"Dünyadaki eğitim faaliyetlerini takdir ediyorum"

Mustafa Demirci: "Dünyadaki eğitim faaliyetlerini takdirle takip ediyorum"

Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de gurbetçiler ile bir araya gelen ses sanatçısı Mustafa Demirci, CİHAN'a konuştu. Son çıkan "Sufi Mehter" adlı kasedinden bahseden Demirci, dünyadaki eğitim faaliyetlerini de takdirle takip ettiğini belirtti.


- 90'lı yıllardan sonrasına gelen alternatif özgün müzik arayışında sizler ilklerdiniz. O dönemdeki çıkış halini ve psikolojisini özetleyebilir misiniz?


Aslında o dönemlerde tasavvuf musikisi de icra ediliyordu, ama bunun albüme dönüşüp yaygınlaşması bizlerle oldu diyebiliriz. Yine aynı ruhu taşıyan güfteleri besteleyerek biz, insanların beğenisine sunduk. İnsanlar da beğendiler, özel radyolar da açılınca insanlarımızın kulaklarına çok hoş geldi. Birden hiç ummadığımız bir teveccüh ile karşılaştık. Bu teveccüh de bizleri yeni albümler yapmaya teşvik etti ve hemen her yıl da bir albüm yaptık ve hemen hepsi de çıtayı yükselterek, beğenilerek devam etti. 


- Şu ana kadar kaç albüm oldu?

Şuan benim şahsıma ait on kadar albüm var. Mehmet Emin Ay ağabeyimizle ve Murat Necipoğlu kardeşimizle yaptığımız albümleri de sayarsak bu sayı yirmiyi aşıyor.


- Şimdi de Sufi Müzik isimli bir albümle dinleyicilerinize tekrar merhaba dediniz. Yeni albümünüz hakkında da kısa bir bilgi alabilir miyiz?

Geçtiğimiz yıllarda "Sufi Terapi" isimli bir albüm çalışmamız olmuştu ve son olarak da geçtiğimiz Ramazan ayı içinde "Sufi Mehter" isimli albümüz çıktı. Murat Necipoğlu kardeşimle birlikte yaptık. Bu albümümüzde de tasavvuf musikisine ait bilinen ve sevilen eserleri mehter formatında sentez yaptık. Yani mehter sazlarıyla birlikte klasik sazları da işin içine katarak yaptık, inşallah beğenilir.


- Bu albümün bir tanıtımını da ilginç bir yerde, burada; yani Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de yaptınız. Burası Osmanlının mehter seslerinin 150 yıl kadar yankılanmış olduğu bir yer. Bu husustaki yorumlarınızı da merak ediyoruz açıkçası.

Doğrusu, tarih bilgim çok iyi değildir ama bize burada refakat eden ve rehberlik eden dostlarımızın anlattıkları çerçevede baktığımızda burada Osmanlının çok büyük işler başardığını görüyoruz. Dedelerimizi hayırla yâd etmek gerekir. Onların ruhunu ve dünyasını anlamaya çalışıyoruz. Şahsen, sadece kalbim onları hissediyor ama keşke onların mefkûresini, düşüncesini birazcık olsun yakalayabilsem. Ne kadar büyük insanlarmış ki, buralara kadar gelmişler, bir inancı ve misyonu temsil etmek için sorumluluk duygusuyla hareket etmişler ve insanlığına hizmet etmişler. Yunus Emre'nin "Yaradan'dan ötürü" dediği gibi, insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşmışlar. Fetih hareketleri dışında hep bir hizmet ve onarım düşüncesiyle hareket ettiklerini görüyoruz. Başkalarını asilime etmediklerini, kendilerinin sahip oldukları güzellikleri başkalarıyla paylaşma adına dünyanın dört bir yanına açıldıklarını görüyoruz. 

Sufi Mehter isminin manasını da şurada birbirine örtüştürebiliriz; neden bu insanlar gittikleri yerlerde zulmetmemişler ve hep hak ve adalet dağıtmaya, temsil etmeye çalışmışlar? İşte gönüllerindeki bu Allah sevgisi ve Allah korkusunun, bu ikisinin ince münasebeti bu insanları böyle hayırla yâd edilir, özlenir hale getirmiştir. Böyle düşünüyorum, çünkü onlar cihatlarına giderken "Allah Allah" nidalarını sadece bir nara olarak atmıyorlardı, gönüllerindeki Allah sevgisini haykırıyorlardı. Biz de bu sevgiyi ve muhabbeti biraz da onların sazlarıyla ifade etmeye çalıştık. O coşkuyu, tasavvuf neşesiyle nasıl ifade edebiliriz, diye düşündük. Neticede böyle bir çalışma yaptık, umarız başarılı olmuşuzdur. 


- Mustafa Bey, Avrupa'nın ve dünyanın değişik yerlerine gidiyorsunuz ve oralarda da görüyorsunuzdur; Türkler ve dolayısıyla da açılan Türk okulları artık dünyanın her yerinde. Buradaki, Macaristan'daki gibi. Türkler, açtıkları okullarıyla artık kendilerini gösteriyorlar. Bu konudaki sizin gözlemlerinizi ve yorumlarınızı alabilir miyiz?

Tabii ki artık dünya bizler için yabancı olmaktan çıktı. Hakikaten hangi ülkeye gitsek, mutlaka orada bizlere ait bir kurumun, kurumsal bir yapının oluştuğunu görüyoruz. Hatta Türkiye'den giden arkadaşlarımızın; oralardaki çocuklarımızın yanı sıra, başka milletlerden insanları da eğittiğini, bizim değerlerimizi ve kültürümüzü onlara da taşımaya başladığını görüyoruz. Eskiden hep imrenerek bakardım, hani yabancı menşeli falan kolej gelmiş şöyle başarılar elde etmiş diye. "Bizim acaba böyle bir hayalimiz olabilir mi, dünyanın değişik yerlerine gidip de onların çocuklarına kendi değerlerimizi taşımak mümkün olacak mı?" diye düşünürdüm. Bu hayali gerçekleştiren bir yapıyı hemen her ülkede müşahede ettim, oralardaki samimi gayretleri ve fedakârlıkları gördüm. Kimi zaman gözlerimiz doluyor, duygulanıyoruz. Çünkü her insanın başaramayacağı büyük emek ve zahmetleri gerektiriyor. Bir misyon sahibi, bir ideal adamının yapabileceği başarılar bunlar. Çok büyük bir çaba ve hizmet; karşılığı da büyük olacaktır diye düşünüyorum. Bizler de ancak takdir edebiliyoruz, yapabildiğimiz bu. 

(CİHAN)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri