Düğün alışverişleri

Düğün alışverişleri
Büyük bir telaşla hazırlandığımız düğünler için yaptığımız alışverişler çok abartılı değil mi?

Gençlerin ve ailelerinin “hayırlı iş” niyetiyle çıktıkları evlilik yolunda kimi zaman pek de hayır olmayan pürüzler çıkıyor. Bu pürüzlerin adı abartılı düğün alışverişleri. En büyük tartışmalar kuyumcularda yaşanırken, kına kıyafeti, gelinlik seçimi, mobilya alışverişleri de sıkıntılarda başrolü oynuyor.



Kuyumcular hassas yerler

Yaptığımız araştırmada çiftlerin özellikle altın alımında daha fazla tartıştığını, kına kıyafeti ve gelinlik seçiminin de oldukça sancılı geçtiğini, bir diğer önemli tartışmanın da kız ve erkek tarafının hediye olarak alacağı mobilyaların paylaşımında yaşandığını gördük. Kapalıçarşı'da kuyumculuk yapan Cengiz Yaka, özellikle dar gelirli ailelerin düğün alışverişinde tartışmalar yaşandığını, bu tartışmaların zaman zaman kavgaya dönüştüğünü söylüyor. Yaka, alışveriş için el ele gelen çiftlerin, çıkan tartışma sonucu nişan atmaya kadar gittiğini belirterek, “Mesela altının adedi konusunda anlaşamayan çiftler arasında ayrılık kararını sıklıkla yaşıyoruz. İşyerimize mutlu gelen çiftler, bir süre sonra tartışabiliyor ve küs çıkabiliyor” diyor. Yaka, genellikle çarşı pazara yalnız çıkan çiftlerin, daha önceden aralarında anlaşarak sorunsuz alışverişlerini yaptığını, ancak ailelerin eşlik ettiği durumlarda gerginlik oluşabildiğini ifade ederek, şöyle konuşuyor: “Bazen çiftler yalnız geliyor, mutlu şekilde alacağını alıp gidiyor. Aileler ise gençleri yönlendirmeye çalışıyor. Kızın ailesi mümkün olduğunca fazla altın alınmasını isterken, erkek tarafı alışverişi daha az masrafla kapatmaya çalışıyor. Bu da ortamı ister istemez geriyor.”

“Benim değerim bu kadar mı?”

Evlilik danışmanı Yalçın Kireççi özellikle erkeklerin evlilik öncesi karşı tarafı etkileyebilmek amacıyla, “Senin için dünyalar feda olsun. Ne istersen alayım, iste canımı vereyim” gibi sözler söylediğini, daha sonra istekler karşılanamayınca karşı tarafın, “Hani ben senin her şeyindim” şeklinde tepki verdiğini vurguluyor.

Kireççi, bu durumu şöyle yorumluyor: “İnsanların benlik değerleri vardır. ‘Ben kimim, benim değerim, kıymetim nedir?’ gibi sorular sorarlar kendilerine. Kendi benliğini bulamamış insanlar, ‘Benim değerim bu kadar mı, bunu mu bana layık görüyorsun?’ gibi tepkiler verebilirler. Bazen aileler olaya, ‘Aman benim tek çocuğum, düğünü eksiksiz olsun’ şeklinde yaklaşıyor. Ya da erkek tarafının ailesi, ‘O kim ki, daha dün bir bugün iki. Önce bir hak etsin’ gibi farklı yaklaşımlar içine girebiliyorlar. Bir de insanlar kendi değerlerini çevreye göre ölçüyorlar. ‘Bak şu kişi çocuğu için şunu yaptı, öteki kızına şunu taktı’ gibi. Çevreye göre değerlendirme yapılması, evlilikleri başlamadan bitiriyor. Bu sorunlarla başlayan evlilikler de bazen birkaç ay sonra, bazen de 20 yıl sonra bile yine ayrılıkla sona eriyor. Erkek, ‘Bu kadının istekleri bir türlü bitmedi’ derken, kadın da ‘Hep azla yetindim ama değerimi bilmedi’ gibi bir yaklaşım içine girebiliyor.”

Kireççi, ekonomik özgürlüğü bulunan, hayatı paylaşmaya, faturaları birlikte ödemeye karar veren çiftlerin ise ileride sıkıntı yaşayacaklarını düşünerek alışverişte daha tutumlu davrandığını, bunun da evliliklerini daha mutlu şekilde sürdürmelerine yardımcı olduğunu sözlerine ekliyor.

Başkası için düğün yapmayın

Psikolog Yasemin Aktosun da, gelenekle modern şartlar arasında denge kurulabileceğini vurgulayarak giriş yapıyor konumuza: “Gençlerin en büyük arzularından biri düğünlerinde her şeyin dört dörtlük olmasıdır. Bu doğal istek kimi zaman, içinde hatalı inanışları da barındırır. Yani çok ciddi masraflar yapılarak düğün farklılaştırılmaya çalışılır. Şayet bireylerin ekonomik anlamda hiçbir problemleri yoksa bu yapılanların evlilik için bir sakıncası olmaz. Ancak bir faydasının olduğu da görülmemiştir. Bunun yanında, ekonomik anlamda kendisini zorlayan çiftler de vardır. Bu çiftler, gereksiz harcamalarla bir düğün şekillendirmeye çalışırlar. Böyle bir durumda da yapılan masraflı düğünün evlilik sürecine pozitif yansımaları olmayacağı gibi negatif yansımaları olacaktır. Çünkü düğün öncesi kemerini sıkan çiftler, düğün sonrası kemerlerini gevşetmede zorlanacaklardır. Bu zorlanma da çeşitli sorunların başlangıcı olabilmektedir. Bu sebeple unutulmamalıdır ki; evlilik için gerekli şartlardan biri; birbirini olduğu gibi kabul ve karşılıklı anlayıştır. Unutmayın ki başkalarını mutlu etmek için evlenilmediği gibi, başkaları için de düğün yapılmaz.”

Moral dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.