KKTC'li 12 Eylül mağdurları anlattı!

KKTC'li 12 Eylül mağdurları anlattı!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 12 Eylül mağdurları, anayasa referandumundan evet çıkması temennisinde bulundu. Çoğu sol görüşlü olan mağdurlar, Türkiye'deki solcuların referandumda 'hayır' oyu vermesini bir türlü anlayamadıklarını da vurguladı.

Başbakanlık eski müsteşarlarından Öntaç Düzgün, kendi evladının bile kendisine vatan haini gözüyle baktığını belirtirken, Ömer Kalyoncu ise 'Genç olmanın suç olduğu bir zamandı' yorumunu yaptı. Darbe döneminde hücrede kalan Hakkı Yücel ise "İşkence görmüş kanama yapan hamile kadına uyguladıkları tek tedavi aspirin vermekti." dedi. Yücel, referandumun her açıdan desteklenmesi gerektiğini söyledi. Öntaç Düzgün anayasa değişikliği referandumunun bir partiye mal edilmesini doğru bulmadığını belirterek vatandaşları sağduyuyla 'evet' demeye çağırdı. Mühendis Ünal Fındık da, "Yıllardır solcuların istediği en büyük şey geçici 15. Maddenin kaldırılmasıydı, şimdi buna nasıl karşı çıkıyorlar anlayamıyorum." yorumunu yaptı.

"BABA, SEN GERÇEKTEN VATAN HAİNİ MİSİN?"

Darbe döneminde çok sıkıntı çektiklerini belirten Başbakanlık eski müsteşarlarından Öntaç Düzgün, "İlkokula başlayan çocuklarımız okulda aldıkları eğitimle, 12 Eylül'ün uzantısı olan kültürle, bizimle hesaplaşmaya kadar gitti. Ben kızımın, 'Baba sen gerçekten vatan haini misin?' diye sorguladığını hatırlarım, onunla tartışmak zorunda olduğumu hatırlarım." ifadelerini kullandı. Sırf düşündükleri için vatan hainliği ile suçlandıklarını belirten Düzgün, o dönemde vatan hainliği ile suçlanan gruptaki insanlardan meclis başkanı, cumhurbaşkanı gibi toplumu temsil eden önemli makamlara gelen insanlar çıkardıklarına da dikkat çekti.

"KARILARINIZA LASOLİN GÖNDERİN"

12 Eylül döneminde eşinin de işkencelere maruz kaldığını belirten Düzgün, sorgulanmadan aylarca işkence yapıldığına dikkat çekti. Düzgün, darbe döneminde KKTC İstanbul Temsilciliği'nin, eşleri gözaltında olan insanlara, 'Karılarınıza lasolin gönderin' dediğini aktardı. Lasolin adlı merhemin kas gevşetici olduğunu belirten Düzgün, eşlerine tecavüz edildiği imajı verildiğini söyledi. Askeri rejimin yaptığı bu gibi uygulamalarla pek çok aileyi dağıttığına da dikkat çeken Düzgün, "Çok şükür geç de olsa bu dönem sorgulanmaya başlanıyor." dedi.


"12 EYLÜL, KAYIP KUŞAĞA NEDEN OLDU"


Askeri yönetimin egemen olmasıyla beraber ailelerin çocuklarına özellikle siyasetten uzak kalmasını telkin ettiğine de dikkat çeken Düzgün, insanların toplumsal duyarlılıklarını yitirdiklerini belirtti. 12 Eylül'ün bir neslin kaybedilmesine sebep olduğunu anlatan Düzgün, "Eğer siz gençlerinizi toplumsal duyarlılıktan uzaklaştırırsanız yozlaşma, bugün yüzleşemediğimiz, ne oluyoruz dediğimiz süreçler ortaya çıkar. Mesela toplumuna yabancılaşma, soyut batı kriterlerine özenme, üretmeden tüketme kültürü, bencil olma gibi illetler ortaya çıkar." değerlendirmesinde bulundu.

