nedir?" diye sormak isterlerken zürafanın inleyen bir sesle konuştuğu duyulur;

"Valla ben tavşanım, ben tavşanım, itiraf ediyorum"

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri