4 çocuğunu okutmak için çaycı oldu

Bir kadın için çay ocağı işletmenin çok zor olduğunu ifade eden Öztürk, hayata tutunma ve çocuklarına bakabilmek için tek çaresinin çalışmak olduğunu söyledi.

100. Yıl Bulvarı üzerindeki Yenikarakol Camii civarı esnafının 'hafız ablası' 4 çocuk annesi Fatma Öztürk(48), çalışmaktan başka çıkış yolunun olmadığını belirtti. Öztürk, "Eşim aşçı olarak çalıştığı gemiden emekliliğini isteyip, nisan ayında çay ocağı işletmeye başladı. Gemi yetkilileri kendisini 3 aylığına geri çağırdı. Sezon nedeniyle işlerin de yavaşlaması üzerine gitmek istedi. Benden 3 aylığına çay ocağını işletmemi, aksi halde kapatmamı istedi. Kapatılmasına gönlüm razı olmadı. Bütün zorluklarına rağmen dört elle sarılıp, gelene kadar işletmeye karar verdim." dedi. 

Çay ocağında eşinin kurduğu düzeni devam ettirdiğini, çayın yanında tost, tavuk, köfte yaptığını hatırlatan Öztürk, 15- 20 esnafa hitap ettiği için de kısıtlı imkanlarla işleri yürütmeye çalıştığını vurguladı. Kadın olması nedeniyle erkek müşterilerinin kendisine çok saygılı davrandığını, hatta kendisinin olduğu yerde küfürlü konuşmadıklarını, bundan dolayı kendisine teşekkür edenlerin bile olduğunu da anlatan Öztürk, bu nedenle yüzden yükünün biraz ağır olduğuna inanıyor. 

En büyük sıkıntısının çay ocağında çalışmaktan dolayı evine ve çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramamak olduğundan yakınan Öztürk, buna rağmen eşi gelene kadar ekmeğinin peşinde koşacağını vurguladı. Öztürk, hikayesini şöyle anlattı: "Çevremde bana; 'hafız abla sen bu işi iyi yapıyorsun' deyip, destek olanlar var. Aslında çaycılık kadın işi değil. Ama evime ekmek götürmek zorundayım. Eşim, bir bankadan kredi çekip borçlanarak emekli oldu. 24 ay boyunca bu kredi borcunu ödeyecek. Yazın kızlarımdan birini evlendirdim. Düğün masrafları için döviz borçlanmıştık. Küresel kriz nedeniyle yükselen dövizden biz de etkilendik. Kirada oturuyoruz, haliyle çalışma mecburiyetim daha da arttı."

Aynı zamanda hafız olan Öztürk, "İyi derecede hafızlığım olmasına rağmen İmam Hatip Lisesi çıkışlı olmadığım için bir yerde görev alamadım. Çocuklarımdan hafız olan yok, ama Kur'an-ı Kerim'i çok iyi okuyorlar." diye konuştu.


"KIZIMI DERSANEYE VEREMEDİM DİYE ÇOK HAYIFLANIYORUM"


3'ü kız 4 çocuk annesi olan Öztürk, lise sonda okuyan aynı zamanda epilepsi hastası olan kızını ünevirsiteye hazırlık kurslarına gönderememenin üzüntüsünü yaşıyor.

Kızlarının ikisinin üniversite mezunu, birinin de lise son sınıfta okuduğunu bildiren Öztürk, "En küçüğü erkek, 6. sınıfta okuyor. Lise sonda okuyan kızım, hastalığı nedeniyle ömür boyu ilaç kullanacak. İlaçları çok pahalı. Bir dersanenin yüzde 50 indirimli fiyat tarifesini kazanmasına rağmen kalan yüzde 50'yi ödeyecek gücü kendimizde bulumadığımız için gönderemedim. Sınıfında okuyan 40 öğrenciden 39'u dersaneye giderken o gidemiyor. Arkadaşlarından geri kalmamak için evde çalışıyor. Borçlarımı ve giderleri düşününce içinden çıkamayıp dersaneye veremedim. Üzüntüsü içimde." ifadelerini kullandı. 

Anne Öztürk'e en büyük desteği zoraki de olsa, lise sonda okuyan kızı Nida ile ilköğretim 6. sınıfta okuyan oğlu Berk veriyor. İçinde bulundukları ekonomik şartlar gereği, annelerinin çalışmaya mecbur kaldığını dile getiren Nida Öztürk, "Annem sabah kahvaltımızı hazırlamadan işe gitmiyor. Ama okul dönüşü eve geldiğimde sıcak bir ortam bulamıyorum. Sobalı evde kaldığımız için evimiz soğuk oluyor. Anneme çalışması konusunda diyecek bir laf bulamıyorum. Kısaca sıcak bir ev ve sıcak bir kaşık çorbayı çoz özlüyorum." şeklinde konuştu.

Yenikarakol Camii civarı esnaflarından Muhittin Uluhan, hafız ablanın çalışma şartlarına üzüldüğünü, ancak hayatın zorluklarını düşünerek çalışmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. 

Hafız abladan Kur'an dersleri aldığını da hatırlatan Uluhan, "Biz burada az sayıda esnafız. Hafız ablamız buraya renk kattı. Asıl işi Kur'an hocalığı olmasına rağmen, çay ocağı işletiyor. O yönden üzülüyorum. Ekonomik durumunu da bildiğim için mecburen çalışıyor. Biz de kendisine her türlü desteği veriyoruz." diye konuştu.