"YENİ ANAYASA, BİR PARTİNİN PROJESİ OLARAK GÖRÜLMEMELİ"

Yaşanan süreçte mutlaka pozitif davranılması gerektiğini de belirten Düzgün, "Bu değişim projesi herhangi bir partinin ürünü olamaz, bu bir toplumsal beklentidir, burada pozitif davranılmalıdır, anayasa değişikliğine evet denmelidir. Sivilleşebilmek için, normal hayata dönebilmek için dünya hukukuyla barışık olabilmek için, kendini ülkenin mal sahibi gibi gören zihniyetten uzaklaşılması lazım." ifadelerini kullandı.

"HAMİLE KADINA İŞKENCE YAPTILAR, ASPİRİNLE TEDAVİ ETMEYE KALKTILAR"

12 Eylül'ün Kıbrıslı mağdurlarından göz doktoru Hakkı Yücel ise darbe döneminde 1. Şube'de yaşadığı acı olayları anlattı. Yücel, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 1. Şube'de kendisine yaralı mahkumların önemli bir şeyi olup olmadığına baktırıldığını belirterek, hamile bir kadına işkence yapıldığını söyledi. Yücel, "Görevliler kanama yapan hamile kadına ne yapılması gerektiğini sordu, ben de hastaneye götürülmesi gerekiyor, buna benim yapacağım bir şey yok dedim. Polis, 'aspirin versinler geçer' dedi. Bunun gibi çok dramatik olaylarla karşılaştık." şeklinde konuştu.

"İNSANLAR ÜSTLERİNE PİSLETTİRİLEREK AŞAĞILANIYORDU"

1.Şube'deki şartların ağırlığından da bahseden Yücel, insanların tuvalet ihtiyaçlarının dahi giderilmediğini belirtti. Yücel hücreye gelen 15 yaşındaki bir çocuğun tuvalet yapmasına izin verilmediği için büyük tuvaletini üzerine yaptığını söyledi: "Çocuğa izin vermedikleri için daha fazla dayanamadı, dizlerinin üzerine çöküp üstüne başına yaptı. Çocuk bu duruma düştüğü için utanıyor, onuru kırılıyor, bir de biz dar hücrede nefes almakta zorlandığımız için, paçalarından pislikler dökülmesin diye bu haldeki çocuğa,'aman kımıldama' telkinde bulunuyoruz, ortamın ve 1. Şube'nin aşağıladığı çocuğu biz de aşağılıyoruz. Üzerine giyecek bir şey yok. Giysin diye yırtık elbiselerden giymesi için bir şeyler verildi."


Hakkı Yücel, "Bu dönem zalim bir dönemdi. Bu dönemin egemenliğini kıracak her türlü adımı desteklemek gerekir." yorumunda bulundu.


"AĞZINA KURŞUN SIKAN İŞKENCECİNİN ROBOT RESMİNİ KENDİSİ ÇİZDİ"

12 Eylül döneminde diş hekimliğinde okuyan Tamer Öncül ise Kıbrıslı öğrencilerin hep beraber aynı yurtta kaldığını söyledi. Kıbrıslıların çoğunun sol görüşlü olduğunu belirten Öncül, fakat hiçbir sokak olayına karışmadıklarını da belirtti. Yaşanan dönemde iki arkadaşlarının öğrenci eylemleri sırasında kaçırılıp işkence edildiğini belirten Öncül, şunları söyledi: "İşkencenin ardından iki arkadaşımızı da E-5 karayolunun kenarına getirip ağızlarına üç dört kurşun sıkıp bırakıp gitmişler. Arkadaşlarımızdan biri olay yerinde öldü. Diğerinin ise kurşunlar sıkılırken kafasını salladığı için kurşunlardan biri elmacık kemiğine saplanıyor diğer ikisi yanağını sıyırıp çıkıyor. Sürünerek yola gelip hastaneye götürülüyor. Arkadaş güzel sanatlarda okuduğu için resim çizme kabiliyeti çok iyi, kendini vuranın robot resmini çiziyor, robot resim o günün gazetelerinde kullanıldı."

"KIŞ GÜNÜ SOKAĞA ATILDIK, HAYVANAT BAHÇESİNE GİDİN DEDİLER"

Askeri yönetim sırasında hiçbir neden olmadığı halde yurtlarından çıkarıldıklarını ifade eden Öncül, "Polislere, 'Bu soğuk kış gününde nereye gidelim, bize biraz müsaade verin' dediğimiz zaman, 'Sizin gibi hayvanlar için Gülhane'de hayvanat bahçesi var oraya gidin' dediler." şeklinde konuştu. 12 Eylül döneminde yaşadıkları trajikomik olayları da anlatan Öncül, her cuma sağcı solcu kavgası yaşadıklarını belirtti. Bir cuma sağcıları tuzağa düşürüp bildiri dağıtırken darp edip karakola götürdüklerini belirten Öncül, karakolda suçlu suçsuz ayırt edilmeksizin cezaevine götürüldüklerini de belirtiyor. Öncül hapishanede öğrencilerin turist gibi hareket ettiğini de söyledi. Gömleklerinden top yapıp voleybol oynadıkları belirtilen Öncül, öğrencilerin belli bir zaman sonra niye içeri alındıkları bilinmediği için serbest bırakıldıklarını da gülerek belirtti.

"TEK KİŞİLİK HÜCREDE SEKİZ KİŞİ KALIYORDUK"

Elektrik Mühendisi Ünal Fındık da 1. Şube'de akıl almaz işkenceler gördüklerini belirtti. Referandumda 'evet' denilmesi gerektiğini söyleyen Fındık, Türkiye'deki solcuların tavırlarına inanamadığını vurguladı. Tutuklandıkları zaman tek kişilik hücreye atıldığını belirten Ünal Fındık, tek kişilik hücrede sekiz kişi kaldıklarını belirtti. Yatağın üstünde dört kişi altında da dört kişinin dönüşümlü olarak kaldığını belirten Fındık insanlara tuvalet ihtiyacının bile karşılanmadığını belirtti.

"GEÇİCİ 15.MADDENİN KALDIRILMASI BİLE BAŞLI BAŞINA BİR DEVRİMDİR"

Türkiye'deki sol partileri ve DİSK'i anlayamadığını belirten Fındık, "12 Eylül en çok DİSK'e zarar verdi, nasıl olur da darbe anayasasına sahip çıkarlar anlayamıyorum." ifadelerini kullandı. Geçici 15. maddenin kaldırılmasının bile başlı başına bir devrim niteliği taşıdığını belirten Ünal, "12 Eylül'ün ertesi gününden beri, darbe anayasası onaylandığı andan beri, Türk solunun Türkiye'deki sol hareketlerin üzerinde titrediği bu maddenin kaldırılmasına hayır diyen solcuları anlamış değilim." ifadelerini kullandı.

"KKTC'NİN KURULMASI CUNTANIN SON PROJESİYDİ"

Cumhuriyetçi Türk Partisi yöneticilerinden Ömer Kalyoncu ise radyo ve televizyonlarda yapılan yayınlarda genç ve suç kelimelerinin yan yana anıldığını belirterek, "O dönemde genç olmak suçlu olmak demekti." değerlendirmesinde bulundu. 12 Eylül'ün meyvelerinden biri olarak da KKTC'nin kurulmasını örnek gösteren Kalyoncu, "Cuntanın Dışişleri Bakanı, KKTC'nin kurulmasının cuntanın son eylemlerinden biri olarak yapıldığını söyledi. KKTC'nin kurulmasındaki amaç Denktaş'ın yeniden lider seçilebilmesi için yapılmış bir girişimdir." dedi.

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın seçimi kazanıp hükümeti kurmadan önce yaptığı açıklamayı da hatırlatan Kalyoncu, "Özal, 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kucağımda buldum', ifadelerin kullanmıştı. Daha sonra Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in "KKTC'nin kurulması eski Cumhurbaşkanı Denktaş'ın yeniden başkan seçilmesi amacıyla kurulmuştur dediğini biliyoruz." ifadelerini kullandı. Çocuk hastalıkları uzmanı Ömer Kalyoncu'nun eşi Özay Kalyoncu ise 12 Eylül döneminde sırf sol görüşlü olduğu için Sağlık Bakanlığı tarafından işten el çektirildiğini belirtti.

(CİHAN)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.