İ. Selçuk'tan müthiş itiraf!

İ. Selçuk'tan müthiş itiraf!
İlhan Selçuk, ölmeden önce yargılandığı Ergenekon mahkemesine sunmak üzere hazırladığı savunma metninde savcılara saldırıyor, hükümete karşı harekete geçtik itirafında bulunuyor...

İşte İlhan Selçuk'un bugün Cumhuriyet'te yayınlanan savunmasının ikinci bölümü:

"Amerika’nın “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) ile 2002 yılında dışarıdan desteklenen ve yürürlüğe konulan “Ilımlı İslam Devleti Modeli”, ülkedeki Atatürkçü, laik, demokrat herkesi telaşlandırmış, yabancı tezgâhı olan bu siyasal iktidara karşı ne yapılabileceği evlerde, partilerde, gazetelerde, televizyonlarda konuşulmaya, tartışılmaya başlanmıştır.

Bugün Ergenekon iddianamesinin suçladığı işte bu laik ve demokratik çareleri arayan kişilerdir."



Mantıksızlıklarla oluşturulmuş bu iddianame, iddianame olma ciddiyetinden yoksun

İFTİRA KAMPANYASI

İlhan Selçuk’la örgüt üyesi olduğu iddia edilen öteki sanıklar arasında ilişkilere bakalım. Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Adnan Akfırat ve Ferit İlsever. 

b) Örgütten sayılan öteki sanıklarla ilişkiler

Şimdi gelelim (b) faslına, yani İlhan Selçuk’un Ergenekon terör örgütünün öteki sanıklarıyla ilişkilerini saptayan ve delil olduğu iddia edilen bölüme.

İddianamenin sonuç bölümünde, 1792’nci sayfasında aynen şu ibare okunuyor:

“Şüpheli İlhan Selçuk’un Ergenekon’un üst düzey bir yöneticisi olduğu...”

Bu duruma göre “üst düzey bir yönetici” örgütü yönetmek için çeşitli temaslar yapmak ve yönetilenlere talimat vermek zorundadır.

Örgütü yönetmeyen kişi yönetici olamaz.

Yöneticiliği de bir yana bırakalım, İlhan Selçuk’la örgüt üyesi olduğu iddia edilen öteki sanıklar arasında ilişkilere bakalım.

İddianame bu konuda örgüt üyesi olduğunu ileri sürdüğü 4 kişinin adını geçirmiş:

a) Kemal Alemdaroğlu

b) Doğu Perinçek

c) Adnan Akfırat

d) Ferit İlsever

Önce Adnan Akfırat’tan başlayalım.


a) Kemal Alemdaroğlu



İddianamede İlhan Selçuk’un Ergenekon terör örgütündeki “diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları” bölümünde adı geçen 4 kişiden biri de eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Profesör Kemal Alemdaroğlu’dur.

Bu konu 14 satırlık bir iddia ile geçiştiriliyor. Ben, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’la yaptığım ileri sürülen telefon görüşmesinde, iddiaya göre şöyle demişim:

“...Kemal Alemdaroğlu çok ısrar etti... 4 tane televizyon var... ne yapılabilir?”

Yine 14 satırlık bu bölümde iddianame şöyle yazıyor: “3. 3. 2008 günü saat 10.56 sıralarında İlhan Selçuk’la A.C’nin yaptıkları telefon görüşmesinde İ. Selçuk’un Doğu Perinçek ile Kemal Alemdaroğlu geldiler bana dediği tespit edilmiştir.

Görüşmelerden de anlaşılacağı üzere Kemal Alemdaroğlu’nun İlhan Selçuk ile görüşme yaparak, Ulusal Kanal, Avrasya, Kanal B, Kanal Türk gibi televizyonların ortak yayın yapması, İlhan Selçuk’un bu işi organize etmesinin istendiği anlaşılmaktadır.” (İddianame, sayfa 1751)

Varsayalım ki, böyle bir telefon konuşması yapılmıştır...

Terör örgütü bunun neresindedir?

Nasıl oluyor da televizyon bağlamında daha geniş yayın olanakları aramak medyanın, yayın özgürlüğünün, demokratik gelişmenin doğal gereği sayılmıyor da terör eylemi sayılıyor?

Savcının böyle bir suçlamada bulunması için kafası nasıl çalışıyor?

Bu soruların yanıtını biraz ilerde vereceğiz.

Ancak iddianamenin İlhan Selçuk’un “Diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları” bölümünde ileri sürdüğü dört kişiyle (Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Adnan Akfırat, Ferit İlsever) örgütsel irtibatını gösteren tek bir delil yoktur.

Peki ne vardır?

***

Amerika’nın “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) ile 2002 yılında dışarıdan desteklenen ve yürürlüğe konulan “Ilımlı İslam Devleti Modeli”, ülkedeki Atatürkçü, laik, demokrat herkesi telaşlandırmış, yabancı tezgâhı olan bu siyasal iktidara karşı ne yapılabileceği evlerde, partilerde, gazetelerde, televizyonlarda konuşulmaya, tartışılmaya başlanmıştır.

Bugün Ergenekon iddianamesinin suçladığı işte bu laik ve demokratik çareleri arayan kişilerdir.

b) Doğu Perinçek

İddianameye göre Doğu Perinçek ile İlhan Selçuk Ergenekon terör örgütü üyesidirler...

Peki delil, kanıt?

İddianamenin 1750’nci sayfasında İlhan Selçuk’un “Diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları” başlığı altında “Doğu Perinçek ile” örgütsel irtibatına delil olarak gösterilen belge iki mektup ve iki köşe yazısıdır.

Nasıl iki mektup?

Doğu Perinçek yazdığı bir makaleyi Cumhuriyet’te yayınlanması için bir kısa mektupla İlhan Selçuk’a gönderiyor.

Sayın Yargıçlar,

Ben Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi ve başyazarıyım. Yazılarının, makalelerinin gazetede yayımlanmasını isteyen fikir ve düşünce adamları mektuplarla gazetenin başyazarına, imtiyaz sahibi ve yöneticilerine başvururlar. Bu doğrudur ve saymakla bitmez mektup gazeteye ve bana yollanır. Nitekim, evimden alınıp, dosyaya konulan belgeler arasında böylesi mektuplar da var.

(161. klasörün 2-4. sayfasında, 75-77. sayfasında, 92-93. sayfasında yer alan belgelere bakılabilir.)

Doğu Perinçek’in mektubu da bunlardandır, nasıl oluyor da terör örgütü suçlaması için örgütsel bağ delili sayılıyor.

Bir gazetede makale yayınlatmak için yazılan mektubu terör örgütü delili olarak iddianameye koyabilen savcılığın neye hizmet etmek için bu yola başvurduğu sorusunu aydınlatmak zorundayız.

İddianame tutarlılıktan ve bütünlükten yoksun olduğu için Perinçek’in mektubu iddianamenin “e) Diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları” bölümünde atlanmıştır. 1728’nci sayfada adı geçen mektup şöyledir:

“Sayın İlhan Selçuk Ağabey..

Konu: Cumhuriyet Gazetesi için yazı...

Yargıtay Başsavcısının kapatma davası açması üzerine bir yazı hazırladım. Parti yasakları konusunda Türkiye’de kitabı olan tek hukukçuyum. Anayasa Mahkemesi kararlarında ve Yargıtay Başsavcılığı iddianamelerinde kitabımdan çok uzun alıntılara yer verilmiştir. Lütfen okumanızı ve Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmasını dilerim. Saygılarımla. 17 Mart 2008. Doğu Perinçek”

Savcı böyle bir mektubu Ergenekon terör örgütünde ilişkiler faslına bağlayıp nasıl suç delili olarak iddianameye koyabiliyor?..

Savcının kastı nedir?

Bu kasıt ikinci mektubun niteliğinde daha çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor:

“Sayın İlhan Selçuk’un dikkatine...

İsteğiniz üzerine Cumhuriyet için bir yazı hazırladım. Konuştuğumuz konuları sunuyorum. (...) Güncelliği nedeniyle bir an önce yayınlanmasında yarar var gibi geliyor bana... Takdir sizin...

4 Haziran 1997

Doğu Perinçek.”

Tam 12 yıl önce.

Ergenekon iddiasından önce…


c) Adnan Akfırat

İddianameye göre Adnan Akfırat gazeteci kimliğiyle hazırlayacakları bir haber için benden açıklama istemiştir.

Medyada her gün, her olay hakkında gazeteciler tanınmış kişilerden bilgi ve açıklama isterler.

Adnan Akfırat haberi oluşturmak üzere yalnız bana değil çok kişiye, bu arada Mümtaz Soysal’a da açık mektupla başvuruyor.

İddianamenin 1762’nci sayfasında şu tümce yer almaktadır:

“Şüpheli M. Adnan Akfırat tarafından şüpheli İlhan Selçuk’a gönderilen mektubun içeriğinde ERGENEKON Terör Örgütü’nde yönetici konumunda olan İlhan SELÇUK ile örgüt üyesi M. Adnan AKFIRAT’ın irtibatlı olduğu görülmektedir.”

Bu nasıl bir muhayyile ya da iftira mantığıdır ki salt gazetecilik kapsamında -çoğu kişiye olduğu gibi- bana da mektupla yollanan açık bir soruyu örgüt delili olarak iddianameye geçirillmektedir.

Terör örgütü gizli olur.

Gazetecilik merakını ve işlevini içeren açık ve amacı belirli bir mektubu yazan A. Akfırat terör örgütünün üyesi, ben de yöneticisi oluyorum.

Bu gibi mantıksızlıklarla oluşturulmuş iddianame, iddianame olmak ciddiyetinden yoksun olmakla kalmıyor, güdümlü bir iftira kampanyasına hizmet sunuyor.

Adnan Akfırat’ın mektubuna cevap bile vermiş değilim.


d) Ferit İlsever




Ferit İlsever İşçi Partisi grubunun önemli bir kişisidir. Bu grup dergisiyle, televizyonuyla, partisiyle bugünkü Türkiye ortamında ve medyada yasal kurumlaşmasını sürdürüyor.

Bir vakitler televizyon alanındaki girişimler konusunda Ferit İlsever’le görüştük... Bu görüşmenin yalan yanlış, kulaktan dolma, gerçekleri çarpıtma yöntemleriyle iddianame sayfalarına geçirilmiş olması neyi ifade ediyor?

Ergenekon örgütünden sürekli söz açan iddianame ortada bir örgüt olmadığını, bir işbirliği ve dayanışma bulunmadığını, Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Adnan Akfırat ile İlhan Selçuk arasında bir koordinasyon bile bulunmadığını sayfalar boyu bizzat dile getirmiştir.

Eğer İlhan Selçuk Ergenekon terör örgütünün yöneticisi ve Ferit İlsever de bu örgütün elemanı olsaydı, televizyon satışı konusunda iki taraf olarak karşılıklı görüşmelerine ne gerek vardı?

İddianamenin Ferit İlsever ile İlhan Selçuk arasındaki ilişkilere ayrılan bölümü böyle bir örgütsel ilişki olmadığının açık seçik kanıtıdır.

Bir terör örgütünün üyesi olan kişiler aralarında iş konuşmaları, pazarlık ve çıkar tartışmaları yapmazlar.

Ferit İlsever ile İlhan Selçuk’un Ergenekon terör örgütünde buluştukları iddiası ancak politik güdümlü bir iddianamede yer bulabilecek bir safsatadır.

Bu iddianın nasıl bir safsata olduğu bizzat iddianamenin 1752’nci sayfasına savcılığın yerleştirdiği şu konuşma ile belgelenmektedir:

“Ferit İlsever - MHP, NATO saldırısı, özelleştirme, hatta son polis operasyonu, her önemli konuda Cumhuriyet’ten ayrılıyoruz. (...) Nasıl yayın yapacağız? TV’nin fiyatı konusunda bir bilgim yok. İlgililer karşılıklı oturur, konuşur. Piyasadaki değeri neyse, (Cumhuriyet) olduğu için, onun biraz altında satarız.”

Konuşmaların daha da çarpıcı öteki bölümlerini aktarmıyorum. Eğer savcılık böyle bir konuşmanın gerçek olduğuna inanıyorsa, Ferit İlsever’in temsil ettiği Doğu Perinçek, İşçi Partisi, Aydınlık dergisiyle benim aramda örgütsel bir bağ olduğunu nasıl ileri sürebilir?

Cumhuriyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.